English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ A ] / Ağlamak

Ağlamak Çeviri İspanyolca

1,261 parallel translation
Ağlamak istememe neden oluyordu.
- Me hacia querer llorar.
Sonra onu Charing Cross Yolundan Maiden Lane'e kadar takip ettim oradan bir kiliseye girdi, ağlamak üzereydi.
Entonces la seguí por Charing Cross hasta Maiden Lane donde se metió en una iglesia para, supongo, llorar a gusto.
Sevdiğim insanlarla vedalaşmak isterim. Veda dediğim hüngür hüngür ağlamak olsa da...
A mi me gusta despedirme de la gente que quiero... aunque solo sea para echarme a llorar hija puta.
Artık içimden gülmek değil, ağlamak geliyor.
Déjalo, Sultan.
Ağlamak iyidir.
Llorar es bueno.
Ağlamak için bir omuza ihtiyacı var ve o omuzun olacağı kişi de...? Deepak!
Si ella viene a mí, estando sinceramente arrepentida..
Sadece ağlamak istiyorum.
Me siento como llorando...
Onlarla gülüp ağlamak, yerince duygulanmak, yerince çıldırmak... Bazen de başarısız olup bunu hayatta olgunlaşmak için kullanmak. Öğrencilerin de öğretmenlerin de birlikte yetiştiği öğretim tekniğini gördüm.
Vi que la educación real podría ser como reír con los colegas llorar, enojarse, ser conmovido a veces experimentar el fracaso y usarlo para crecer en la vida tanto los estudiantes como los profesores evolucionando juntos Vi ese tipo de enseñanza
Doğduğunda, tek yaptığı ağlamak ve uyumaktı.
- Al principio no.
Bu yüzden ağlamak bile utanç verici.
Hasta pena me da llorar por esto.
Yerinde olsam ağlamak için hazırlanırdım.
Pues, me prepararía para llorar si fuera tú.
Ağlamak istiyorum.
Me dan ganas de llorar.
Birini unutmanın tek yolu, kendini gerçekten kötü hissetmek, kız arkadaşlarına ağlamak ve sürekli ondan ne kadar nefret ettiğini tekrarlayıp durmaktır.
La única manera de olvidarte de alguien es sentirte realmente mal, llorar a tus amigas y expresar tu odio hacia él una y otra vez en tu cabeza todo el día.
Hepiniz ne kadar yanıldığınızı göreceksiniz, çok yakında! Haman Uyanışın Dokuzuncu Kulesi'nden dönüp Musa ve yandaşlarını toz sütunlarına çevirdiği zaman zavallı hayatlarınız için ağlamak isteyecek ama ağlayamayacaksınız, zira toz sütununa dönüşmüş olacaksınız.
Pronto verán lo equivocados que están cuando Haman vuelva de la novena torre de la ilusión sorda y vuelva polvo a Moisés y a sus seguidores que no podrán ni llorar por sus vidas porque les ha convertido en polvo.
Ağlamak iyidir.
Llorar está bien.
Git git, ağlamak istemiyorum.
- Anda, no quiero emocionarme. - Sí, claro.
Bir bebek gibi ağlamak istemene neden oluyor, değil mi?
- Así es. - Quieres llorar como un bebé, ¿ no?
- Bu harika bir fikir! Ağlamak!
- Esa es una gran idea!
İşe yaramıyor. Ağlamak istiyorum, ama bunun için çok maçoyum.
Quiero llorar, pero soy demasiado macho.
Ağlamak istiyorum.
Sólo quiero llorar.
- Neredeyse ağlamak üzereydim. Doğru dürüst bir masamız olmadığından eminim. Ancak gayet iyiydi.
Estoy a punto de llorar cuando llegamos al Espace... porque estoy seguro de que no tendremos una mesa decente.
- Ağlamak onu geri getirmez. Düşün!
- Eso no la traera de vuelta. ¡ Piensalo!
Omuzumda ağlamak ister misin?
Nesecitas llorar en mi hombro?
Ağlamak mı istiyorsun?
¿ Quieres algo para llorar?
Sana ağlayacak birşey vereceğim Carl. Ağlamak istiyorsun ha?
¡ Te voy a dar algo para llorar, mujercita!
- Niçin omzunuzda ağlamak isteyeyim ki?
- ¿ Y por qué voy a llorar en su hombro?
Bilmiyorum, içimde bir şeyler kıpraştı ve durup ağlamak zorunda kaldım.
No sé. Incitó algo en mi ser y tuve que detenerme para sollozar.
Sen gül, sonra ağlamak zorunda kalacaksın.
Usted tiene que llorar después usted habría reído.
- Ağlamak yardım etmeyecek bize.
- Llorar no te ayudará.
Ağlamak seni yorabilir.
El llanto puede hacerte sentir cansado.
O bizim gözyaşlarımızı silip kendisi ağlamak istiyor.
Ella ha acabado con nuestras lágrimas y llora por ella misma.
Oturup ağlamak istiyorum ta ki, bir damla gözyaşım kalmayıncaya kadar.
Sólo me siento y lloro, y lloro hasta mas no poder.
Ve yüzündeki sevgi o kadar gerçek ki, ağlamak istememe sebep oluyor
Violación de menores. Fue una gran equivocación. Le correspondía a un tipo en Internet, que pensé que tenía 33 años y algunos intercambios fueron... sexuales.
Neden şu an ağlamak istediğimi bilmiyorum ama, istiyorum.
No sé por qué tengo ganas de llorar.
Ne kadar tehlike karşımıza çıksa da. - Korkmak yok. Ağlamak da.
" Sin importar los peligros, no lloraremos ni tendremos miedo
Chandler, ağlamak normaldir.
Está bien llorar.
Ağlamak mı?
¿ Llorar?
Bir de Chandler ağlamak üzere.
Chandler está a punto de llorar.
O kadar tatlı ki ağlamak istiyorum.
Es tan bello, quiero llorar.
Ağlamak yok!
¡ Ay, no más llanto, por favor!
Bu arada Samantha da neredeyse ağlamak üzereydi.
Al otro lado de la ciudad, Samantha también sentía que estaba por llorar.
Ağlamak utanılacak bir şey değil, Seven.
Llorar no es nada de lo que avergonzarse, Siete.
Kelso, hepimiz sonuna geldik. Bu dairenin içinde ağlamak yok.
Kelso, ya hemos pasado por esto...
Ne? Canın hiç ağlamak istemedi mi?
¿ Qué, nunca te han dado ganas de llorar?
Yalnız kalıp ağlamak istediğine ve annem çocukları sevdiğine göre ben de golfu sevdiğime göre...
Como te gusta estar sola y llorar y a mi mamá le gusta estar con los niños y... resulta que a mí me gusta el golf.
Anneni her gördüğümde ağlamak istiyordum.
Cada vez que la veía.... Cada vez que te veía a ti.
Ağlamak istiyorum.
Sabes, me dan ganas de llorar.
Onun fotografini elime alip hüngür hüngür aglamak istiyorum!
Quiero tomar su foto que mi grito corazón!
"Beysbolda ağlamak yoktur."
En el béisbol no se llora.
Ağlamak yok demiştim.
Es algo que tienen que entender.
Çocuklara elveda demek, travmatik bir tecrübe. Ağlamak normal bir tepki.
Llorar fue una respuesta normal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]