English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ U ] / Uzaklaştırmak

Uzaklaştırmak Çeviri İngilizce

812 parallel translation
Biliyorum. Ama, Profesör, tüm istediğim Mina'yı bunların hepsinden uzaklaştırmak.
I know, but, Professor, all I want is to get Mina away from all of this.
- Beni, sevdiğim insanlardan uzaklaştırmak umurunda bile değil.
Me? You don't care how much you take me away from people I like.
Sergei üstündeki haklarından vazgeçeceksin çünkü onu senin etkinden uzaklaştırmak benim görevim olacak.
You will resign all claim to Sergei... because it would be my duty... to remove him from your influence.
Bunu, şüpheleri ondan uzaklaştırmak için yaptı.
That was to divert suspicion from her.
Leslie'yi buradan mümkün olduğu kadar çabuk uzaklaştırmak istiyorum.
I want to get Leslie away from here as soon as possible.
Beyler, donanma o akbabaları Key West'ten uzaklaştırmak konusunda sizden daha istekli.
Gentlemen, the Navy is more anxious than you are... - to blast those vultures out of the Keys.
Onları bizden uzaklaştırmak için elinden geleni yaptı gibi görünüyor.
Looks like he did his best to lead them away from us.
Onu Phyllis'ten uzaklaştırmak istedim.
I wanted to keep him away from Phyllis.
Hayır, ben parayı uzaklaştırmak için en yavaş aracı seçerdim.
No, I'd use the slowest vehicle to take the money out.
Mair'i uzaklaştırmak için Pinker ile el ele vermemi bekleyemezsin.
You can't expect me to come in with Pinker to get Mair out.
Onları uzaklaştırmak için Bir fikrim var
I got an idea they figure on pulling out.
Seni o evden uzaklaştırmak istiyorum.
I want to take you from that house.
Pop seni dün geceki tutuklamadan uzaklaştırmak zorunda kaldığını söyledi.
Pop says he had to drag you off last night's arrest. Well?
Hawaiililer, onları uzaklaştırmak isteyince, yaygara çıkardılar.
The Hawaiians tried to get them to leave. They became noisy and belligerent.
Düşünüyorumda, eğer öğrenirse beni senden uzaklaştırmak için Güney Afrika'ya bir bilet alır ve gönderir.
I imagine if he ever found out, he'd get us a booking someplace in South Africa just to get me away from you.
Sadece gözünü korkutmak, oradan uzaklaştırmak için öyle dedim.
I just did that to frighten her, to make her leave.
Onları uzaklaştırmak için devriye gezen adamlar var.
There are always men patrolling to keep them out.
Bahis beni buradan uzaklaştırmak için miydi Sky?
Was that all of the bet, Sky, to get me out of the way?
Aklımı biraz bu işten uzaklaştırmak için sinemaya veya o tarz bir yere gitmeye karar verdim.
I decided to go to a picture or something of the sort... to see if I could get my mind off this for a while.
Bu dikkatimizi çemberin başka bir yerinden uzaklaştırmak için bir hile olabilir.
This may be a ruse to divert us... ... from some other part of the perimeter.
Davarları bizi evden uzaklaştırmak için çaldılar.
Stealing the cattle was just to pull us out.
Seni benden uzaklaştırmak zorunda kalsa bile.
Even if he had to take you away from me.
Bütün bildiğim, ailenden uzaklaşmak seni onlardan uzaklaştırmak için, buraya göçtüğüm.
All I know is, I moved out here from the East to get away from your parents, to get you away from them.
Belki de Bonnie'yi benden uzaklaştırmak istiyor.
Maybe he wants to get Bonnie away from me.
Manastır bekçisinin dizinde bir çan vardı. Bu çan rahibeleri uzaklaştırmak içindi. Çünkü uzaktan da olsa bir erkeğe bakmaları yasaktı.
The convent's groundskeeper was wearing on his knee a bell that was chasing the nuns away, because they were forbidden to look upon a man, even from far.
- Hannassey'lerin tarafında değilim, ama susamış sürüleri sudan uzaklaştırmak bana doğru gelmiyor.
