English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / Where is that

Where is that Çeviri Türkçe

10,217 parallel translation
's "Feels Good" plays ] Wait, w-where is that music coming from?
Nereden geliyor bu müzik?
Now, where is that separator?
Şimdi, nerede ayırıcı nedir?
- Where is that wounded guy?
- Yaralı adam nerede?
Where is that rabbit's foot now?
Tavşan ayağı nerede?
And where is that girl now?
Kız nerede şimdi?
- Where is that?
- Nerede bu?
- And where is that?
- Neresiymiş orası?
Cassandra, where is that truck?
- Cassandra, araç nerede?
I was just kind of impressed that you trusted your men enough to show them exactly where the treasure is hidden.
Bir sebebi yok. Sadece hazinenin saklandığı yeri askerlerine gösterecek kadar onlara güvenmen beni çok etkiledi.
Where the hell is that bastard?
Nerede o piç?
Logically, then, one must assume that Lucien has it or he knows where it is.
O zaman mantıken Lucien'ın elinde olduğunu ya da nerede olduğunu bildiğini varsayalım.
One creates, one builds a business where others can find prosperity and, in turn, kick a reasonable portion of that prosperity upstairs to you.
Biri yaratır, biri inşa eder. Bir iş başkalarının refah bulabildiği yerdir o halde, senin refahının yükselmesi için makul bir kesmi tekmelersin.
So he made a universe, and that guy is from that universe. And that guy made a universe. And that's the universe where I was born.
Yani o adam bir evren yarattı ve bu adam da o evrenden ve bu adam da bir evren yarattı ve orası da benim doğduğum evren öyle mi?
That's where the transporter is, too, so why don't we come with?
Taşıyıcı da orada. - Biz de gelsek mi?
Oh, is that that thing where you strangle yourself in an attempt to heighten sexual arousal?
Yoksa bu cinsel hazzı artırmak için kendini boğduğun olay mı?
Is that the move where a French girl pours soup in...
Galiba. Şey değil mi, Fransız kız çorba koyarken...
She can't remember who she is, where she came from, nothing... before she crawled out of that bag in Times Square.
Times Meydanı'ndaki çantadan çıktığı ana kadar olan kim olduğunu, nereden geldiğini, hiçbir şeyi hatırlamıyor.
I don't know where she is, that's why I'm asking you.
Nerede olduğunu bilmiyorum, bu yüzden sana soruyorum.
- That he doesn't know where she is, either.
- O da Carrie'nin yerini bilmiyor.
That's where Smurfs is.
- Orası Şirinler'in olduu yer.
A place where, like the dinosaur, virtue is extinct, where the very air that we breathe is pure evil.
Dinozorların olduğu gibi bir yer, erdemin tükendiği soluduğumuz havanın katıksız şeytani olduğu bir yer.
Watching a human reject the light and embrace depravity... Yes, well, that's where the gratification really is.
İnsanların ışığı değil de günahkarlığı seçmesi gerçek memnuniyet bu şekilde oluyor.
Because this is where we get to make a difference, and I am so privileged to be able to do just that with each and every one of you.
Çünkü, biz burada fark yaratıyoruz, ve bunu sizinle yapabildiğim için çok mutluyum.
Good news is I know where Julian's keeping Stefan's body, so you can sit back, relax, and not have to worry about that locator spell.
İyi haber şu ki Julian'ın Stefan'ın vücudunu nerede sakladığını biliyorum. Sen arkana yaslanıp dinlenebilirsin. Yer bulma büyüsü için endişelenmene gerek yok.
So is this the part where we compare notes, analyze the symbolism, convince each other that we're survivors?
Bu kısımda hatıralarımızı karşılaştırıp sembolizmi analiz edip birbirimizi kurtulduğumuza ikna etmemiz mi gerekiyor?
Do you know where that is? I do.
- Neresi olduğunu biliyor musun?
Without that light, there is no need to have the ground beneath our feet for where are we to go?
O ışık olmadan, bir yerlere gidebilmemiz için..... ayaklarımızın altındaki toprağa neden ihtiyacımız olsun ki?
Well, let's say hypothetically that the head man is working in a system where cops take care of cops.
