English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Ç ] / Çok hoş

Çok hoş Çeviri İngilizce

15,082 parallel translation
Çok hoş biriydi.
Very nice.
Sonunda seninle tanışmak çok hoş.
Jesse's talked a lot about you.
Atkı çok hoş durmuş.
Scarf looks good.
Çok hoş, adamım.
That's real cool, man.
Çok hoş bir hediye.
Such a kind gift.
Yargıç Pike bize ön sıradan iki yer ayarladı, bu çok hoş. Alt tarafı bir panayır.
Justice Pike has let us have two seats on the front row, so that's nice.'Tis only fair.
O kadar yakın olduğunu düşünmen çok hoş.
It's cute you thought it was that close.
- Çok hoş biri. - Evet.
♪ Hunk. ♪ Yeah.
Böyle demeniz çok hoş.
That's very kind of you to say.
İnsanların senin hakkında gerçekten ne düşündüğünü görmek çok hoş bir manzara değil.
It's not a pretty picture when you see what people really think of you.
Doğrusu çok hoş bir hikâye, Alex.
That's quite a story, Alex.
Gerçekten çok hoş.
That's real nice.
Benim için o adamı tutması çok hoş.
Nice of him to have booked that lad for me.
Bu çok hoş Frank.
That's nice, Frank. Very nice.
# Fakat ateş çok hoş #
♪ But the fire is so delightful ♪
# Bu akşam çok hoş #
♪ This evening has been so very nice ♪
# Ama ateş çok hoş #
♪ But the fire is so delightful ♪
- Çok hoş bir hediye.
That's a wonderful gesture.
KD için yaptıklarında çok hoş... Ona iş bulmanız.
And I think it's great what you did for KD too, helping him get a job.
Çok hoş.
So pretty.
Markayla çok hoş biriyle tanışmış.
Markayla met this really cute guy.
Bu çok hoş. Bekle.
Oh, that's really cute.
Yaptığın şey çok hoş. Griselda'ya yardım etmen.
It's good, what you're doing, helping that woman, Griselda.
Çok hoş.
Pretty.
- Bu, kulağa çok hoş geliyor.
- That sounds fucking brilliant.
Gözlerinin şekli çok hoş.
You have the most piercing eyes.
Çok hoş bir düşünce ama ne yazık ki mümkün değil.
That's a sweet thought, but not possible, I'm afraid.
Bakan Bey, yoğun programınızda bize yer ayırmanız çok hoş.
- Minister. How kind of you to find time for us in your busy schedule.
Çok hoş, rengi sana çok yakışır.
It looks really nice. The color should be good for you.
O çok hoş, Jason.
She's lovely, Jason.
Bu çok hoş ve alışkanlık oluyor.
That feels so nice and automatic.
Bunu yapman çok hoş.
That's very nice of you.
Zamanlaman çok hoş.
Your timing is stunning.
Bu çok... çok hoş ama gerek yok.
Oh, that's very, very sweet but unnecessary.
Evet, sana hoş geldin sürprizi hazırladım. Çok hoşuna gideceğine eminim.
I have a welcome-back surprise for you, and I think you're gonna like it.
Çok hoş bir adamla görüşüyorum.
Okay. I'm seeing this lovely gentleman.
Üzerindeki kıyafet çok hoş. Üzerine sadece bir ceket falan alsan nasıl olur?
That outfit you have on is nice, but how about you wear a jacket with it?
Bunlar çok hoş.
They're pretty.
Senin memleketini ziyaret etmemiz çok hoş.
So nice to visit your hometown.
Bütün bunlar bir yana, çok hoş bir geceydi "Bayan Lincoln".
Aside from that, "Mrs. Lincoln," it was a lovely evening.
Bu çok hoş.
That's really nice.
Aslında morali senden daha bozuk birinin seni eve getirmesi çok hoş oluyor. Belki de bu gecelik bu kadar yeter, ne dersin?
Look, while it's been lovely to be dragged home by someone who's actually more depressed than myself, maybe we should call it a night?
Yüzbaşı, tanıdık bir yüz görmek çok hoş.
Cap, good to see a familiar...
Çok güzel, hoş bir poposu vardı, Adam.
Oh, she had a lovely peachy bottom, Adam.
- Çok. - Bu hoş.
- That's nice.
- Resimdekinden de çok hoş oldu.
So much prettier than in your photo.
Çok hoş.
Ooh, that's pretty.
Daha çok Monkshood diye bilinen hoş bir çiçek.
A pretty purple flower more commonly known as Monkshood.
Çok hoş.
Very nice.
Çok hoş.
Oh, that's sweet.
Çok hoş.
Cute.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]