Sen o değilsin Çeviri İngilizce
1,051 parallel translation
Sen o değilsin!
You're not him!
- Dick'i tanıyorum, sen o değilsin.
PETE : I know Dick and you ain't him.
- Sen o değilsin!
You're not him!
Genichirou gerçek bir kahramandı, ve kesinlikle sen o değilsin!
Genichirou was a true hero, and you definitely aren't him!
Sen o değilsin.
You're not the same one.
Evet, ve sonra kıza bakmış ve sen o değilsin deyip kaçmasına göz yummuş.
Yeah, and then he looked at her and he said you're not the same one and he let her go.
Sen o değilsin?
Not the same one?
Sen o değilsin sanırım.
I don't think you're him.
O zaman sen amcamın aşığı değilsin.
Then you aren't my uncle's lover.
- Sen o serseriler gibi değilsin!
You're not like all those other saps. - No?
Öyleyse, o sen değilsin.
Then it is not you.
Tatlım, o sen değilsin.
Honey, it isn't you.
O sen değilsin.
It isn't you.
O adam sen değilsin! Ne yapıyorsun? Alo. Alo!
Hallo!
Biliyorsun sen o kızlardan değilsin.
You know, you're some girl.
Sen o kral değilsin Uther.
You're not the one, Uther.
Sen o tür biri değilsin.
You are not that guy.
- O adam sen değilsin, değil mi?
- You on that one, are you? - Peter, please.
Sen o kemeri kazandığından beri aç değilsin.
You ain't been hungry since you won that belt.
Ve sen o kadar bencilsin ki, bunun farkında bile değilsin.
And, you, you're so selfish, you don't even see it.
Bunu sana söylüyorum çünkü şu an benim yıllar önce içinde bulunduğum durumdasın. Ama dostum, sen benim o sıralar olduğum gibi genç değilsin. Durumu daha iyi kavrayıp, akıllı davranacak kadar yaşın var.
I'm telling you this because I think you're in a simmilar position like I was long ago but my friend, you're not that young as I was back than you're old enough to know better, pull yourself together confess it and I swear whatever you tell me, will remain within these 4 walls...
O insanların seni istemesi için uğraşıp duruyorsun halbuki istedikleri sen değilsin bile!
You work so hard at getting these people to want you... when it's not even you that they want!
Sen o gençliğindeki kadın değilsin artık.
Listen, you are not the woman you used to be.
Sen de o kadar yakışıklı değilsin, biliyorsun.
You ain't so pretty yourself, you know.
Oynayan sen değilsin, oynayan benim. - O değil.
I'm doing it, not you.
Sen sinema kolonisindeki o güzel elbiseli kadınlardan değilsin. Ve bu...
It's not one of those movie colony bimbos... with the fancy dresses, filling you full of hot air.
Sen, o koca göbek Vietnam askerlerinden değilsin.
I know you're not one of them professional Vietnam veterans who make a career outta groaning about the war.
- O insanlarla konuşmak zorunda olan sen değilsin.
- so you wouldn't have to talk to those people.
- Sen o parlaklardan değilsin, değil mi?
- You're not gay, are you?
- Sen o kadar kötü değilsin.
- You're not that bad.
Bu fırsatı bir tek kişi verebilir ve o kesinlikle sen değilsin.
There is only one Redeemer and you are not He.
O sen değilsin.
Not you.
O deli değildi ve sen de değilsin o yüzden kes artık.
She wasn't crazy and neither are you... so just cut it out.
İşte bu yüzden sen de o kadar riske girdiğin halde kahraman falan değilsin.
And this is why you're not exactly a hero for taking the chances you take.
O yemek odası kesinlikle sen değilsin.
That dining room is definitely not you.
O şirin, tapılası yüzün ardına, sen bir silah değilsin.
That cute, adorable face staring back at you is not a weapon.
Sen o hayvanlar gibi değilsin.
You're not like those animals back there.
Ve sen de o küçük kadın değilsin.
And you are not the little woman.
Ama o sen değilsin.
But he's not you.
Çok saçma, sen o kadar özel birisi değilsin.
This is ridiculous. You're not that special.
- Sen o gemiye ait değilsin.
- You don't belong on that ship.
Sen değilsin o.
That's not you.
O yüzden yönetmen değilsin sen de.
Which is why you are not the director.
Sen o kadar kısa değilsin.
You are not that short. Yeah?
Hey, bir buzhanede uyuyacak olan sen değilsin, O'Connell.
Hey, you're not the one sleeping in a walk-in freezer, O'Connell.
Sen o kadar da büyük değilsin.
I know this business. You're not that big.
Yalan söylemeyi bırak, kaybettiğin için hiç de üzgün değilsin. Sen hala o işe yaramaz arkadaşlarınla dolan.
Leave alone lying, you have no regrets about failing.
Çünkü o sen değilsin.
Because it was never you.
Yapma Bobby, sen artık çaylak değilsin.
Come on, Bobby, man. You O.G., now, brother.
O halde sen gerçek Mad Hatter değilsin.
Then you're not the real Mad Hatter.
Sen de o kadar ilginç değilsin.
You know, you're not that interesting either.
sen öyle san 131
sen osun 16
sen oku 28
sen öyle diyorsan 53
sen olmasaydın 39
sen öldürdün 24
sen orada kal 30
sen o 37
sen olamazsın 19
sen otur 63
sen osun 16
sen oku 28
sen öyle diyorsan 53
sen olmasaydın 39
sen öldürdün 24
sen orada kal 30
sen o 37
sen olamazsın 19
sen otur 63