Elinizden geleni yapın Çeviri İngilizce
220 parallel translation
Elinizden geleni yapın.
See what you can do.
Elinizden geleni yapın!
Do your best!
Elinizden geleni yapın!
Give it all you've got!
Elinizden geleni yapın!
That is necessary, captain.
Hemşire Rachel, elinizden geleni yapın.
Sister Rachel, see what you can do.
- Rahatlatmak için elinizden geleni yapın kuvvetli bir ağrı kesici ve sedatifiniz varsa verebilirsiniz.
I suggest you do everything to make her as comfortable as possible, including the liberal use of any strong, analgesic sedative you happen to have.
Elinizden geleni yapın. Her şeyi.
Cost is not a problem!
Yaşatmak için elinizden geleni yapın.
Help him to live if you can.
Trafik olsun, olmasın, elinizden geleni yapın.
Traffic jam or not, do the best you can.
Eğer parayı almak istiyorsanız elinizden geleni yapın.
If you want to get a piece of it, you'll have to give all.
Eger başıma bir şey gelirse..,... intikam almak için elinizden geleni yapın.
Should anything happen to me, you can plan to avenge me.
Elinizden geleni yapın.
Do the best you can.
Biriciğimin eğlenmesi için elinizden geleni yapın. "
Make sure my baby has a good time.
Patronu mutlu etmek için elinizden geleni yapın.
Do your best to please the Boss.
Bu rezil olayla ilgili boş dedikoduları engellemek için elinizden geleni yapın.
Do your best to forbid any idle gossip about this whole wretched business.
- Elinizden geleni yapın.
As you will.
Pejite'e geri döneceğim. Yokluğumda, Tanrı Askerlerini diriltmek için elinizden geleni yapın.
While I'm in Pejite, your priority is to revive that Giant Warrior.
Elinizden geleni yapın.
Do whatever you can do.
Sadece elinizden geleni yapın.
Just do your best.
Elinizden geleni yapın.
Well, do your best.
Lütfen, elinizden geleni yapın.
Please, do all you can.
Elinizden geleni yapın, Bay Data.
Make every effort, Mr. Data.
Sadece elinizden geleni yapın.
Just do what you can.
- Elinizden geleni yapın.
- Just do the best you can.
- Elinizden geleni yapın.
- Do your best.
Deneyin, elinizden geleni yapın.
- I don't know. You try, you do what you can.
Elinizden geleni yapın protestocular.
Do your worst, protestors.
- Elinizden geleni yapın!
Come on! Give me a hand, someone!
Tek söyleyebileceğim sakin olun, eğitiminizi hatırlayın ve elinizden geleni yapın.
All I can say is keep calm, remember your training... and do the best that you can.
Bu arada, onu Wilshire'da tutmak için elinizden geleni yapın.
Meantime, do all you can to keep it on Wilshire.
Bu uğurda elinizden geleni yapın.
To that end do what you have to do.
Elinizden geleni yapın, iğrenç, göşterişçi babarlar!
Do your worst, you filthy, pretentious savages!
Elinizden geleni yapın.
Do what you do best.
Elinizden geleni yapın.
Take your best shot.
Söylediğim gibi... istediğim bisikleti almak için... elinizden geleni yapın.
Like I was saying... about the bicycle I want... do everything you can to get it.
Elinizden geleni yapın, çünkü elinizde sadece bu kadar var.
Make the most of it, because it's all you've got.
Elinizden geleni yapın. Başka iksirimiz yok.
Punch them well or they will come more.
Elinizden geleni yapın.
Do what you can to help.
Sizi görmemeleri için elinizden geleni yapın, Albay.
Do your best for them not to see you, Colonel.
Ama lütfen onları yeniden Gizli Dosyalar Bölümü'ne almak için elinizden geleni yapın.
that you do everything you can to get them back on the X-Files.
- Önemli değil, elinizden geleni yapın işte!
- lt doesn ´ t matter, just do your best!
Bu yüzden... oraya çıkın ve elinizden geleni yapın!
So... get out there and give it all you've got!
İşliyorsa bırakın onu ileri taşımak için elinizden geleni yapın ama kurcalamayın.
Do whatever you have to do to bring it forward but don't mess with it. And like, we learned that... bitterly.
Önünde durun ve elinizden geleni yapın!
Stay in front of it and give it all you've got.
Onları iyi etmek için elinizden geleni yapın.
Do whatever you can to make them well.
Bu arada lütfen onu kurtarmak için elinizden geleni yapın.
In the meantime, please, anything you can do for him.
Jerry burada kalıyor, bu yüzden kızı oyalamamak için elinizden geleni yapın.
He's staying, so do your best not to engage the girl.
Elinizden geleni yapın!
Be all you can be!
Elinizden geleni yapın.
Do your best.
Siz elinizden geleni yaptınız. Daha iyisi yapılamazdı.
I know you've done your best, and nobody could have done more.
Elinizden geleni yapıp yine de onu anlamayı başaramıyorsanız, o zaman aslında hatalı olanın ben olduğum gerçeği ortaya çıkar.
Doesn't she talk up in class? All the time. Doesn't that add up to something?