Bu da bir şey Çeviri İngilizce
4,323 parallel translation
Bu da güzel bir şey.
Well, that's a good thing.
sanki bir şey görüyormuş gibiydi, bu da onu çok korkutuyor.
it's like he sees something and it really scares him.
- Hayır değilim. Bu akşam çalmıyorum. Bir buluşmam ya da başka bir şey yok.
- I-i-i'm not... i'm not playing tonight, and i don't have any meetings or anything then either.
- Bu mezarlığın üstünde oturmak ya da onun gibi bir şey değil.
It's not like you're sitting on a graveyard or anything.
Bu ruhsuz yaratık beni öldürmeye çalıştı bu da demek ki, hiç şüphesiz küçücük bir tereddüdü olmadan seni de baştan sona harap edecek. Kaldı ki bu herkes için harika bir şey olur.
This soulless creature tried to kill me, which means he will undoubtedly take you apart soup to spanx with little to no hesitation, which is great for everyone.
Bu telkinle tedavi ya da bilmediği dilleri konuşmak gibi bir şey.
You know, like faith-healing, speaking in tongues.
Eğer bu bir vur kaçsa çarpan adam için yapılması gereken tek şey gelip itiraf etmek ve o zaman da işimiz biter.
- If it was a hit-and-run, all it takes is for the guy who hit him to come forward and confess, and we're dead in the water.
... ve bu da çok önemli bir şey.
And that's the most important thing.
Eğer bu oğlana aşıksa ve onunla evlenmek isterse, o zaman senin ya da benim bu konuda yapabileceği bir şey yok ama aşık olduğunu sanmam.
If she's in love with this boy and she wants to marry him then there's nothing you or I can do about that but I don't believe that she is.
Bu ne kadar da havalı bir şey?
How cool is that?
Bu bir endüstriyi kötü göstermek ya da ebeveynleri veya kuruluşları kötü göstermekle ilgili bir şey değil.
This isn't about demonizing any industry or any, you know... It's not about demonizing parents and it's not about demonizing businesses.
Her şey, allak, bullak ve bu da çok sikimtirik bir şaka, ikiniz de midemi bulandırıyorsunuz.
You know what? This is a sick joke. You guys disgust me.
Tuval üzerindeki bu noktada gördüğümüz boya değil, bir şey görmüyoruz ya da göremiyoruz sadece gördüklerimizi boyalamalıyız.
At that spot on the canvas, paint not what we see, for we see nothing, nor what we cannot see, for we must paint only what we see.
Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi onu da bilmiyorum.
I don't know if that's a good thing or a bad one.
Ama o bunu anlamadı. Bu da çok kötü bir şey zaten.
But he didn't know... and that's bad enough.
Kimse ayak parmağına yazılı bir kart koymaya gönüllü olmasa da bu şey öldü.
Even though no one's willing to put a tag on the toe, this thing is dead.
Bu da iyi bir şey.
That's one good thing.
Ve bir anda sahip olduğumuz şey bir anda fakirevlerinin hastaneyle birleşmesi oldu önceki hemşireevlerine olan da bu.
And so, what we had was this Incredible shotgun marriage of The poorhouse and the hospital
Merak ediyorum da bu görüşmeler sırasında paylaşmadığın konuşmak istediğin herhangi bir şey var mı?
I was wondering, you sat through the whole meeting without sharing, is there anything you'd like to talk about?
Ondan, biraz almaya gittim, o da bu tüpte verdi, şişe gibi bir şey, ya da, tel gibi.
I went to buy some off him and he gave it me in this little tube, like a vial on, like, a wire.
Ayrıca, bence doğru öncelikleri var, bu da ender bir şey.
And I think he's got the right priorities, which is rare.
Batıda bir şey bulamadık, bu tarafta da bir şey bulamadık...
We found nothing in the west, nothing along here...
Çok da anladığımdan değil ama... bana öyle geliyor ki bu yaptığımız biraz kanun dışı bir şey gibi.
I'm not an expert... but this is feeling, just, really against the law.
Bu da canlı bir şey değil mi?
That's alive, man.
Bu tam da bir teröristin söyleyeceği bir şey gibi.
That sounds like something a terrorist would say.
Nasıl oluyor da senin gibi genç bir kız anahtarlar ile ilgili bu kadar şey biliyor?
How come a young girl like you knows so much about wrenches, huh?
Bu kadar gücün kuvvetin arasında hayatın güzellikleriyle bağlantıda kalmanın önemli bir şey olduğuna inanıyorum.
I believe that it is important for those in power to remain in touch with the beauty in life.
Bu dünyada istediğim tek bir şey var ve onlar da onu bana verecekler.
There's only one thing in this whole world that I want and they're going to give it to me.
Ama yıllardır bu işten bir şey öğrendiysem o da saçmalığın ne kadar uzun sürerse sürsün saçmalık olarak kalacağı.
But if I've learned anything in my years of doing this, it's that bullshit will stay bullshit no matter how long.
Tek bildiğim şey eğer burası bir labirentse, Çıkmanın yolu da bu.
All I know is that if this is a maze that's the door out of here.
Sadece kendisini düşünürdü, kimseye saygısı yoktu. Bu da bu işler için kötü bir şey.
