You mean me Çeviri Türkçe
9,912 parallel translation
- We? You mean me.
Beni kast ediyorsun.
Do you mean me?
Bana mı dedin?
It would mean a lot to me if you'd come to Dad's burial.
Babamın cenazesine gelirsen, buna gerçekten çok sevinirim.
'Cause you mean a lot to me.
- Çünkü benim için önemlisin.
I mean, when you took me out of action, you made the call like that.
Yani, beni sahadan çektiğinde, kararı böyle vermiştin.
And so, call me back and, soon, because once I get in there, then, I mean, I'll be in there and you won't be able to reach me. So...
Beni bir an önce ara çünkü oraya girdikten sonra bana ulaşamayacaksın.
You know, I mean, if... Lizzie doesn't want me to call her anymore, I have to respect that.
Yani, eğer Lizzie artık onu aramamı istemiyorsa buna saygı duymalıyım.
I mean, the eggs that you gave me.
Yani, senin bana verdiğin yumurtalar.
You mean you made a list for Louis before you decided to abandon me?
Yani beni terk etme kararından önce Louis için liste mi yaptın?
I mean, tell me, Sally, if you'd been elected president, would you have stopped Daniel Douglas, rest his soul, from working outside the home?
Demek istiyorum ki, söyle bana Sally, eğer başkan seçilseydin dışarıda çalışırken yada evdeyken rahmetli eşin Daniel Douglas'ın desteğini yanında istemezmiydin?
And she was a nice kid. Well, I mean, all I can tell you is she wasn't working for me
Ama o gece benim için çalışmadığını söyleyebilirim.
I mean, yeah, I'm pissed, but you're not gonna lose me.
Tamam, kızdım ama beni kaybedecek değilsin.
I mean, you know me. All right?
Beni tanıyorsun, değil mi?
I mean, what happens if eventually you get your humanity back and you hate me for destroying the last thing your mom wanted to say to you?
Bir gün insanlığın geri gelirse annenin sana son sözlerini söylediği şeyi yaktım diye benden nefret etmeyeceğin ne malum?
I mean, I figured since you passed the ripper gene on to me- - thank you for that, by the way- - we could talk about it.
Deşici genini bana aktarmış olman konusunda konuşabiliriz diye düşündüm. Bu arada bunun için de sağ ol.
Did you mean it when you told me you'd take the cure, or were you just afraid that you were gonna lose me?
Tedaviyi alacağım derken ciddi miydin? Yoksa beni kaybetmenin verdiği korkudan mı söyledin?
I mean, you can't kill me, or else you all die, too, right?
Sonuçta beni öldüremezsin. Yoksa hepiniz benimle birlikte ölürsünüz, haksız mıyım?
And now you mean nothing to me.
Ve şimdi sen benim için bir hiçsin.
I mean, me, I understand. They fear what I bring. But what's the point of having you in here with me?
Getirdiğim şeyden korkuyorlar ama benimle burada olmanın olayı nedir?
And while nobody, and I mean nobody, appreciates excess and indulgence as much as I do, the fact that you fail to recognize the magnitude of what is slipping away from you is astounding to me.
Bu arada kimse ama kimse bunu benim kadar kimse önemsemese bile,... olayın büyüklüğünü anlarken başarısız olacağı gerçeği,... elinden nelerin gittiğini bilmemen beni şaşırtıyor.
You mean the man, Guy Redmayne, who came in here and pressed his groin against me, compared my feet to those of an Arizona prostitute, and then demanded that I hire a deputy SA of his choosing?
Buraya gelip benim karşımda kasıklarını elleyen Guy Redmayne'i mi kastediyorsun? Ayaklarımı Arizonalı bir fahişeyle karşılaştıran,... sonra da onun seçtiği Savcı Başyardımcısını işe almamı talep eden?
I mean, you supported me that day I accidentally wore Lois's jeans.
Yanlışlıkla Lois'in kotunu giydiğimde sen bana destek olmuştun.
I mean, not if you need me.
Yani bana ihtiyacın varsa...
But you also mean a lot to me.
Fakat benim için sen de çok önemlisin.
When you say missing, you mean, like... 1-800, "side of a fucking milk carton" missing, like his wife is asking me why I brought him in for questioning.
Kayıp derken... Siktiri boktan süt kartonunda resmi olanlar gibi. Karısı onu niçin sorguya aldığımı soruyor.
- You mean, - you haven't come for me?
- Yani benim için gelmedin mi?
They must mean you, Lady Me!
Sizden bahsediyor olmalılar Leydi Ben!
There's nothing that's going to take that away, How I feel for you and what you mean to me.
