English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ I ] / Indır

Indır Çeviri İngilizce

16,604 parallel translation
Onların yıkım günü yakındır... Ceza günü hızla yaklaşıyor... Acele etmeyin.
For the day of their calamity is at hand and the things that shall come upon them... make haste.
Umarım haklısındır.
Well, I hope you're right.
Belki de haklısındır.
Maybe you're right.
Bu Geçici Yönetim tarafından yapılan özel bir yayındır.
This is a special announcement from the Transitional Authority.
Şimdiye haberini almışsındır.
Uh, well, I'm sure you know it by now.
Kimsenin haberi olmadı, bu yüzden sen de duymamışsındır.
No one's ever heard, that's why you haven't heard of us.
Bir an bir keyif karnavalında, çocukluk aromalarının içinde kayıpsındır delikanlılığın parlak günlerinde tüm o duygusal pamuk helvaların arasındasındır.
One moment you're lost in a carnival of delight, childhood aromas, the flashing neon of puberty, all that sentimental candyfloss.
Kendini suçluluk duygusundan arındırmanın tek bir yolu vardır.
There is only one way to free yourself of guilt.
Daha önceden çok pratik yapmışsındır.
I suppose you've had a lot of practice?
Erkek evlat mirasındır.
A son is your legacy.
Savaşta yaygındır.
It's common in war.
Belki de astımlı nefesinle yaygara koparmışsındır.
Maybe you made a ton of noise with your asthmatic breathing.
Umarım gücünü geri kazanmışsındır.
I hope you have regained your strength.
Bu dünyada doğruyu söylemeyi karışıklık olarak gören bir sen varsındır.
Are you the only person on this planet that considers the truth complicated?
Ve aşık olursan hassassındır.
And love means you're soft.
Muhtemelen ölü oldukları için ya da o sırada ölümüne kaçtığın için Phaedra ve Milo'nun yüzünü tanımamışsındır ama -
You probably don't recognize Phaedra and Milo now that they're dead, or maybe you were too busy running for your life, but- -
Eminim geçen tetiği çekmediğin için pişmansındır şimdi.
Bet you regret not pulling that trigger the first time around.
O zaman nasıl bir insan olduğunu anlamışsındır.
Then you saw what kind of person she was.
Saçının bir tarafını kazıtıp diğer tarafa attırması da yakındır.
It's only a matter of time before he shaves one side of his head and swoops the rest of the hair over.
Ama başkalarına ısmarlamayı bırakmamışsındır.
But you didn't stop treating others?
Nükleer fizikçiye bulaşmaman gerektiğini anlamışsındır artık.
That'll teach you not to mess with a nuclear physicist.
Umarım ayakkabılarını çıkarmışsındır. Hiç vakit kaybetmemişsin.
Hope you took your shoes off.
Belki onu çok oyalamışsındır.
Perhaps you were taking too long.
Slean'in tek yapması gerekenin, yaptıklarını Rheda'ya söylemesi olduğunun farkındasındır, böylece her şeyini kaybedersin.
You realise that all Slean has to do is tell Rheda of your deeds and you lose everything.
- Bir şeyler yapmışsındır.
You must have done something.
Umarım haklısındır.
Let's hope you're right.
Belki de kendini buraya isteyerek attırmışsındır.
Perhaps you got yourself put in here on purpose.
Sofia Petersen, muhterem bir kadındır.
Sofia Petersen, an estimable woman.
Sen de paslanmışsındır biraz. Kesinlikle ihtiyacın olmadıkça Atom zırhını giymek yok.
And you're out of practice, so no ATOM suit unless absolutely necessary.
Ben sürekli konuşurum. Ama sen çoktan anlamışsındır.
Me, I talk all the time, but I guess you picked up on that.
- Peppe'yle olduğuna göre güzel bir kadındır.
- She must be pretty to be with Peppe.
- Dalgındır.
- Absent-minded.
Bazen ana rahminden yeni çıkmış fetüslere içlerindeki savaşçıyı bulmalarını sağlamak için yanlarındasındır.
Sometimes you're there to help a couple fetuses burst out of the womb and find the warrior within.
Umarım haklısındır.
I hope you're right.
Ama şimdiye, tüm yolların Furnace Creek'e çıktığını anlamışsındır.
But you should know by now that all roads lead to Furnace Creek.
Yine de niyetimden şüphe etmekte belki haklısındır.
Though perhaps you're right to doubt my intentions.
Ya öyledir ya da uzun zamandır kayıp ölmemiş ablasındır.
Well, either that, or you're my long-lost, not-so-dead older sister.
Komşular yakındır.
Neighbors are close by.
İşiniz başınızdan aşkındır şimdi.
You must have been really busy.
Acıkmışsındır.
You must be starving.
- Eminim almışsındır.
Yeah, I bet you would've.
Eminim elinden hiç bırakmamışsındır.
You must've been holding it the whole time.
Ayrıca beklenmedik ve epey mizah da barındırıyor.
But it's also unexpected. It has a lot of humor in it, too.
Umarım olan biten hiçbir şeyin kişisel olmadığının farkındasındır.
I hope... that you can understand that what's happening is nothing personal.
Yaralı bir şekilde kaçtı ama ölmesi yakındır.
He crawled away wounded, but it's only a matter of time.
Hayır, bence bana kızgındı.
No, I think she was angry at me.
Hayır, New York'tayken, duruşma avıkatıydım,... sonra Hattie'ye hamile kaldım ve kocam terfi edince taşındık ve böyle gelişti, ne var biliyor musun?
( sighs ) ( car starts ) No, when I was in New York, I was a trial lawyer, and then I got pregnant with Hattie and, you know, my husband was moving up in the ranks, and I was just like, you know what? I'm going to stay home.
Sol'ün çakısıyla levyeyi açtım ki her gece yediği fındık ezmesi ve krakerinde bunu kullanır ve onu tanımıyor olsaydım bunu asla bilemezdim.
I jimmied my way out with Sol's pocketknife, which he keeps with his nighttime peanut butter and cracker kit, which I would never have known about if I didn't know him so damn well.
- Sen bir yerlere saklamışsındır.
You probably hid it somewhere.
Şımartılmışsındır
I mean, my sweetie pie, my princess...
Şeytanlardan bazıları aşağıdan arkadaşlarındır belki.
Oh, yeah?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]