English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Ç ] / Çok şey biliyorsun

Çok şey biliyorsun Çeviri İngilizce

746 parallel translation
Madem bu kadar çok şey biliyorsun, giy bakalım şu eteği.
Since you know so much, put this skirt on.
Polislerden daha çok şey biliyorsun.
Say, you know more about this than the cops do.
Bu şehirdeki herkesten çok şey biliyorsun.
You got more on me than any guy in this town.
Sanki, dans hakında çok şey biliyorsun, Sue.
You seem to know a lot about dancing, Sue.
Çok şey biliyorsun.
You know too much.
Yıldızlar hakkında nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
How come you know so much about the stars?
- Çok şey biliyorsun.
- You know so much.
Crystal Kingsby hakkında çok şey biliyorsun.
You know plenty about Chrystal Kingsby.
Artık hakkında daha çok şey biliyorsun.
Now you know more about him.
Ve çok şey biliyorsun.
And you know plenty. Too much.
Bu at hakkında benden çok şey biliyorsun.
Say, you know more about this horse than I do.
- Bir balıkçıya göre çok şey biliyorsun.
- You get around a lot for a fisherman.
Onun hakkında çok şey biliyorsun.
You know so much about him.
Görünüyorki Corinna ve benim hakkımda çok şey biliyorsun.
You seem to know a lot about Corinna and me.
Benden daha çok şey biliyorsun.
You know more than I do.
O kadar çok şey biliyorsun, ve hiçbir şey bilmiyorsun.
You know so much, and you don't know anything.
Anlaşılan çok şey biliyorsun.
You seem to have a lot of information.
Dinle, bence çok şey biliyorsun.
Listen, I think you know too much.
NasıI oluyor da bu kadar çok şey biliyorsun?
How do you know when nobody knows that much?
Pek çok şey biliyorsun, değil mi, Pilot?
Boy, you sure know a lot, don't you, Pilot?
Arabalar hakkında çok şey biliyorsun deneyimlisin de.
You know all about cars you even have experience
Sanıldığından daha çok şey biliyorsun değil mi?
You know a lot more than you let on, don't you?
Çok şey biliyorsun!
How do you know that?
- Çok şey biliyorsun değil mi?
You know a lot of things, don't you?
- Çok şey biliyorsun. - Dinle beni.
Buck, take my word for it.
Şanslısın. Şimdilik hakkımda benden daha çok şey biliyorsun.
As of now you know more about me than I do about you.
- Aynen! çok şey biliyorsun.
It was made for you, and I hid it!
Bizim hakkımızda çok şey biliyorsun, Arnold.
You know too much about us.
Çok şey biliyorsun da kendini biliyor musun?
You know a lot, but do you know yourself?
Ne çok şey biliyorsun.
You know everything.
Her konuda çok şey biliyorsun, değil mi?
You know a lotta things, don't you?
Şimdiden çok şey biliyorsun.
Listen, child.
- Çok fazla şey biliyorsun.
- Well, you know too much.
- Bu çok küçük bir şey biliyorsun.
Mr. Hornblower never to have found that land without those works. Oh, that's rather dog in the manger.
Çok fazla şey biliyorsun.
You know too much.
Ama biliyorsun, gençken... kendimi çok büyük bir şey zannederdim.
But you know that when I was young, I too thought I'd amount to something.
Şey, çok ortak yönümüz yoktu ve o da oldukça popülerdi, biliyorsun.
Well, we didn't have much in common, and he's very popular, you know.
Ben daha çok şey biliyorum ama sen de benden fazla şeyler biliyorsun, ha?
You grant me I know more than you. But on the other hand you know more than me.
Neddy Amcadan nefret ettiğini ve Deadeye Dick ile İspanyol Korsanı dışında bir şey okumadığını çok iyi biliyorsun.
You know perfectly well she hates Uncle Neddy and reads nothing but Deadeye Dick, the Rover of the Spanish Main.
Bu konuda çok şey biliyorsun.
You seem to know a lot about it.
Anlaşıldı. Sen şövalyelik hakkında çok az sey biliyorsun.
It is clear that you have little knowledge of what knighthood means.
Silahlar hakkında çok şey biliyorsun.
EVERY DAY, FOR YEARS. YOU SEEM TO KNOW AN AWFUL LOT ABOUT PULLING A GUN, GEORGE.
Biliyorsun sana hicbir zaman cok sey veremedim.
You know I've never been able to give you very much.
- Eğer, böyle bir şey yaparsa çok kötü olur, değil mi? Yenisini zaten almayacağını ne biliyorsun?
- What makes you think he won't anyway?
Bunun benim için ne kadar çok şey ifade ettiğini biliyorsun.
You know how much this means to me.
Biliyorsun, baskı altında insanların onları gözetlemesiyle ilgili çok şey öğrendiğini söylüyorlar.
You know, they say you learn a lot about people watching them under pressure.
- Bu çok bir şey değil, biliyorsun.
- That ain't too hard to do, you know.
Evet, şey, buradaki terziler çok kötü değiller, biliyorsun.
Yes, well, the tailors here aren't too bad, you know.
Biliyorsun, zavallı şey çok sarsılmış durumda.
You know, he is so shaken, poor thing
Biliyorsun seninle konuşmayalı çok uzun zaman olduğunu düşünüyordum. Gelecek ve her şey hakkında gerçek bir konuşmayı kastediyorum.
You know, I was thinking it's been so long since we had a talk you know, a real talk about the future and everything.
- Ona çok şey borçluyum. Sen de biliyorsun.
I owe him a lot, you know...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]