English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ B ] / Başin

Başin Çeviri İngilizce

629 parallel translation
Aslında, Pasifik kenarına, Altın Halka da denebilir ancak genellikle Ateşten Halka denir zira Pasifik çanağının, mineral yatakları barındıran tüm çevresi muazzam volkan sıraları da barındırır.
In fact, you might call the rim of the Pacific the Ring of Gold, but it's more usually called the Ring of Fire because all around the margin of the Pacific basin, associated with the mineral deposits, there are huge chains of volcanoes.
Bu dağlar, Bering Boğazı'ndan Japonya'ya ve oradan da Endonezya'ya ve Pasifik çanağının geri kalanı boyunca devam ederler.
It continues across the Bering Straits through Japan and on into Indonesia and the rest of the Pacific basin.
Sıradağ sistemi, Atlantik Çanağı'nın ortalarından aşağıya Afrika ve Avrupa'nın, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'nın arasına iniyor.
The ridge system runs down the middle of the Atlantic Basin between Africa and Europe and North America and South America.
" İçinde düşey olarak hareket ettiği...
" It's submerged in a basin
Adamlarımdan biri geride bir şey bırakmış mı diye bakmaya geldiysen... Hayır, bir şey yok.
No, nothing, except that there broken basin in number 4 dressing room.
O kırık lavaboyu görmek isterim.
Uh, i'd like to see that broken basin.
Keşke bu lavaboyu kimin kırdığını bilseydim.
I wish i knew who broke that basin.
Bu da parçalanmış lavaboyu açıklıyor.
That accounts for the broken basin.
Özel bir şey yok, 4 numarada kırık bir lavabo.
No nothing special, a broken wash basin in the number 4.
Şu kırık lavaboyu görmek istiyorum.
I'd like to see that broken basin.
Şu lavaboyu kim kırmış kesinlikle öğrenmek isterim.
I sure would like to know who broke that basin.
Leğene dikkat et.
Watch the basin.
Basïn dönüyor mu?
Feel dizzy?
Mississipi'de 10 bin siyah adama ihtiyaçları var.
They need 10,000 blacks in the Mississippi basin.
- Şu leğene dök.
- In that basin.
Fransız, şu leğeni buraya getiriversene.
Frenchy, bring that basin over here.
Tabi efendim.
- Basin.
Sakin ol ve git kaynar su getir.
Remember what the book said : Keep calm. Fetch a basin and the kettle of water.
Ama benim gidecek bir otlağım yok, havzadaki arazim dışında.
No, but I haven't got any graze to move to except what I used to claim in the Basin across the river.
Havzada evim var.
That's my place over in the Basin.
Bu çiftçilerle rezervasyon bölgesindeki her hareketi nehrin karşısında bu havzada engelleyebilirim.
I've organized these two bit ranchers to fight any move Lufton makes to push his herd across the river and into the Basin here.
Riling çifçileri, seni vadiden atmak için hazırladı.
Riling was to prime the homesteaders to keep you out of the Basin.
Havzaya geri dön.
- Get back to the Basin.
Kris, senin havzaya gittiğini sanıyordum.
Why Kris, I thought you'd left the Basin.
Bir kase dolusu şahane et suyu yiyecek, efendim.
He's going to have a basin of beautiful, strong broth, sir. Mm-hmm.
Bir ritim buldular ve onu sokaklara yaydılar
They took a beat and brought it down to Basin Street
Bir ritim buldular ve onu sokağa yaydılar
They took a reet jungle beat Brought it to Basin Street
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ ZORBALIĞIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ?
FREEDOM OF THE PRESS OR HARASSMENT?
Fremont Basin'de fistiklardan bol bir ºey yok.
Antelope are running pretty heavy over in Fremont Basin.
Geçen yıl daha içerilere nehir havzasına gönderildiler, Big Horns'un doğusundaki topraklara.
Last year we shoved him back some more into the river basin, in the country east of the Big Horns.
Su... Azgın sular... Müthiş bir enerji kaynağı olan azgın sular... insanlar tarafından yapılan kanallarda akıyor artık.
Waters - strong waters - sources of enormous energies, are running now into the channels built by men, towards the new, great basin.
Ben güneyde iken, hiç yerleşimci aldınız mı güneyden?
Say, while I was south, did any settlers get in from the north basin?
Bu yörede kafa derisi yüzülmüş 100 ölü göçmen var... bu korkak suçlu tarafından yapılan.
There are almost 1 00 dead settlers in the basin, scalped by this cowardly criminal.
Bankın üstünde tas ve sürahinin üstünde havlu ve sabun var.
There's a basin on the bench and a towel on the jug, and soap.
Rio Negro havzasına.
The Rio Negro basin.
Duş teknesinde şampuanlanan bir tane daha var.
There's another one over by the wash basin taking a shampoo!
- Basin hala omuzlarinin üzerindeyse, evet.
If your head's still on your shoulders, yes.
İnsan kendini süt leğenine düşen yavru kedi gibi hissediyor.
Makes you feel like a kitten with a whole basin of milk.
Bunu neye dayandırıyorsunuz?
What are you basin'it on?
Basin belaya girmeden ver o silahi.
Now give me that gun before you get into real trouble.
Kaynar suyu da leğene koyup buraya getir.
Pour the boiling water in the basin and bring it here.
Tıraş aynam, küvetim ve paltomu asmak için bir dolabım var.
I have a mirror for shaving, a basin for washing... and a closet where I hang my coat, and that's about it.
Lavaboda ne yapıyorsun?
Mind if I piss in the basin?
Bir lavobo.
A wash-basin.
Of a wash-basin.
Of a wash-basin.
Bir lavobo için.
To a wash-basin.
Bir lavobo ile.
With a wash-basin.
Bir lavobo hakkında.
About a wash-basin.
Bir lavoboyu.
Of a wash-basin.
Bir lavobo.
To a wash-basin.
Sonra da bot iskelesine baktı.
Then he tried the boat basin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]