English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ B ] / Bir şey yapın

Bir şey yapın Çeviri İspanyolca

1,515 parallel translation
Ne olursa, bir şey yapın.
No me importa, haga algo.
Bir şey yapın.
Haga algo.
Hayır. Geçmişte yapılan şeyleri insanlara anlatmanın iyi bir şey olduğuna inanmıyorum.
No, pero no creo que beneficie a nadie... contarle a la gente cosas del pasado.
Senden hiçbir şey istemeyen uzun saatler çalışmana bir şey demeyen sen başka kadınlarla ilişki yaşarken görmezden gelen o kadın terkedince seni ayıltan karın için yap.
Hazlo por tu esposa que nunca te pide nada. Que no se queja de que trabajes mucho. Que hizo la vista gorda cuando tuviste un amorío con otra.
Yine bu tarz şeyler yaptığınız dönemlerde Lo'ya da bir şey yapıp yapmadığınızı merak ediyoruz.
Nos preguntabamos si, en uno de esos periodos coloridos, le hiciste algo a Lo
tüketim yapılacak en doğru şey. Ama... sigortanın bir parçası olarak bunu karşılayamayız.
Hicieron bien pensando en sus necesidades, pero al no estar infectado... y de acuerdo con las normas, no podemos llevárnoslo.
Evet, Hop-by-Hop, ICMP veya Gerisaçılım denen bir şey var. Ama bunların hepsi saldırı anında yapılmak zorunda.
Sí, está la de Hop-by-Hop o ICMP o la llamada backscatter pero todas ellas tienes que hacerse cuando el ataque esta sucediendo.
Mesele iyinin ve kötünün, inancın ve umudun, yaşamın ve ölümün yapılandırdığı bir şey değil.
No es sobre las construcciones arquetípicas sobre el bien y el mal, la fe y la esperanza, la vida y la muerte.
Bak, bir anlığına... sadece bir anlığına 4400ler için yapılacak başka bir şey olmadığını düşün
Mira, sólo sólo imagínate que no tiene nada que ver con los 4400 por un segundo.
Hayır, cinayet aletiyle başla. Bir şey almadan önce fotoğrafını çek, resmini çiz, ölçüm yap.
Haz fotos, croquis, toma todas las medidas, antes de recoger nada, ¿ de acuerdo?
yapıp, ulaşıp, olamayacağın hiçbir şey yok, sen muhteşem bir yaratıcısın, güçlü ve kesin burada olma arzunun sonucunda buradasın,
No hay nada que no puedas ser, hacer o tener. Eres un creador espléndido, y estás aquí por tu poderoso y deliberado - querer estar aquí -.
Sana bir şey yapıp yapmayacaklarını bilmiyordum.
No sabía que ellos te iban a hacer algo.
Sadece espri yapıp, bir şey yapmayacak mısın?
¿ Entonces bromeas y no haces nada?
- Şimdi bak bilirsin, bu herifleri ipe dizmekten daha iyi bir şey yapılmayacağını biliyorum ama bunun yolu kendi başımıza yapmamız değil.
Mira, sabes que nada me gustaría más que atrapar a los que hicieron esto, pero así no hacemos las cosas.
Böyle olaylarda hisse senetlerinden başka bir şey konuşacak birini buldun mu yakasına yapışacaksın.
Cuando encuentras a alguien que habla de algo más que el precio de las acciones en una de estas cosas, te aferras a ella con tu vida.
Yapılacak en doğru dürüst şey, onu temizleyip dışarı çıkarmaktı ama sıcak hava nedeniyle onu bir parça soymaya ve serinliğin tadını çıkarmaya karar verdik.
Lo correcto y apropiado hubiese sido limpiarlo y seguir adelante pero debido a la ola de calor, decidimos robarle un objeto por vez y disfrutar el aire fresco.
- Belki de şef bu konuda... -... bir şey yapılamayacağını düşünmüştür.
