English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You come in

You come in Çeviri Türkçe

22,815 parallel translation
Won't you come in?
Neden içeri gelmiyorsun?
You come in here with your hair all knotted up and I'm just gonna hand you money?
Saçların örülü geldin diye para vereceğimi mi sanıyorsun?
Casey, you come in soon now.
Casey, hadi içeri.
Why did you come in the room that day?
Peki o gün odaya neden gelmiştin?
You come in here and talk about how you got to breathe?
Buraya geliyorsun ve nasıl nefes alman gerektiğini konuşuyorsun?
You can't come in!
Giremezsiniz.
Come in here. You gotta see this.
Gel, bunu görmelisin.
Plus, it's Alec's wedding, so... I'd love if you'd come as my date.
Ayrıca Alec'in düğünü var yani flörtümmüş gibi gelsen sevinirim.
You can't come in here and just take out her wires.
Buraya gelip istediğin gibi telleri kesemezsin.
Klaus said if you have been a good boy Saint Nicholas will come and leave coins and sweets in your shoes, or presents in your sack...
İyi bir çocuk olursam Aziz Nicholas gelip ayakkabılarına bozukluk ve şeker bırakır ya da çuvalındaki hediyeleri...
'Stay as warm as you can in there.'come on, you have to come back.
Orada olabildiğinizce sıcak kalmaya çalışın. Hadi ama, geri dönmelisin.
Suppose you speak first of yours so I may come to a quicker understanding of your interest in mine.
Sanırım önce kendi işlerinizden bahsedeceksiniz. Böylece, benim işlerimle neden ilgilendiğinizi daha çabuk anlayabilirim.
You picked the wrong day to come in late.
Geç gelmek için yanlış günü seçtin.
You weren't waiting for Lean to come home.
Lean'in eve gelmesini beklemiyordun.
Look, your cover's burnt, and your boss, Adrian Vescovi, says you need to come in.
Gizli kimliğin ortaya çıktı ve patronun, Adrian Vescovi, geri dönmen gerektiğini söylüyor.
I told Naz I'd come down, check in to see if you had any leads on the mutilated money gang.
Naz'a aşağı inip deforme para çetesiyle ilgili elinde bir şey olup olmadığına bakacağımı söyledim.
This may come as a surprise to you... but I've done some drugs in my day.
Bu sizi şaşırtabilir ancak kendi günümde birkaç hap yaptım.
CAM : Trent McBride, if you're in here, come out!
Trent McBride, içerideysen dışarı çık.
You see, there comes a time in every officer's life where he has to... come up against something.
Anlarsın ya her polisin hayatında, bir şeyle yüzleşmesi gereken bir an vardır.
I was thinking, I'll come by every couple of days brief you, keep you in the loop.
Düşündüm de, birkaç günde bir gelip sana özet geçerek işten haberdar edeceğim.
You know, maybe you could leave this one in for a week or two, and I can come back,'cause honestly,
Bir iki hafta kalsa sorun olmaz aslında. Daha sonra aldırmaya gelirim.
You know when-when you're in a used bookstore, and you're just digging around, and you come across a limited edition, still sealed copy of "The Shadow" from 1932?
İkinci el kitap dükkanında çalışırken öylesine etrafı karıştırırken "The Shadow" kitabının 1932'den kalma sınırlı basımına rastlarsın ya?
You're very lucky to come in when you did when the mass is still small...
Kütle hala küçükken geldiğin için çok şanslısın.
Plus, these little angel kisses you got me on will sure come in handy.
Ayrıca bana verdiğiniz küçük melek öpücüğünün çok işe yarayacağına eminim.
Come on, let's get you in.
Hadi, seni yatıralım.
Sorry, Frank, but you can't come in.
Üzgünüm Frank ama giremezsin.
Mom says you can come in.
Annem girebileceğini söyledi.
You come with us, or I put a hole in your face.
Bizimle geliyorsun yoksa kafana sıkarım bir tane.
