Wouldn't we Çeviri Türkçe
7,804 parallel translation
I thought you said we wouldn't be seeing you again.
Artık seni görmeyeceğimizi söyledin diye hatırlıyorum.
We know he wouldn't mean to hurt her.
Ona zarar vermeyi istememiştir.
Jinny, if we did what we could afford, we wouldn't get out of bed!
Jinny, gücümüzün yettiği şeyleri yapacak olsaydık yataktan çıkamazdık.
We didn't know anything. You knew he was dead, didn't you? - Which is why you knew he wouldn't be on the radio, right?
- Bu yüzden telsize cevap... veremedi, değil mi?
No, we wouldn't want her to get busted now, would we, babes?
Hayır, bebeğim biz şimdi yakalanmak istemeyiz değil mi?
If we were hungry, we'd just eat grass and we wouldn't be hungry anymore.
Acıkırsak, bitkileri yerdik ve daha fazla aç hissetmezdik.
Trey said that we wouldn't if she wouldn't.
Trey, kız söylemezse söylemeyeceğiz dedi.
Yeah, we wouldn't want to upset them.
Evet, onları üzmek istemeyiz.
I thought if I could hear your voice, we both wouldn't have to die alone.
Sesini duyabilirsem, ikimizin de yalnız ölmesine gerek kalmaz diye düşündüm.
She didn't, but she wouldn't be sending us there if we couldn't make it.
Hayır, söylemedi. Ama gidemeyeceğimizi bilseydi bunu söylemezdi.
Actually, I thought that if I did, it would hurt you and we wouldn't be friends anymore.
Doğrusu eğer görüşseydim, bu seni üzer ve bir daha arkadaş olmayız diye düşünmüştüm.
Okay, I wouldn't dream of being Mrs. Saigon or black Dorothy from the Wiz, but if we want to be taken seriously as a glee club, then it can't be about color or disability or whatever.
- Tamam, Bayan Saigon ve Wiz'deki siyahi Dorothy değilim ama Glee Kulübü olarak ciddiye alınmak istiyorsak bu renkle ilgili veya engelli olma ile ilgili olmamalı.
WE WOULDN'T BE HERE IF IT WASN'T FOR YOU.
Sen olmasaydın burada olmazdık.
I'll tell you what, if it was me, and we had to run... I wouldn't look back.
Hatta var ya, ben yapmış olsam ve kaçmamız gerekseydi arkama bile bakmazdım.
If you hadn't taken those photos in Santiago we wouldn't even be here.
Santiago'da o fotoğrafları çekmeseydin burada bile olmayacaktık.
I'm bending over backwards for that committee, but by now... If we'd dumped them, the government wouldn't be about to fall.
Mecliste takla atıyorum ama kaçanları zamanında halledebilseydik, hükümet düşmek üzere olmayacaktı.
Did you think we wouldn't detect you?
Sizi saptayamayacağımızı mı sandın?
If you wouldn't mind sitting down and buckling up, we'll be on the ground in about 30 minutes.
Mümkünse oturup emniyet kemerinizi bağlayın. Yarım saat içerisinde inmiş olacağız.
I mean, no, we wouldn't get it, you know?
Demek istediğim biz bu işlerden anlamayız değil mi?
Even if there was d.N.A. On this, We wouldn't be able to prove That is didn't wash onto it from somewhere else.
Üzerinde D.N.A olsa bile, bunun başka bir yerden gelmediğini kanıtlayamayız.
Man, if you knew what I knew, we wouldn't even be having this conversation.
Dostum, bildiğimi bilseydin, bu konuşmayı yapıyor olmazdık.
They said it wouldn't last. Here we are, 33 years later!
Sonsuza kadar sürmez dediler ama bak 33 yıldır evliyiz.
We said we wouldn't regret the past.
Geçmişten pişmanlık duymayacağız dedik.
If I didn't need you alive, we wouldn't be having this conversation.
Sana canlı olarak ihtiyacım olmasaydı, bu konuşmayı yapıyor olmazdık.