Quizá él se de cuenta pero no quiera hacer nada al respecto.
Bazen, sonuçlarını önceden görebileceğiniz... saçma bir şey yaparsınız. Fakat yapılması şarttır.
A veces haces una estupidez sabiendo el resultado.
Film yıldızlarının yaptığı gibi, farklı bir şey mi yapıyorsun?
¿ Estás haciendo algo diferente como las estrellas de películas?
Şey, sanırım umut dolu bir mesaj,... çünkü bu genç bayan hayatının yönünü tümüyle değiştirmeye başladı. Kolejde BTEC yapıyordun, değil mi?
bueno, yo pienso que, un mensage de esperanza, porque esta jovem dio la vuelta a su vida, y estudia ahora en la escuela de...?
57 kanal yayın yapıyor ama hala görünürde bir şey yok.
57 canales y nada para ver
Senin hiçbir zaman yapmayacağın bir şey yapıyorum, "sombrero" giyiyorum.
Estoy usando un sombrero, lo que tú nunca harías.
Zaman hızla akıyor, dolayısıyla yapmanız gereken bir şey varsa, yapın.
Tom es el ejecutor, así que si él necesita que hagan algo, lo hacen.
Göstericiler, arkalarındaki üç bina ve onların da arkasındaki bir başka binanın haftaya yıkılması durumunda yerlerine yeni bir şey yapılabilmesinin çok uzun zaman alacağını, çünkü Atlantic Yards Projesine karşı sonuçlanması yıllar sürebilecek pek çok dava olduğunu söylüyorlar.
Manifestantes dicen que si los tres edificios que están detrás de ellos se vienen abajo esta semana podría pasar mucho tiempo antes que algo se construya en ese lugar, porque hay una cantidad de juicios contra el proyecto Atlantic Yards que podría llevar meses o aún años, resolver.
Bu işle bir bağlantın var. Nasıl bilmiyorum ama bir şekilde bulacağım ve bulduğum şey senin kıçına yapışacak.
Estás inmiscuido en esto, no sé cuánto, pero lo descubriré, y algo de lo que encuentre estará plantado en tu trasero.
Olay şu : Bir şirket çuvallarsa.. yapılacak en iyi şey basın toplantısı yapmaktır.
Es así, si una empresa comete un error lo mejor es una conferencia de prensa.
Ama bir iş bulursa, yapılabilecek bir şey kalmayacak. Onu durdurmak zorundaydın.
Pero si toma el empleo no habrá nada más que hacer, tenías que detenerlo.
Bir çek yazana kadar basın danışmanın değilim, seni lanet pinti şey. O zaman kadar Sadece Vince'e küçük bir iyilik yapıyorum.
No soy tu publicista hasta que escribas un cheque, tacaño de mierda hasta ese momento, estoy haciéndole un favor a Vince.
Teknik olarak şu ana kadar bir şey yapıp yapmadığını bilmiyorum.
En realidad, no sé si alguna vez hizo alguna.
Ve hamile kalmam konusunda geç olmadan bir şey yapıp yapamayacağınızı merak ediyoruz.
Y queremos saber si hay algo que ustedes puedan hacer para que me embarace lo más pronto posible.
Hepsini buradan mail yoluyla yapıyor ve bu Kanadalıların Amerika'da bir yerlerden makineli tüfek sipariş etmesi gibi bir şey. Bu yasalara aykırı ve bu Kanada'da bizim elimize geçerse, makineli tüfek aldığımız için gelip bizi tutuklarlar.
Y conoce a gente que compra metralletas de América, es ilegal, y si lo reciben aquí en Canadá, serán arrestados por recibirla.
Tamam. Belki bir şey vücut yapını etkilemiştir. Ya da sinir sistemini bir şekilde değiştirmiştir.
De acuerdo, quizás algo afectó tu química corporal o alteró tus vías neurales de alguna forma. ¿ Te expusiste a algo?
