English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Y ] / Yapmalıyım

Yapmalıyım Çeviri İngilizce

8,135 parallel translation
Ben ne. Ne yapmalıyım?
What do - - what do I do?
Söyle ne yapmalıyım.
Tell me what to do.
Mektup için ne yapmalıyım?
So, what am I supposed to do about the letter?
Belkide fermanı iptal etmem gerekecek, ya da Protestanları koruyan yeni bir ferman yapmalıyım.
I may have to reverse the edict, or issue a new one protecting Protestants.
- Kahretsin, röportajı tekrar yapmalıyım.
Damn, I have to redo - this interview.
Yeni bir roundun planını yapmalıyım sanırım.
I should've planned another round.
- Ne yapmalıyım?
So what... what should I do?
Bana ne diyorsa onu yapmalıyım.
- I have to do what she tells me to do. - Ohh.
O'na ilk ulaşan olmak için plan yapmalıyım.
I plan to get to him first.
Bunu kendim yapmalıyım.
I have to do this on my own.
Bunu tek başıma halletmeliyim, ve kendi bildiğim şekilde yapmalıyım.
I need to handle this on my own, and I need to do it my way.
Egzersiz yapmalıyım zaten.
I need the exercise anyways.
Yani ben Hayalet'i terk edip o berbat asteroid kuşağına gitmeli... -... ve bunu Tseebo'ya iyilik olsun diye yapmalıyım?
So I gotta leave the Ghost and go to this nasty-filled asteroid as a favor to Tseebo?
Atlantis'i korumak için her zamankinden daha fazla şey yapmalıyım.
More than ever, everything I do must serve to protect Atlantis.
Bunu yapmalıyım.
I need to do this.
- Ne yapmalıyım?
- What do I do?
- Ne yapmalıyım?
- What am I supposed to do?
Bizim hediyelerimiz çarşamba verilecek. Hücre arkadaşım için alışveriş yapmalıyım.
My gift exchange isn't until Wednesday, but I still need to shop for my cell mate.
Yani ne yapmalıyım?
So what am I supposed to do?
Elbette iş birliği yapmalıyım.
Of course, I should cooperate.
Bir şeyler yapmalıyım.
I shouldn't be like this.
Egzersiz yapmalıyım.
♬ Can be too long, I get tired along the way ♬
Ne yapmalıyım?
Well, what should I do?
Ne yapmalıyım?
What should I do?
Bay Peabody, ne yapmalıyım?
Mr Peabody, what to do?
Bay Peabody, ne yapmalıyım?
Mr Peabody, what would you do?
Yapmalıyım.
I must.
Lisedeki dansta şaperonluk yapmalıyım.
I have to chaperone the dance at the high school.
- Hayır, bunu yalnız yapmalıyım.
No, I need to do this alone.
Başka sorun olup olmadığına dair bir dizi test yapmalıyım.
I want to run a couple of tests to rule out any problems.
Ne yapmalıyım? "İşimiz Bitti" adlı bir makale mi yazmalıyım?
What am I supposed to do? Do you want me to write a piece called "We're All Fucked"?
Önümüzdeki yıl yeniden seçilmek istiyorsam şehrim için en doğru olanı yapmalıyım yoksa işimi her şeyimi kaybederim.
I'm running for re-election next year, I can do a lot of good for our town, but not if I lose my job over this one thing.
Bambaşka bir şey yapmalıyım.
I really need to do something different.
Ne yapmalıyım?
What to do.
Yazarların fotoğrafları hep on yıl daha genç görünümlü onlara Neden göstermek için ne yapmalıyım?
Why do writers'photographs always show them looking ten years younger?
Ne yapmalıyım?
What do I got to do?
Ne yapmalıyım, tekrar mı söyleyeyim?
What do I got to do, say it again?
Bunu yalnız yapmalıyım.
I got to do this alone.
Onu gördüğümde ne yapmalıyım?
What do I do when I see him?
Emin olmak için birkaç test yapmalıyım.
I'd have to run some tests to know for sure.
Sanırım iyi olacaksın, ama emin olmak için bir devam seansı daha yapmalıyız.
I think you're gonna be okay, but just to be safe, we should schedule a follow-up in, say,
Belki de bunu piyanonun karşısında yapmalıyız.
I'm thinking maybe we should do it against the piano.
Hep yaptığımız şeyi yapmalıyız.
We gotta do whatever we've always done.
- Pansuman yapmalıyım.
- I need to dress it.
Bu gece anne babamızla hediye verme gecesi yapmalı mıyız?
Should we do a gift exchange dinner tonight with both our parents?
Ben de eve gidip "sanırım bazı şeyleri ayrı ayrı yapmalıyız" diyecektim.
And after, I go home and say, "maybe we should do some things separately."
Bunu yıllar önce yapmalıymışım.
Wow! I should have done this years ago.
Üzgünüm Hank, ama sanırım bu şekilde yapmalıyız.
I'm sorry, Hank, but I think we got to do it this way.
- Yapmamalıyım. - Yapmalısın.
- I shouldn't.
- Yapmamalıyım. - Yapmalısın.
- You should.
Bunu yıllar önce yapmalıydım.
I should have done it years ago.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]