To the airport Çeviri Türkçe
3,664 parallel translation
Car to the airport's outside.
Havaalanına gidecek olan araba dışarıda bekliyor.
I'm on my way out to the airport to meet some investors that are flying in from America.
Amerika'dan gelecek bazı yatırımcıları karşılamaya gidiyorum.
Oliver, we've got to get to the airport.
Oliver, havaalanına gitmeliyiz.
A solid is a ride to the airport or telling your wife you were with me when you weren't.
İyilik dediğin havaalanına bırakmak veya karına yalan söylemek gibi şeylerdir.
Well, how many times have I taken you to the airport?
Daha önce kaç defa seni havalimanından aldım?
- Yeah? Mind if I borrow your car to take Shelby to the airport?
- Arabanı alıp Shelby'i havalimanına götürebilir miyim?
My driver will take you to the airport.
Şoförüm seni havalanından alıcak.
I'm sure he wouldn't go to the airport.
Eminim ki havaalanına gitmeyecektir.
Get ready to go to the airport.
Havaalanına gitmeye hazırlan.
No one in that neighborhood takes a limo unless they're en route to the airport.
O mahallede kimse havaalanına gitmedikleri sürece bir limuzin kiralamaz.
Let me- - let me at least drive you to the airport, okay?
İzin ver izin ver seni son kez havaalanına bırakıyım.
A round of drinks, and then off to the airport.
Bir tur içki, sonrasında havaalanına.
Okay, but you do have to drive her to the airport, because it's karaoke night, and my fans will be disappointed if I don't sing "Wonderwall."
Pekala, ama onu havaalanına siz götürmek zorundasınız, çünkü bu gece kareoke gecesi ve fanlarım "Wonderwall"'u söylemezsem hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Oh, no, we can't because we have to get you to the airport as soon as possible.
Hayır, yapamayız, çünkü seni mümkün olduğunca çabuk havaalanına yetiştirmeliyiz.
I was on my way to the airport, but I turned around because I couldn't stop thinking about your face.
Havaalanına gidiyordum ama geri döndüm. Yüzünü düşünmeden edemiyorum.
What I do know is if you leave, they will kill you before you get to the airport.
Şunu biliyorum, eğer gidersen havaalanına varmadan seni öldürecekler.
Then I went back to the airport and decided to risk it.
Sonra hava alanına geri döndüm ve riske etmeye karar verdim.
So they went to the airport, and when they got off of the plane, they couldn't reach her.
Havaalanına gitmişler, uçaktan inmişler ama hala ulaşamıyorlarmış.
First class and a limo to the airport.
Birinci sınıftayız, havaalanında limuzin bekliyor.
- Back to the airport. - Mom.
- Tamam, hadi havaalanına.
Yeah, well, if they followed him back to the airport,
Evet. Eğer onu havaalanından takip ettilerse eminim şimdiye kadar öğrenirdik.
No biggie. Let's just say someone went to the airport... - Mm-hmm.
Diyelim ki birisi elinde sahte bir uçak biletiyle havaalanına gitti.
We gotta get to the airport.
Havalimanına yetişmeliyiz.
Auggie... could you just ride out to the airport with me?
Auggie... Havaalanına kadar benimle gelir misin?
He's driving you to the airport?
Seni havaalanına mı bırakacak?
I'm on my way to the airport now.
Şimdi havalimanına gidiyorum.
As a friend, you can lift a heavy object, but you can't drive her to the airport, okay?
Bir arkadaş olarak ağır bir şeyi kaldırabilirsin ama onu hava alanına bırakamazsın, tamam mı?
Cabdriver was waiting outside to take him to the airport.
Taksi şoförü onu havalimanına götürmek için dışarıda bekliyormuş.
Hell, I'll even drive you to the airport.
Seni kendim bile götürürüm.
That's not quick. And we can't take him to the airport because there's no way security lets you through carrying an old guy over your shoulder.
Havaalanına da götüremeyiz çünkü güvenlik omzunda yaşlı bir adam varken geçmene hayatta izin vermez.
I've just spoken to the airport. The plane's ready.