He was out for himself, he had no loyalty to anyone, and that's a bad move in this business.
O küçük kıza verdiğin zarardan da öte bir şey bu.
Beyond the damage you've done to that little girl.
Bu bir şey mi, her gün birer saniye çektiğim video da var.
It's nothing. I also been shooting these videos 1 second everyday.
Merak ediyordum da bu şehirde görülebilecek ilginç bir şey var mı?
I was wondering, uh, is there anything interesting in town to see?
Karen, tüm taşların altına bak ve hiçbir şey bulamasan bile bu da bir gelişmedir demene ne oldu?
Karen, what-what happened to turning over rocks and finding nothing is progress?
- Evet, bu da ısrar ettiğim bir şey.
Yes, that's at my insistence.
Her ne kadar gelişmiş olsak da bu kalem gibi ilkel bir şeyin hâlâ hayatımızda yer alması inanılmaz bir şey.
As advanced as we are, it's amazing that a tool as crude as a pen still has its place.
Gemi gitti, kaptanla tayfa uzak birer anı oldu bu rezil kerhane dışında elde avuçta bir şey yok ama o da nasıl bir ekonomi mucizesiyse, bir türlü kâr yapamıyor.
Ship purloined, captain and crew a distant memory, no prospects at all, except for this shithole of a brothel, which by some miracle of economics seems incapable of turning a profit.
Kötü bir şey yapıp normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışanlar gibi davranıyorsun. - Kocanın yaptığı da bu değil mi?
- You sound like someone who's trying to seem real reasonable about doing something god awful.
Boşanma yaklaşırken annem kendini bulma çabalarındaydı. Bu sırada bir dolu yeni şey buldu da.
With the divorce coming, mom was on a quest to find herself, and along the way she found a ton of new things.
Bu tamamen anlaşılmaz bir şey olsa da, babam öldü.
My Father is dead, though it is completely incomprehensible.
Bu da ne? - Bir şey yok.
- It's nothing.
Bu onun bir hayvan ya da bir şey tarafından saldırıya uğradı Bana öyle geliyor ki,
It seems to me that she was attacked by an animal or something...
Bu da övgüye değer bir şey... -... ama tutmayacağını söylemiştim.
It is commendable but I told them I would not succeed.
Tatlım, neden böyle bir şey isteyeyim ki? Babamla konuşurken duydum, eğer Bayan Kelli seversek, bu annemi üzer o da bizi terk eder
I heard you tell daddy that if we liked Mrs. kell, it might hurt mom, and that Mrs. kell might leave us, too.
Şimdi, beyler, hepimiz biliyoruz ki bu komünizmle, ideallerle ya da buna benzer saçmalıklarla alakalı bir şey değil.
Now, gentlemen, we all know that this isn't about communism or ideals or any other of that nonsense.
Sizin için olmasa da Butler Ayakkabıları için yeni bir şey bu.
That's not just new for you, that's new for Butler Footwear.
Bu uzaylılar yeryüzünü işgal etmeye karar veriyorlar ve ticareti kastettiklerini göstermek için yaptıkları şey, ilk olarak Londra ve New York'u yerle bir etmek ve sonra da İsrail ve Batı Şeria arasındaki Yeşil Sınır'a iniyorlar.
So, these aliens decide to invade Earth, and to show they mean business, what they do is, first, they destroy London, then New York, and then they land, right on the Green Line between Israel and the West Bank.
Ayrıca büyükannem yaklaşık üç gün önce beni Ryland Taşımacılık'ta hak sahibi yaptı ki bu da demek oluyor ki babama bir şey olduğu takdirde ben kontrolde olacağım.
And as of three days ago, My grandmother made me next in line To the throne at ryland transport,
- Bu da gülüp eğlenmek için yapılan bir şey olamaz mı?
- Could this just be for grins and giggles?
Her neyse, bu hokey oyuncusu olan Gregory Gumtree sanırım bir bar tuvaletinde bir çeşit ilan görmüş ve ilan da "Kalacak bir yer arıyorsanız size buraya çok da uzak olmayan bir yerde kalacak bir yer verebiliriz" gibi bir şey yazıyormuş.
So anyway, this hockey player, Gregory Gumtree... I guess he'd seen some sort of advertisement in a bar bathroom that said, "We can give you a place to live in a living situation that's not far from here."
bu da bir şeydir 24
bu da ne 2329
bu da senin 34
bu da ne demek 442
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu daha kötü 16
bu da ne demek oluyor 285
bu da ne 2329
bu da senin 34
bu da ne demek 442
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu daha kötü 16
bu da ne demek oluyor 285
bu da kim 384
bu da senin için 26
bu dansı bana lütfeder misiniz 41
bu da neyin nesi 120
bu da demektir ki 37
bu da nedir 250
bu da ne şimdi 46
bu da doğru 32
bu da nereden çıktı 72
bu daha çok 18
bu da senin için 26
bu dansı bana lütfeder misiniz 41
bu da neyin nesi 120
bu da demektir ki 37
bu da nedir 250
bu da ne şimdi 46
bu da doğru 32
bu da nereden çıktı 72
bu daha çok 18