O her yerde çocuk için anne sevgisini alıp götüremeyecek.
Knowing that you are watching would mean everything to their mother and to me.
Gözünün üzerlerinde olduğunu bilmek anneleri ve benim için çok önemli olacak.
I mean, don't report me for breaking confidentiality, but I told you about Neil.
I mean, don't report me for breaking confidentiality, but I told you about Neil.
You... you mean safe from me. Yes.
- Benden uzak duracaksın yani?
Eliminating suspects doesn't mean the same to me as it does to you.
Şüphelileri elemek ikimize farklı anlamlar ifade ediyor.
If I mean something to you, if what we... if what we had meant anything at all, you'll do this for me.
Demem o ki eğer seninle yaşadıklarımızın bir anlamı varsa... yani senin için onlar bir şey ifade ediyorsa, bunu benim için yaparsın.
I mean, shoot me here if you like.
İstersen, beni burda vur, yani.
Look, I know that you're mad at me, but I can't let you leave without saying how much you mean to me.
Bak, bana kızgın olduğunu biliyorum, ama benim için ne kadar önemli olduğunu anlamadan terk etmene izin veremem.
I mean, if you do it to someone like me?
Yani benim gibi birine yapılsa bile?
I mean, I'm proud of how well-crafted the lies were, because, you know, doing anything well is its own reward, but your trust means a lot to me, and I'm very sorry.
Yani yalanlarımın kalitesiyle gurur duyuyorum çünkü bilirsiniz bir şeyi iyi yapmak başlı başına bir ödüldür. Fakat güveniniz benim için çok şey ifade ediyor ve çok pişmanım.
- I mean, they used to be best friends, but then, they got all stupid. Can you promise me you won't get stupid?
Yani onlar eskiden çok iyi arkadaşlardı ama sonra ikisi de delirdi.
Emily, I just want you to know whatever happens you mean a lot to me.
Emily, şunu bil ki ne olursa olsun benim için çok değerlisin.
You know, as my father used to say to me, just because you've been bumped up to first chair in the orchestra doesn't mean you can compose a symphony.
Babamin küçükken bana dedigi gibi orkestrada en ön koltuga oturman senfoni besteleyecegin anlamina gelmez.
What it is you mean to do with me?
Benle ne yapmayı planlıyorsun?
Excuse me, sir. I don't mean to be too forward, but you've caught me with your Hook.
Bakar mısınız bayım, çok aceleci olmak istemem istemeden de olsa Kanca'yı taktınız bana.
- Me neither. He smokes those skinny cigarettes and doesn't wear socks, if you know what I mean.
Şu ince sigaralardan içiyor, çorap giymiyor, anlarsın ne türden olduğunu.
- You mean you didn't trust me?
- Yani bana güvenmedin?
I mean, you worked with him - - under him... like me.
Yani onunla... astı olarak çalıştın. Benim gibi.
I mean, are you... Are you telling me that's your decision, or you want to talk about this now, or...
Acaba bana kararını mı söylüyorsun yoksa konuşup beraber karar vermek mi istiyorsun?
Because if you can think of a reason, any reason at all, why the universe is so screwed up and random and mean... Now would be an amazingly good time to tell me because I really need some answers.
Çünkü bunun için bir neden bulabilirsen evrenin neden bu kadar kötü ve acımasız olduğunu anlayabilirsen bunu bana söylemenin tam sırası.
I mean, you told me you were gonna ask Victoria.
Yani, bana onunla evleneceğini söyledin.
You going to tell me how much I mean to you?
Bana, sana ne kadar kaba davrandığımı mı söyleyeceksin?
So does that mean you'll get of this island with me?
Yani benimle bu adadan çıkacaksın anlamına mı geliyor?
I mean, do you not remember me getting, like, tackled, driven out into the desert and left there for dead?
Yakalandığımı ve çölde ölüme terk edildiğimi hatırlamıyor musun?
you mean 3569
you mean everything to me 17
you mean it 157
you mean right now 22
you meant 25
you mean you don't know 16
you meant it 23
you mean now 32
you mean her 17
you mean like this 37
you mean everything to me 17
you mean it 157
you mean right now 22
you meant 25
you mean you don't know 16
you meant it 23
you mean now 32
you mean her 17
you mean like this 37
you mean that 100
you mean the 33
you mean us 18
you mean like 77
you mean to tell me 17
you mean this 72
you mean you 49
you mean mr 27
mexico 335
metro 61
you mean the 33
you mean us 18
you mean like 77
you mean to tell me 17
you mean this 72
you mean you 49
you mean mr 27
mexico 335
metro 61