Havaalanıyla konuştum.
I can't go to the airport because then Benjamin will win!
Havaalanına gidemem çünkü o zaman Benjamin kazanır.
You have to go to the airport.
Havaalanına gitmelisin.
She told me that the only way out of a chick flick is through it, that it's not whether I go to the airport or not, it's what I do when I get there that matters.
Bir kız filminden kurtulmanın tek yolunun içinden geçmek olduğunu söyledi. Yani oraya gitsem de gitmesem de önemli olan ne yapacağım.
I need you at the airport to set up a survey now.
Görev için sana hava alanında ihtiyacım var.
He's using the airport just to switch?
Hava alanını sadece üstünü değiştirmek için mi kullanmış?
So, John Harris, the man we intercepted at the airport, is on a flight home, and the two men we rescued have been taken to Landstuhl Medical Center in Germany for further medical evaluation.
John Harris, havaalanında durduğumuz adam evine gidiyor ve kurtardığımız iki adam da sağlık muayenesi için Almanya'daki Landstuhl Sağlık Merkezine gidiyorlar.
I had to come clear across the airport looking for you. - Sorry.
Tüm havaalaninda seni aradim resmen.
[Liv] Once, when I had been to Norway on a visit... Ingmar fetched me at the airport.
Bir keresinde, Norveç'e bir ziyarette bulunduğumda Ingmar gelip beni havaalanından aldı.
Coming up, we are live at the site of what will soon be two new terminals here at O'Hare Airport and where Mayor Tom Kane is expected to speak in...
Sırada, şu anda O'Hare havaalanının iki yeni terminalinin yapılacağı alandan canlı yayındayız ve belediye başkanı Tom Kane'in konuşma yapmasını bekliyoruz...
He's arriving tonight from City airport to meet the Turners.
Bu akşam Şehir Havalimanı'ndan Tunarlara toplantıya gelecek.
We're still in the process of trying to get airport surveillance, but I want you guys to keep a lookout...
Havaalanı kayıtlarını almaya çalışıyoruz ama gözünüzü dört açmanızı istiyorum.
No. The night doorman says he got in a town car at 4 : 30 to the airport ;
Gece kapıcısı saat 04 : 30'da bir taksi ile..
Where do you want to go, love, the airport?
- Nereye gitmek istiyorsun aşkım, havaalanı?
- Alex went to the airport.
- Alex havaalanına gitti. - Sadece bir salak mum yer.
To the airport.
Havaalanına.
I came straight from the airport because I think you deserve to see it first.
Havaalanından doğruca sana geldim çünkü bunu görmeyi ilk sen hak ediyorsun.
Eh, let's see... I didn't get any sleep at your parents', both our flights were delayed, somebody phoned in a bomb threat to the taco bell express, they shut down the airport, so... 487 hours?
Şey, bakalım sizinkilerin evinde hiç uyumadım uçuşlarımızın ikisi de rötar yaptı birisi taco ekspresinde bomba var diye ihbarda bulundu havaalanını kapattılar, yani 487 saat falan!
( DOOR OPENS AND CLOSES ) So I talked to Sandy at the Sonoma County Airport and she put me in touch with Chuck, the flight plan guy at the FAA?
Sonoma County Havaalanı'ndan Sandy beni Federal Havacılık Dairesi'nde uçuş planlarından sorumlu Chuck'la görüştürdü.
See, there was a private plane that left the Sonoma County Airport that night and went to D.C.
O gece Sonoma County Havaalanı'ndan kalkıp Washington'a inen özel bir uçak varmış.
I was at the airport, heading to Baltimore for a story assignment.
Havalimanındaydım. Bir iş için Baltimore'a gidiyordum.
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the sea 38
to the point 24
to the left 221
to the beach 25
to the moon 20
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the sea 38
to the point 24
to the left 221
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the contrary 33
to the house 19
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the contrary 33
to the house 19
to the bridge 17
to the station 29
to the king 27
to the bathroom 47
to the wall 16
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27
to the station 29
to the king 27
to the bathroom 47
to the wall 16
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27