Belki değil Çeviri İngilizce
4,623 parallel translation
- Suçlu kız değil. - Belki öyle, belki değil.
It's not her.
Belki.Belkide değil.
Maybe.Maybe not.
Belki bir gün tekerinize çomak sokmam ama bugün o gün değil.
Maybe one day I won't be the rain on your parade, but today's not it.
Belki de sadece erkek arkadaşıyla takılıyordur, değil mi?
Could be she's just working it out with her boyfriend, right?
Belki kimsenin değil.
Maybe not just anyone.
Ama belki de bu, benim değil, Claire'in rüyasıydı.
" but maybe that was Clair's dream, not mine.
Belki öyle, belki de değil.
Maybe. Maybe not.
Belki senin bir işe değil de bir arkadaşa ihtiyacın var
Maybe you need a friend more than you need a job.
Belki sen değil de, seninkilerden biridir.
Well, maybe not you, but one of your guys.
William için belki ama Eleanor için değil.
For William, perhaps.
Belki bir yerinde "kiralık" levhası asılı değil çünkü bu canını çok acıtırdı, ama o böyle biri.
Maybe she doesn't have a "for lease" sign nailed to her vagina,'cause that would hurt an awful lot, but that's what she is :
Belki onlarla değil, peki ya amcanla?
Maybe not them, but what about your uncle?
Belki..... çünkü sen orada çok zaman harcadın, değil mi?
Well, maybe, because you spend a lot of time there, don't you?
Belki bu olduğun kişi değil.
Maybe that's not who you are.
Belki de sinemada değil de, evimde bebeğimle olmam gerekiyordur.
Maybe I'm not supposed to be in the movie theater. I'm supposed to be at home with my baby.
Buradaki orman milyonları belki de milyarları götüren gizli kapaklı bir organ nakli endüstrisi değil.
The forest here is the not-so-underground transplant industry that reaps millions, if not billions of dollars.
Belki Merkür ters dönmeye başlamıştı. Neden aradığı umurumda değil.
Maybe Mercury is in retrograde, I don't really care the reason why she called.
Belki bu değil, ama bunların hepsi.
Well, maybe not this, but... this.
Belki bunu değil ama,
Maybe not this so much.
Belki yarın değil, belki hiçbir zaman ama geliyor.
Maybe not tomorrow, maybe never, but it's coming.
Bazı durumlarda, belki de şaşırtıcı bir şekilde, uçan böcekler Galapagoslar'a hava yoluyla değil deniz yoluyla ulaştılar.
Sometimes, surprisingly perhaps, flying insects arrived in the Galapagos not by air, but by sea.
Ve belki Paracelsus'u ayırabiliriz ama o burada değil ki.
So maybe use it to disconnect Paracelsus, but he's not here.
Doğru karar değil belki ama elindeki tek karar bu.
It's not just the right call. It's the only one.
Belki de bu iş üzerindeyken, lanet hazırlık okulundaki bu aptallara Vali köşküne girmelerinde yardım edebiliriz, değil mi?
And maybe while we're at it, we can help this, uh, fuckin prep school bag of hammers get into the governor's mansion, yeah?
Belki de başka bir yemek siparişi daha verebiliriz. Sorun değil.
Maybe could we order another meal?
Bir daha düşündüm de belki de artık bu benim için bir seçenek değil.
Uh, then again... maybe that's no longer an option for me.
- Belki başkan değil ama- -
The president--well, maybe not the president, but- -
Burayı bulması hiç de kolay değil- - Belki de bu yüzden adı Kurnaz Rick'in Yeri'dir.
This place is not easy to find- - maybe that's why they call it Tricky Rick's.
Düşündüm de belki sen ve ben iş yapmayı bırakırız değil mi?
So I'm thinking, maybe you and me, we finish doing business, huh?
Belki sana ya da hangi acayip toplumda yetiştiysen, onlara göre değil. Ama çok eminim ki, çoğu toplumda böyle.
Maybe not for you and whatever weird commune that you were raised in, but I'm pretty sure that internationally
Belki öyle. Belki de değil.
Maybe, maybe not.
Hayır, belki onunla konuşabilirim, değil mi?
No, no, maybe I can talk to him, right?
Belki şu "O ürün değil." diyen sinir bozucu seslerden biri olur.
Maybe she could be one of those annoying voices that goes, "Ah, ah, ah, not that product."
Kalın kafalı aşağılık herifin teki belki, am hayır, kesinlikle gay değil.
Meathead fratboy asshole jock maybe, but no, definitely not gay.
Ve beni kötü adam olarak dışlamadan önce belki de Elena'nın, bir değil, iki tane birden kardeşimin öldürülmesine yardım ettiğini hatırlamalısın.
And before you cast me as the bad guy, maybe you should remember that Elena's helped to kill not one but two of my brothers.
Belki de savunma maksatlı değil de saldırı güdülü bir tim olur.
May it be a team not for defense of self or state, but for taking the offensive.
Eğer o video Helen'ın söylediği gibi üç gün değil de altı yıl önce çekildiyse belki de gerçek bile değildir.
If that video was made six years ago, and not three days like Helen said, then maybe it was never even real at all.
Belki de biraz ağırdan almalısın ve yalnızca bu kanunsuz kahramanı yakalama konusunda da değil, ilişkimizde de.
Maybe you need to take it easy, and... not just with hunting down this vigilante, but with us, too.
Belki hemen değil.
Maybe not yet.
Belki arkadaş değil.
Well, perhaps not friends.
Belki de bu ülkeye uyum sağlamaya çalışıyordu, değil mi?
You know, maybe he was just trying to fit in to this country, right?
Belki her zaman yüzde 100 doğru şeyi yapmıyoruzdur, değil mi?
Heh. Hey, do you ever think maybe we're kind of not always 100 percent of the time doing the right thing?
Belki ajan olmak tutkun değil.
Maybe being a secret agent isn't your true calling.
Karşı koyan ya da cesaret gösteren olur diye insanları korkutmak istedik sadece. Ve sonra belki de sizi takip edecek kadar cesur birkaç polisi vurmak için, değil mi?
And then maybe shoot a few cops if they were bold enough to chase you?
Belki eğlence bile değil..
Well, and maybe it's not even the joint boot...
Belki fark etmişsindir onu bulmak için her yeri arayacak biri değilim, değil mi?
You might have noticed... I'm not exactly scouring the earth for him, am I?
- Yalan değil ama belki yaptığını unutuyordur, bilemiyorum.
No, not lying, but... maybe she did it and forgot she was doing it. I don't know.
- Tamam, belki şimdi değil.
Okay, maybe not.
Belki öyle belki de değil.
That might be true and that might not be.
Belki sen değil ama diğer herkes bulunuyor.
Yeah, you might not be, but everybody else is.
Ama belki de çok da haksız değil.
But not perhaps wholly undeserved.
belki değildir 19
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25