Need to know exactly why you're making me come down here in the middle of the night.
Gecenin bir yarısı buraya gelip ne istediğini bilmem gerek.
But I'll come back, in one form or another, and everything you love will be turned to dust.
Ben elbet bir şekilde geri gelirim, ve sevdiğin herşey küle döner.
Yeah, but you do need to come in for a follow-up to make sure that everything is working,'cause it's a pacemaker... right?
Her şeyin yolunda olduğundan emin olmamız için arada bir kontrole gelmelisin. Sonuçta kalp pili takıldı.
Lucky not to come and find you with your tongue right in the bowl.
Gelip dilini tasın içinde bulmadığıma şükret.
Mama, I did come by actually, but you were... you were in your office alone with Monte with the door closed so I thought I would just would...
Hayatım, aslında geldim, ama siz ofisinde, kapalı kapılar ardında Monte ile birlikteydiniz o yüzden bende şey yaparsam...
You thought you were gonna see Harvey Specter come in this room so you two could get your stories straight.
Sen Harvey Specter'ın bu odaya geleceğini böylelikle ikinizin hikayenizi toparlayacağınızı sanmıştın.
Someone from the church has come to me and said that you are involved in an inappropriate relationship with Hazel Buchanan.
Kiliseden birisi bana geldi ve senin Hazel Buchanan ile uygunsuz ilişkide olduğunu söyledi.
Come on, this is the cleanest place in town, and you know it.
Hadi ama, burası kasabanın en temiz yeri ve siz de biliyorsunuz.
I inflated my collateral because you shut me down, so don't come in here telling me this is my fault.
Sen beni geri çevirdiğin için teminatımı yüksek gösterdim. Şimdi bana gelip bunun benim suçum olduğunu söyleme.
And Gibbs is gonna come at you in ways you've never even thought about.
Ayrıca, Gibbs de hiç düşünmediğin yerlerden seni vurmaya çalışacak.
So, don't come here at the 11th hour trying to blame me for having to sleep in the bed that you made.
Şimdi de saat 11'de gelip kendini hazırladığın şey yüzünden uyumadığın için beni suçlama.
So I don't want to bother you, but I just wanted to come in and give you a little bit of an early wedding present.
Bu sebeple seni rahatsız etmek istemezdim ama içeri girip, sana düğün öncesi hediyesi vermek istedim.
Why don't you come in.
Neden içeri girmiyorsunuz?
Then how about you're too close, too emotional, and too raw to come within a country mile of doing a good job finding who attacked Agent Keen's wedding?
Peki şuna ne dersin o zaman ; aşırı yakınsın, aşırı duygusalsın ve Ajan Keen'in düğününe saldıranları bulma konusunda iyi bir iş çıkarmanın 2km bile yaklaşamayacak kadar moralin bozuk?
Why haven't they just come in, taken you hostage, killed you one by one?
Neden onlar sadece gelmediler Size rehin alındı ​ ​ yılında, Hepinizi tek tek öldürdü?
Once we've had a few days to settle in, I'll definitely invite you all to come.
Birkaç gün geçsin, iyice bir oturtalım, sonra hepinizi mutlaka davet edeceğim.
At night you tell me not to come near you, then in the morning you tell me not to leave you.
Geceleri "Yanıma gelme" diyorsun, sabahları "Beni tek başıma bırakma" diyorsun.
And, how come you don't have your son-in-law's number?
Peki nasıl oluyor da damadının numarası sende olmuyor?
You sure you don't wanna come in?
Girmek istemediğinden emin misin?
You didn't have to come in today.
Bugün gelmene gerek yoktu.
Every week I sit waiting and just hope that one day you'll come in and surprise us.
Her hafta oturup bekliyorum bir gün sen bize küçük bir sürprizle gelirsin diye.
Can you come for me and put it in my maps?
Gelebilir misin? Haritalar programını ayarlarsın.
- No, you can't come in here.
- Hayır, buraya giremezsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]