English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ M ] / Müsaade edersen

Müsaade edersen Çeviri İngilizce

282 parallel translation
Müsaade edersen!
Excuse me!
Müsaade edersen bir soru soracağım.
Let me ask you one question.
Elbette senin, ama konuşmama müsaade edersen, ben- -
- It's mine and I'm gonna keep it. Well, sure it's yours, Zeb, but if you'll only allow me to talk...
- İsviçre. Bir dakika müsaade edersen makinistle konuşacağım.
Excuse me a moment while I talked to the engineer.
Müsaade edersen, ikimize de birer bardak şeri koyacağım.
I'll take the liberty, if you'll allow me, of helping us both to a glass of sherry.
Müsaade edersen içeceğim, hala sıcak.
Give me a chance, it's still boiling hot
Müsaade edersen yalnız kalmaktan hoşlanmam.
I'd like to be left alone if your orders permit.
- Müsaade edersen evet.
- If you'll let me.
- görebilir miyim. - Önce ben göreyim, müsaade edersen. " Anlamalısın ki o artık hiç utanç duymuyor...
" You must understand that he was no more to blame...
Müsaade edersen, üzerimi değiştireceğim.
If you'll excuse me a minute, I think I'll freshen up.
Oh, beni bağışla sevgilim, müsaade edersen sizi tanıştırayım, bay...
Oh, forgive me. My dear, allow me to present Mr...
Burası benim evim ve üzerinde benim kıyafetimle etrafda koşup duracaksın yani... Müsaade edersen (!
This is my house and you're not running around...
Müsaade edersen, kapıyı kapatacağım. lşık beni rahatsız ediyor.
I'll close the door, if you don't mind.
Müsaade edersen, yatmak istiyorum.
If you don't mind, I'd like to go to bed.
Ama olmalı, eğer inadı bırakırsan ve iyi bir dostum olan Dick Carlton ile tanıştırmama müsaade edersen.
But you will have, if only you'll stop being obstinate... and let me introduce you to this great friend of mine, Dick Carlton.
Bruno, birkaç soru sormak istiyorum müsaade edersen.
Now, Bruno, I'd like to ask a few questions, if you don't mind.
Müsaade edersen, şu içkiden alacağım.
I think I'll help myself to that drink now.
Bana bir saniye müsaade edersen şimdi bu asker kendini bir kadına dönüştürecek.
If you will give me a moment, the soldier will transform herself into a woman.
Biraz müsaade edersen.
excuse me a moment.
Bir ricam var yanlız, müsaade edersen.
I have a request if you don't mind.
Okumama müsaade edersen...
If you let me read it...
Sanırım bana müsaade edersen biraz çalmak istiyorum.
I think, If you will allow me, I will play now for a while.
Bana müsaade edersen. Teşekkürler.
"If you will allow me." Thanks for that.
Müsaade edersen, hassas bir noktayı görüşmek zorundayız.
We have to discuss something delicate, if you please.
Müsaade edersen, sana yardımcı olabilirim...
If you'll allow me... I think I can help.
Müsaade edersen...
With your permission...
Senin hisselerine sahip olmama da müsaade edersen
If you let me have your shares too
Anne eğer bu isteklerine müsaade edersen 65 yaşına girdiğinde, 2 tane altın kol saati ister.
Mom, if you let him get away with that, when he's 65, he'll be expecting two gold watches.
Şimdi müsaade edersen, çok önemli bir telefon görüşmesi yapıyorum.
Now, if you'll excuse me, I'm in the middle of an important call.
Müsaade edersen karımla tartışmam gereken hassas bir konu var.
If you don't mind, there is a delicate matter that I need to discuss with my wife.
Bay Lingk ile konuşuyorum, eğer müsaade edersen.
I am talking with Mr. Lingk, if you please.
Şimdi bize müsaade edersen bu bir baba ve oğul arasındaki kutsal bir andır.
Maybe you're right. Now, if you'll excuse us... this is a sacred moment between a boy and his father.
- Müsaade edersen biraz acelem var.
- I'm in a hurry if you don't mind.
Şimdi, müsaade edersen, kusacağım.
Now, if you'll excuse me, I'm going to hurl.
Şimdi, eğer müsaade edersen, hemen ateşi geri getireceğim.
Now if you excuse me, I'll be right back with your fire.
Bir dakika müsaade edersen makinistle konuşacağım.
Switzerland. Excuse me one moment while I talk with the engineer.
Yani, eğer müsaade edersen demek istedim.
I mean, if you don't mind.
- Müsaade edersen...
- Lf you'll excuse me...
Şimdi müsaade edersen gidip Paskalya için yumurtalarımı boyayacağım.
Now, if you'll excuse me. I have to go upstairs and die my boobs for Easter.
Pekala, müsaade edersen mekik bölümüne gitmeliyim.
Well, um, if you'll excuse me, I'm needed in the shuttle bay.
Müsaade edersen, Harry'yi kontrol edeceğim.
If you'll excuse me, I have to go check on Harry.
Şimdi, müsaade edersen bir bağış toplantısına katılacağım.
Now, if you'll excuse me, I have a charity benefit to attend.
Ama bu tekrar bulunabilir, eğer Safların Ardında Yürüyen'in yolu göstermesine... müsaade edersen.
But it can be found again, if only you'll let He Who Walks Behind the Rows... show you the way.
Marge, eğer müsaade edersen şu an ekonomik bağımsızlığımı kazanmakla meşgulüm birazcık.
Marge, if you don't mind, I'm a little busy right now... achieving financial independence.
Az müsaade edersen ne demek olduğunu öğrenirsin.
Wait a second and you'll find out.
Şimdi müsaade edersen, yapacak çok işim var yani belki gidip başka birini rahatsız edebilirsin.
Now, if you don't mind, I have a lot of work to do, so perhaps you could go annoy somebody down the hall.
Eğer müsaade edersen,... inanılmaz neticeler almanı hızlandırabilirim... en önemlisi, bence, Meksika işi.
Over the course of the next few weeks, if you allow me, I will bring you up to speed on an incredible array of issues, the most important of which, in my opinion, Mexico.
Eğer müsaade edersen.
If you let me.
Eğer sensor analizlerine devam etmeme müsaade edersen, onların yerini belirleyebilirim.
If you would allow me to continue my sensor analysis, I might be able to locate them.
Pekala müsaade edersen ikinize birden söylüyorum :
Well, then, let me make it clear to both of you :
Şimdi müsaade edersen, başka bir görüşmem var.
Now, if you'll excuse me, I have another appointment.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]