If it wasn't for me, we wouldn't even have a roof over our heads.
Eğer ben olmasaydım, başımızı koyacak bir çatı bulamazdık.
I mean, George said, "we wouldn't be long distance forever."
George "Sonsuza kadar uzak mesafe ilişkisi yürütmeyeceğiz" dedi.
We wouldn't be doing long distance forever, What did you mean?
Gündüz "Sonsuza kadar uzak mesafe ilişkisi yürütmeyeceğiz" derken ne demek istemiştin?
If it were easy to prove that Ali's a murderer, wouldn't we have done that already?
Ali'nin katil olduğunu kanıtlamak o kadar kolaysa... -... şimdiye niye yapmadık bunu?
Sylvia : We wouldn't have gotten through it otherwise.
Aksi halde üstesinden gelemezdik.
He wouldn't have called this a hate crime if we hadn't gone public, so we have to...
Biz kamuya gitmeseydik, buna nefret suçu diyemiyecekti.
Therefore we created tools like the Duga... so there wouldn't be a war.
Biz de savaş çıkmasın diye Duga gibi cihazlar yaptık.
But we thought, if we were together... it wouldn't be so scary.
Ama düşündük de birlikte olursak... korkmayız.
We both know I wouldn't have come here without insurance.
İkimiz de kendimi güvene almadan buraya gelmeyeceğimi biliyoruz.
- We had to. Our parents wouldn't let us see each other.
Ailelerimiz görüşmemize izin vermiyordu.
We wouldn't be here without you.
- Siz olmasanız burada olamazdık.
Oh, well, I wouldn't... I wouldn't say we're seeing each other.
Yani ben... ben görüşüyoruz demezdim.
If we knew the Soods are coming we wouldn't come.
Eğer Sood'ların geleceğini bilseydik, gelmeyecektik.
I wouldn't be, if we were together.
Beraber kalsaydık, olmazdım.
We're not doing anything that SHIELD itself wouldn't do.
S.H.I.E.L.D.'ın bizzat yapmayacağı hiçbir şeyi yapmıyoruz.
We wouldn't subject you to it if it wasn't absolutely necessary.
Gerçekten gerekli olmasaydı seni buna tâbi tutmazdık.
I know we agreed to, er... to you lot filming this, but wouldn't you be better employed - getting out there looking for him?
Bu olayı kaydetmeniz konusunda anlaştığımızı biliyorum ama onu arasanız daha iyi bir iş yapmış olmaz mıydınız?
Well, we really wouldn't advise that, Mrs. Ashworth.
- Bunu gerçekten tavsiye etmeyiz Bayan Ashworth.
Well, then we wouldn't have the advantage of surprise, would we, Timothy?
O zaman sürpriz atak avantajımız olmazdı, değil mi Timothy?
If we doubted that, we wouldn't be having this conversation.
Eger bunun hakkinda şüphelerimiz olsaydi, şu an bu konuşmayi yapiyor olmazdik.
Then we wouldn't be sitting here, would we?
- O zaman burada oturuyor olmazdık, öyle değil mi?
Wouldn't have expected it, but maybe she's not the ally we thought she was.
Beklemezdim açıkçası ama belki de sandığımız müttefik değilmiş meğer.
We wouldn't trade you for any other Daddy in the whole wide world.
Seni dünyadaki hiçbir babayla değişmeyiz.
Oh, Diane wouldn't look at me twice until we ran into each other at a wedding.
Diane bir düğünde karşılaşana kadar yüzüme bir kere bile bakmamıştı.
Bud, even if you had told us, we probably wouldn't have believed you.
Herhangi birimize bir şey söyleseydin Bud, sana inanmazdık.
Even if we did, it wouldn't make a difference.
Yapsak bile bir şey fark etmez.
And when he learned that we wouldn't be able to pay him any longer...
Ve ona daha fazla para ödeyemeyeceğimizi öğrendiği zaman...
well 438053
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
wednesday 345
weeks 936
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
wednesday 345
weeks 936