We have to move Çeviri Türkçe
1,562 parallel translation
- All right, we have to move.
- Gitmeliyiz.
- You know, if you can't discuss the nature of the work, then we have to move on.
- Eğer çalışmanın doğasını tartışamıyorsanız, devam etmek zorundayız.
- Don't we have to move? - There's time.
- Taşınmamız gerekmiyor muydu?
How and why is not the issue now. We have to move forward.
Nasıl ve nedenle uğraşamayız şimdi.
If the suspect won't lead us to Fayed to stop the prisoner exchange, we have to move now, get information through interrogation.
Şüpheli bizi ne Fayed'e götürdü, ne de mahkumların gönderilmesine engel olamadıysa hemen harekete geçmeliyiz. Sorguya çekip bilgiyi almalıyız.
We have to move ahead with what we talked about.
Önceden konuştuğumuzu devreye sokmak zorunda kalacağız.
Look, we have to move fast.
Ama çabuk hareket etmeliyiz.
We have to move up the attack.
Saldırıyı öne almalıyız.
We have to move.
Gitmemiz gerek.
But now we have to move on, you understand that?
Ama hayatımıza devam etmek zorundayız, anlıyor musun?
We have to move fast.
Bunu hızlı bir şekilde yapmalıyız.
We have to move our product in bulk, wholesale.
Malımızı toplu olarak satmak zorundayız. Toptan.
Your father lost all of our money and now we have to move to, well, I don't know, somewhere poor.
Baban tüm paramızı kaybetti. Ve şimdi buradan taşınmak zorundayız, Bilmiyorum, daha fakir bir yere.
He said we have to move fast.
Hızlı hareket etmemizi söyledi.
We have to move now.
Hemen harekete geçmeliyiz.
Come, we have to move quickly.
Gel, acele etmeliyiz.
He says we have to move as soon as possible.
Bir an önce taşınmamız icap ediyormuş.
We have to move on.
Yolumuza devam etmeliyiz.
We have to move on this before the press gets wind of it.
Basın olayın üzerine gitmeden önce haraket etmemiz gerekiyor.
But, Liz, we have to move on with our lives.
Ama Liz, hayatlarımıza devam etmek zorundayız.
We have to move now.
Şimdi gitmeliyiz.
But we're under a lot of pressure, and we have to move fast.
Ama büyük baskı altındayız, ve de hızlı hareket etmeliyiz.
We just have to move quickly to get an emergency stay, and then we'll stick with a motion to reopen, pending his green card application.
Bir an önce burada kalmasını sağlamak için çabuk hareket etmeliyiz ve sonra yeşil kart başvurusunun askıda tutulmaması için harekete geçmeliyiz.
If we move now, we still have the capacity to knock out China and the invaders.
Eğer şimdi harekete geçersek, hala Rusya'yı Çin'i ve işgalcileri vurma kapasitemiz var.
We go! Have told them to move one!
Bir sonraki nokta haritada işaretli değil.
We go! Have told them to move one!
Bir sonraki nokta haritada yok.
But we'll have to move on.
Fakat geleceğe bakmalıyız.
Next we will have Rei move in closer to him.
Şimdi de onu Rei ile yakınlaştırmalıyız.
Once we hit the deck, we're gonna have to move hard.
İndiğimiz zaman, çabuk hareket etmeliyiz.
Then we're going to have a rational conversation regarding our next move.
Ardından da John, bir sonraki adımımız konusunda mantıklı bir konuşma yapacağız.
How many more times are we going to have to move?
Daha kaç kere taşınmak zorunda kalacağız?
I mean, we all have to put the past behind us where it belongs and move on.
Geçmişi ait olduğu yerde arkamızda bırakıp devam etmeliyiz.
Why do we always have to move around?
Neden sürekli geziniyoruz?
We have to move.
Taşınmalıyız.
We have to move on.
Gitmeliyiz.
Well, then we're going to have to move quickly.
Pekâlâ, öyleyse daha hızlı hareket etmemiz gerekecek.
You didn't want to have a baby until we were able to move. Ok.
- Bebeğimiz oluncaya kadar deneyebiliriz.
Well, look, all we have to do is go over there, get her signature, mourn over the loss of our birthright, and move on.
Tek yapmamız gereken şey oraya gidip imzasını aldıktan sonra yolumuza devam etmek.
Yes, the boy survived the operation. But we'll have to wait until morning before we can move him.
Evet, çocuk operasyonu sağ salim atlattı ama onu hareket ettirmeden önce sabaha kadar beklememiz gerek.
and you still think there's something better out there, so you turn to the one guy who actually loves you, and you say, "you know what? we're not right together. you have to move out."
... hala dışarıda bir yerlerde daha iyi birinin olduğunu düşünürsünüz sonra da sizi gerçekten seven adama "Böyle iyi değiliz, taşınman gerekiyor." dersiniz.
I'm sorry, but we're gonna have to move the body for further examination.
Üzgünüm ama detaylı inceleme için cesedi götürmemiz gerekecek.
If we were to film it at all we would have to move quickly.
Onu filme alabilmek için çabuk olmamız gerekiyordu.
If we were to film it at all we would have to move quickly.
Eğer onları filme alacaksak, acele etmeliydik.
No, we'll have to prepare this and move it another day.
Hayır, bunu hazırlayıp başka bir gün taşımamız gerek.
Nice, but we'll have to move the hydrant.
Böyle iyi ama yangın sınırını diğer tarafa almak gerekiyor.
We have mechanisms that wire the muscles that move our eyes to the image.
Gözlerimizi hareket ettiren kaslarımızı görüntüyle ilişkilendiren düzeneklerimiz var.
- We all have to move on.
- Hayata devam etmemiz gerek.
And you're sure we don't have to move?
Taşınmamıza gerek olmadığına emin misin?
And then just have to box it all up again when we move.
Fakat taşınacağımızda eşyaları tekrar kutulamak zorunda kalacaksın.
We can't trust hen but we still have to move on this.
Ona güvenemeyiz, ama yine de bu olaya bakmalıyız.
We have a month to move out.
Evden çıkmak için bir ayımız var.
we have to move fast 21
we have to move on 26
we have to go 1146
we haven't 212
we have to talk 296
we have 1448
we have a deal 218
we haven't met yet 21
we have a lot of work to do 49
we have a lot in common 51
we have to move on 26
we have to go 1146
we haven't 212
we have to talk 296
we have 1448
we have a deal 218
we haven't met yet 21
we have a lot of work to do 49
we have a lot in common 51
we have a situation 159
we have it 62
we have a problem 623
we have no choice 232
we have a winner 107
we have nothing to talk about 26
we haven't got time 26
we have to 499
we haven't met 79
we have to go now 162
we have it 62
we have a problem 623
we have no choice 232
we have a winner 107
we have nothing to talk about 26
we haven't got time 26
we have to 499
we haven't met 79
we have to go now 162