- Varsayalım ki baştaki adam polislerin polislere yardım ettiği bir sistemde çalışıyor.
Oh, so the only thing that you could do was blindside him in the same meeting where Mike is made junior partner?
Yani yapabildiğin tek şey, Mike'ın ortaklığının açıklandığı toplantıda, onu gafil avlamak mıydı?
This... is where that magic belongs.
Bu sihir buraya ait.
Yeah, that's where the fun is!
Evet, eğlenceli kısmı da burası.
She can't remember who she is, where she came from... nothing... before she crawled out of that bag in Times Square.
Times Meydanı'ndaki o çantadan çıkmadan önce kim olduğunu, nereden geldiğini, hiçbir şeyi hatırlayamıyor.
She can't remember who she is, where she came from, nothing... before she crawled out of that bag in Times Square.
Kim olduğunu veya nereden geldiğini... Times Meydanı'ndaki o çantadan çıkana kadar olan hiçbir şeyi hatırlamıyor.
She can't remember who she is, where she came from, nothing... before she crawled out of that bag in Times Square.
Times Meydanı'ndaki o çantadan çıkmadan önce kim olduğunu, nereden geldiğini, hiçbir şeyi hatırlayamıyor.
She can't remember who she is, where she came from, nothing, before she crawled out of that bag in Times Square.
Times Meydanı'ndaki o çantadan çıkmadan önce kim olduğunu, nereden geldiğini, hiçbir şeyi hatırlayamıyor.
Could you figure out exactly where that train is going to stop?
O trenin tam olarak nerede durabileceğini kestirebilir miydin?
He's the beginning of our army. That is where we're headed.
Ordumuzun başı Odda'dır, ki amaçladığımız da budur.
This is the room where that bloodcurdling nightmare happened!
Kan donduran kabusun meydana geldigi oda burasi!
a network of resources that lets them hide around the world. I've dedicated my life to tracking them- - and I know where one of them is.
Hayatımı onları bulmaya adadım ve birinin yerini biliyorum.
Are we sure jumping into a rusty mining car on a rickety track... that leads who-knows-where is the best idea?
Nereye gittiği belli olmayan çürük raylardaki paslı bir vagona binmenin en iyi fikir olduğuna emin miyiz?
Is that where I left it?
Hala bıraktığım yerde miymiş?
Riding the edge of that fear and what is that fine line between reckless abandon and calculated risk, to where you're doing something, you don't even think twice about it.
O korkunun kenarından gidersiniz umursamazlık ile hesaplı risk arasındaki ince çizgiden giderek bir şeyler yaparsınız, bunu iki kez bile düşünmezsiniz.
There's a point where, intuitively, you really do hit the red line on where you're getting to the point of taking serious risk, and that is injury or death or whatever it is.
Sezgisel olarak kırmızı bölgeye girdiğiniz bir an vardır, orada ciddi risk alma noktasına gelirsiniz ve bu da yaralanma olur, ölüm olur, artık ne olursa.
An old aircraft boneyard 15 miles north of your position. I know where that is.
- Bulunduğun yerden 15 mil uzaktaki eski bir uçak mezarlığından.
Yeah, and if Booth's been taken, that could be where he is.
Evet. Eğer Booth alıkonulmuşsa orada olabilir.
You know where that is.
Neresi olduğunu biliyorsunuz.
We don't know exactly where the secret underwater cable is that connects the U.S. and China, but if it follows a similar route to the Trans-Pacific Express cable...
Amerika ile Çin'i birbirine bağlayan gizli su altı kablosunun tam yerini bilmiyoruz ama Trans-Pasifik Ekspres kablosuyla aynı yönü takip ediyorsa...
That reminds me... tomorrow, should we carpool? Or is it the kind of thing where you take the first half of the day and I take the second?
Aklıma gelmişken sabah arabayı dönüşümlü mü kullanalım yoksa sabahları sen akşamları ben mi kullansam?
Is that where we're headed?
Oraya mı gidiyoruz?
Ergo, that's where your bad guys are headed. That's where your booty is.
Hazineniz orada.
We saw it happen and we looked away and we're in the opposite direction from where that crash is happening.
Bunun olduğunu gördük ve biz tam zıttı taraftaydık. Kazanın olduğu yerden uzaktık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]