English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You smell

You smell Çeviri Türkçe

7,270 parallel translation
You smell so good.
Çok güzel kokuyorsun.
Do you smell that?
Kokuyu alıyor musun?
You smell like the perfume aisle at a sav-on in the Philippines.
Filipindeki sav-on ev parfümü gibi kokuyorsun.
You smell so good today.
- Bugün çok güzel kokuyorsun.
Man, you smell good.
Dostum, çok iyi kokuyorsun.
You smell nice!
Ne güzel kokuyorsun.
You smell so nice.
Çok güzel kokuyorsun.
- You smell that?
- Kokuyu alıyor musun?
Dad, you smell terrible.
- Baba, iğrenç kokuyorsun.
Yeah, it's been a while since I've been here, so I don't... oh, you smell that?
Buraya gelmeyeli biraz oldu. Ben... bunun kokusunu aldın mı?
You smell like a brewery on fire.
Buram buram içki kokuyorsun.
Oh, God, you smell so good.
Çok güzel kokuyorsun.
Hey, don't you smell gasoline?
Benzin kokusu almıyor musunuz?
No, you smell wonderful.
Harika kokuyorsun.
You smell that?
Kokuyu aldın mı?
You smell like home.
Evimiz gibi kokuyorsun.
You smell something?
Bir şey koku?
You smell smoke?
Sen duman kokusu?
Can you smell that?
Bu kokuyu siz de alıyor musunuz?
Why do you smell like shrimp?
Neden karides gibi kokuyorsun?
Ed, you smell like a hospital, so you'll play the doctor.
Ed, sen hastane gibi kokuyorsun, bu yüzden doktoru sen oynayacaksın.
Ah... you smell that?
Kokuyu alıyor musun?
Can you smell biscuits? - Yes.
Kurabiyelerin kokusunu alıyor musun?
You smell like tequila.
Tekila kokuyorsun.
Hey, you ever seen this guy? I smell
Bu adamı hiç gördünüz mü?
You don't smell like police but that's some pretty cool gear you got there.
Polise benzemiyorsun ama kulağındaki güzel aygıt.
You don't smell half as bad as you think you do.
Düşündüğün kadar da kötü kokmuyorsun.
Sadie can smell it on you like bad...
Sadie kokusunu senin üzerinden alabilir, fena şekilde...
Just a heads up. I can smell you from here.
Farkında değilsin sanırım, kokusu buraya geliyor.
- You know, when I was a little boy, I used to, um... I used to think my father could hear the bat of an eyelash, smell tomorrow morning's breakfast, see through walls.
Ben küçükken babamın yaprak kıpırdasa duyduğunu yarınki kahvaltının kokusunu aldığını, duvarların ardını gördüğünü düşünürdüm.
You can smell his fear?
Korkusunun kokusunu mu alıyorsun?
You don't smell that?
Kokuyu almıyor musun?
She'll smell it on you.
Kokusunu alır.
You never make breakfast unless you did something or you're about to do something, and I smell... cheddar and farm fresh eggs.
Sen bir şey yapmadıysan ya da yapmak üzere değilsen asla kahvaltı hazırlamazsın. Çedar peyniri ve taze çiftlik yumurtası.
They'd smell you on me, and your kind would shoot me on the spot.
Üzerimde senin kokun var. Senin türün ise beni gördüğü yerde vurur.
And then you are going to get into my bath, because, truth be told, you are beginning to smell a little... ripe.
Ve sonra küvetimin içine gireceksin çünkü gerçeği söylemek gerekirse, biraz kötü kokmaya başlamışsın.
Now, I smell horses, so I think we're in the country, which means that when you get out, you need to stay off the main road.
At kokusu alıyorum. Galiba hala ülkedeyiz. bu da demek oluyor ki ana yolu bulmamız gerek.
You never forget that smell.
O kokuyu asla unutmazsın.
Can you describe the smell?
- Kokuyu tanımlayabilir misin?
But wait, you're allowed to complain about the smell of your own garbage?
Bir saniye, kendi çöpümüzün kötü kokmasından şikayet edebiliyor muyuz?
You can smell it.
Bunu koklayabilirsin.
Henry, you're around dead bodies all day, and you can't handle the smell of a gyro?
Henry, ölü bedenlerin etrafında bütün gün sen, ve bir gyro kokusu idare edemiyorlar?
Since when do you care what I smell like?
Ne zamandan beri nasıl koktuğumu önemsiyorsun?
The average person gives off 342 watts, and I can smell it coming from you.
Ortalama bir insan 342 watt üretir ve sizinkinin kokusunu alabiliyorum.
Don't see how, if you're the only one who can smell it.
Nasıl oluyor anlamıyorum, kokuyu bir sen alıyorsun.
You can smell the air.
Havayı koklayabilirsin.
You even smell like them.
Bir de onlar gibi kokuyorsun.
"You smell like shit."
"Bok gibi kokuyorsun."
Um... so smell you later?
Sonra koklaşırız o zaman?
You don't smell so good yourself, septic tank.
Sen de öyle mis gibi kokmuyorsun be foseptik çukuru.
You're gonna have to do it for me, because I can currently smell colors. Ooh.
Benim için konuşmayı sen yapacaksın, çünkü şu an renklerin kokusunu alabiliyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]