Şimdiye kadar yaptığın her şeyden farklı bir şey yap.
Se esperan muchas cosas de ti y tienes que ser mejor.
Senin önceden yaşadığın bir şey çağrışım yapıyor.
¿ Algo sobre esa llamada que tuviste antes?
Bu şey, yeni aldığın ayakkabının altına yapıştırdığın bandajın üzerindeki bir kağıt parçası.
Esto estaba pegado a la tirita... Que le puso al fondo de sus zapatos nuevos...
Sanırım değişik bir şey yapıp senin kıçını kurtarmalıyım.
Supongo que tengo que salvarte el culo a cambio.
Hiç bir şey ev yapımını geçemez.
Nada es comparable a lo casero.
Hogan'ın kişisel ilişkilerini biraz kurcaladım,... tam anlamıyla yasal yoldan değil ya da etik,... fakat yapılması gerekliydi ve bir şey buldum.
Me he entrometido un poquito en los asuntos personales de Hogan, no es estrictamente legal ni ético, pero si necesario, y he encontrado algo.
Yanardağın kalbinde büyük, yoğun ve metalden yapılmış bir şey var.
Hay algo grande, denso y De metal en el corazón del volcán.
Yap o zaman. Seri numaralarını da suç veritabanında araştır, bakalım bir şey bulabiliyor musun?
Y verifica el numero de serie con la base de datos criminal.
Hiç bir şey hiç bir şeydir. EP çalışması yapın.
Nada es nada, hagan un EP.
Güzel kızları işe alıyorsun, onları esirin yapıyorsun, etrafında olmaya zorluyorsun, çünkü gerçek bir ilişkiye sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
Contratas chicas hermosas, las esclavizas las obligas a estar cerca tuyo porque no sabes como tener una relación verdadera.
Neye bir şey olmaz? Annie benden Lindsey Wallace'ın bakıcıIığını yapıyormuşum gibi yapmamı istiyor sonra gizlice çıkacak ve onu benimle bırakacak dolayısıyla Paul'e gidebilecek.
Annie quiere que finja que cuido a Lindsey Wallace, luego se escapará y la dejará conmigo así puede ir a ver a Paul.
Ama hayatta olmasını istediğimiz şey bu değildi. Ve bir şeyleri değiştirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Lo siento, nosotros no lo buscamos y hacemos todo lo posible para adaptarnos al cambio.
Siz ne isterseniz yapın, bir şey demem ama bunu yapmayacağım.
No puedo hacerlo. Ustedes hagan lo que quieran, yo no diré nada pero simplemente, no lo haré.
Yapılamayacak bir şey hakkında Yapamazsın hiçbir şey
No hay nada que puedas hacer Que sea imposible
Yapılamayacak bir şey hakkında Yapamazsın hiçbir şey
No hay nada que puedas realizar Que sea irrealizable
Arkadaşların Kuş Adam dedikleri bir şey yapıyordu.
Hacía eso que los chicos llamaron el Hombre Pájaro.
Eğer onun parası ile kumar oynadığını öğrenirse yapılacak bir şey kalmaz.
Si se entera que estás apostando su dinero, se acabó el diálogo.
Hayır, hükümetimizin farkında olduğuna inanıyorum, ama asıl merak ettiğim şey, Küba Füze Krizi'nden bu yana karşılaştığımız en büyük ulusal tehdit olan bu meseleyle ilgili olarak sen de bana katılacaksın ki oldukça yetersiz bir tepki olan Olimpiyatları boykot etmek dışında bir şey yapıp yapmayacakları.
Sí, mi gobierno lo sabe pero ¿ se limitará a boicotear las Olimpiadas? Eso me pareció una respuesta impotente a la crisis más aguda que hemos tenido desde la crisis cubana.
Yani bu Eileen Salzer'ın bana ilk oral seks yapışından bile öte bir şey.
Esto es mejor que mi primera mamada, cortesía de Eileen Salzer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]