- I ain't siding'with the Hannasseys, but... chasin'thirsty cattle away from water just don't seem right.
Konvoydan uzaklaştırmak için yapılan basit bir hile.
Shallow craft. Used to draw fire away from the convoy.
- Bilmiyorum, çocuğu buradan uzaklaştırmak istiyorum. - Bu akıllıca.
- I don't know, I want to take the child away from here.
Şüpheleri asıl casusumuzdan uzaklaştırmak için yarattığımız... var olmayan yemimiz George Kaplan, şans eseri kanlı canlı bir yeme dönüştü.
Our non-existent decoy, George Kaplan, created to divert suspicion from our actual agent, has fortuitously become a live decoy.
Alacaklıları uzaklaştırmak için numaradan olacak.
I'll just fake it to hold off creditors.
Seni buradan uzaklaştırmak için üste para bile veririm.
I'd pay someone to remove you.
Onu uzaklaştırmak gerek.
We must chase him away.
Sizin gibileri buradan uzaklaştırmak için elimden geleni yapacağım.
Stop that, you brats. - Brats. - Who you calling brats?
Ne de Türkleri uzaklaştırmak için.
Nor to drive away the Turks.
Tom Robinson'u kendinden uzaklaştırmak zorundaydı.
She must put Tom Robinson away from her.
Belki ben karıştırıyorum, ama beni oradan uzaklaştırmak istedi.
I'm maybe mistaking, but he wanted to send away from the palace.
Senin olanı senden uzaklaştırmak için bunu kullanacaklar.
They'll use it to keep from you that which is already yours.
On iki yaşındaki o çocuğu annen ve baban Oslo'dan uzaklaştırmak zorunda kaldı. Yeraltı örgütünün, kendi halkını Gestapoya ispiyonlayanlara ne yapacağını biliyorlardı.
A 12 year old child, that your mama and daddy had to send away from Oslo, before the underground taught you what it is to report your own people to the Gestapo.
Bizimkinin ağzından baklayı çıkartmak ve kamyonlardan birine bindirip sizi buradan uzaklaştırmak istiyorum.
I wanna pry it out of him and get you on one of those trucks, so you can get away.
Onu benden uzaklaştırmak hiç doğru olmaz.
It wouldn't be fair to take her away from me now.
Saldırı ihtimalini uzaklaştırmak için onları yerleştirmeliyiz.
We must position them to repel an invasion.
Dikkatimizi silah teslimatından uzaklaştırmak için.
It's a diversion to keep us off the arms shipment.
Bayan Morane'i uzaklaştırmak için gelen telgraf.
I will give it to you. The fake telegram received by Mrs. Morane...
Bu kederden uzaklaştırmak için seni. ansızın sevinçli bir gün tertipledi.
One who, to put thee from thy heaviness, hath sorted out a sudden day of joy.
Deli Annie, onu benden uzaklaştırmak zorunda kalmışlardı.
Crazy Annie, they had to send her away.
Güveyi çiçeklerden uzaklaştırmak için helikopterle izlerim. Sonra Roy Lockheed Starfighter'la gelip havadan havaya füzeyle saldırır.
Well, I follow the moth in the helicopter to lure it away from the flowers, and then Roy comes along in the Lockheed Starfighter and attacks it with air-to-air missiles.
Paris'te Anna belki de beni senden uzaklaştırmak için gizli polis adına çalıştığını söyledi.
In Paris, Anna, maybe in order to get me away from you, told me you worked for the secret police.
Ben onu olabildiğince çabuk bu adamdan uzaklaştırmak istedim. Siz istemez miydiniz?
Well, that was a very generous thing to do, sir.
Ben de onu sürüden uzaklaştırmak için koşturdum.
It took me ages to gather the cattle again.
Uzaklaştırmak?
Away?
Ve bu nedenle o günlerde Ortadoğu'ya baskı yapıp onları savaş için tahrik etmeye çalıştık. Alman birliklerini İngiltere sınırlarından uzaklaştırmak zorundaydık.
Therefore, we start since soon to force, to pressure and to ask for more armament in the Average East e we had to take off the armament daqui, of the British defense.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]