Muhterem Çeviri İngilizce
515 parallel translation
Lüten beni affedin, muhterem beyefendi, fakat parayı unutmuyor musunuz?
Oh, 1 beg your pardon, old boy, but haven't you forgotten about the money?
Asil ve en muhterem Kasım Baba'ya satıldı.
Sold to the noble and most venerable Kassim Baba.
Yasa dışı faaliyetlerin lideri olarak ben etkili ve muhterem biriyim.
As leader of all illegal activities, I'm an influential and respected man.
Muhterem bir şahsiyet olduğunu duydum.
- A very reputable man, too, I'm told. - All right, Mr. Jackson.
Çok değerli muhterem Peder,... Yüce Tanrı'nın yardımıyla güvende ve güçlüyüz.
" Very Reverend provincial Father... with the help of divine providence, we are safe and sound.
Peki, şu Muhterem Bayan Frost bu elbiseyi nereden almış acaba?
And where did the Honourable Miss Frost get that dress?
Bu pek muhterem basın tarafından oluşturulan havanın aksine bu savaş kara, hava ve deniz kuvvetleriyle kazanılacak.
And contrary to the impression conveyed by the popular press... it will be won by the army, the navy and the air force.
Ah, ne muhterem, ne asil zatmış.
Oh, a worthy lord. A very worthy lord.
O zaman bu muhterem zevat evlenebilirdi.
Then at least honest folk could get married.
Muhterem peder, ne bilmek istiyorsunuz?
Reverend, what is it you want to know?
Oturunuz Muhterem Kardinal.
Sit down Your Eminence.
İçeri girin, Muhterem Kardinal.
Your Eminence, come in.
Kahve alır mısınız, Muhterem Kardinal?
Some coffee, Your Eminence?
Muhterem Kardinal.
Eminence.
Siz zor bir adamsınız, Muhterem Kardinal.
You're a hard man, Eminence.
Sizi biraz düşüncelerinizle baş başa bırakacağız Muhterem Kardinal.
We'll leave you alone with your thoughts for a while Your Eminence.
Kendini kanıtlamak için dünyanın takdirini çalan, balık kokan arka sokak batağının sefil çocuğu Muhterem Kardinal!
His Eminence, the cardinal who could steal the estimation of the world to justify a miserable little tyke of a backstreet drab who smelled of fish!
Siz, Muhterem?
- Your Eminence too?
Ve beni muhterem bir moruk olarak öldürsün, aslında annelerin hayır duası böyle biter.
That is the butt end of a mother's blessing.
Eğer becerebilirsen, onları Baynard Şatosu'na getir. * Ben orada, yanımda muhterem pederler ve derin vukuflu piskoposlarla bekliyor olacağım.
If you thrive well, bring them to Baynard's Castle... where you shall find me well accompanied... with reverend fathers and well-learned bishops.
Kendisi içeride pek muhterem iki pederle birlikte diz çökmüş, ilahi tefekküre dalmış durumda. Hiçbir dünyevî iş onu şu anda yapmakta olduğu kutsal görevden ayıramaz.
He is within, with two right reverend fathers... divinely bent to meditation... and in no worldly suit should he be moved... to draw him from his holy exercise.
Bir çift yosmayla oynaşmak yerine, bir çift muhterem âlimle ilim irfan paylaşıyor.
Not dallying with a brace of courtesans... but meditating with two deep divines.
- Bir çift muhterem âlimle.
- Two deep divines.
Siz, Muhterem?
You too, Eminence?
İkimizin yüzünden Muhterem Peder şehir dışında. Bu yüzden olabilir.
It could just be that the reverend is out of town on account of you and me.
Gelin, muhterem hamim!
Come in, my benefactor.
Bu muhterem yaşlı bayan, Bay Vogler'in büyükannesi.
This venerable old lady is Mr Vogler's grandmother.
Rahibe benzeyen, muhterem biri çantamı ve battaniyemi aldı.
A man with the venerable look of a priest took my bag and my blanket.
Çok muhterem askerlerimiz biraz yorulmuş galiba?
A bit fatigued, honourable recruits?
Muhterem Shosuke Obara, nasıl böyle züğürt düştü.
The honourable Shosuke Obara, what made the man go broke
Ah, muhterem eğitmenimiz!
Ah, the Honourable Assistant.
Muhterem Emmanuel Ana aramızda İsa'yı temsil edecek.
The Reverend Mother Emmanuel represents Christ among us.
Elbette, muhterem Rahibe.
Of course, Reverend Mother.
" sizin ve muhterem rahibenin huzurunda bu cemaatin kutsal kurallarına...
" promise to God in the presence of Your Grace and our Reverend Mother...
Başım belada, Muhterem Rahibe.
I'm in trouble, Reverend Mother.
Belki de Muhterem Rahibe Kongo için henüz hazır olmadığınızı düşünüyordur.
Perhaps Reverend Mother feels you are not yet ready for the Congo.
Teşekkürler Muhterem Rahibe.
Thank you, Reverend Mother.
" Ben, Rahibe Luke... sizin ve muhterem rahibenin huzurunda... ölene kadar itaatkarlığa... namusluluğa ve yoksulluğa direneceğime dair... söz veriyorum.
"I, Sister Luke... " promise to God in the presence of Your Grace and of our Reverend Mother... " to persevere in the life of obedience...
Muhterem Rahibe'den izin istemem gerekecek.
I'll have to ask permission of Reverend Mother.
Burada Muhterem Rahibe yetkili değil.
Reverend Mother is not in charge here.
Muhterem Rahibe ameliyata giren rahibelere izin verdi.
The Reverend Mother's given permission to the operating sisters.
- Günaydın Muhterem Rahibe.
- Good morning, Reverend Mother.
Sizi utandırdım, Muhterem Rahibe.
I've failed you, Reverend Mother.
Muhterem Rahibe, tekrar sorduğum için üzgünüm ama... akşam duasına katılmamak için izin isteyebilir miyim?
Reverend Mother, I'm sorry to ask again... but may I have permission to be absent from vespers?
Teşekkürler, Muhterem Rahibe.
Thank you, Reverend Mother.
- Çok iyi, teşekkür ederim, Muhterem Rahibe.
- Very good, thank you, Reverend Mother.
- Evet, Muhterem Rahibe.
- Yes, Reverend Mother.
Hastanede yardımcı olamaz mıyım Muhterem Rahibe?
Couldn't I help at the hospital, Reverend Mother?
Bu kız rahibe olmak için doğmuş... ki siz bin yıl geçse olamazdınız, Muhterem Rahibe.
That girl was born to be a nun... something you could never be in a thousand years, Reverend Sister.
Bununla kıyaslanamaz, Muhterem Rahibe.
There can be no comparison, Reverend Mother.
Muhterem Rahibemiz Emmanuel'den az evvel bir telefon aldım.
I have just received a telephone call from our Reverend Mother Emmanuel.