English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ D ] / Denize

Denize Çeviri İspanyolca

4,288 parallel translation
Bunları, Arıburnu'na kadar sürüp, denize dökeceğiz.
Los conduciremos a Ariburnu y después al mar.
Yakın zamanda düşmanı denize sürüp göndereceğiz, inşallah.
Con la voluntad de Alá, pronto conduciremos al... mar al enemigo y los enviaremos de regreso.
Şüphesiz öyle günler vardır ki, baretinizi alıp denize fırlatasınız gelir.
Sin duda hay días que quieres recoger el casco, y lanzarlo al lago.
Denize açılmasına engel olursak bizden nefret eder.
Si le impedimos embarcar, nos odiará.
- Okyanusun üzerinde süzülmek, Denize dalıp, Köpekbalıklarıyla savaşmak,
Volar sobre los océanos, sumergirme en ellos, pelear con tiburones.
Tek istediğim şu lanet şeyle denize açılmaktı.
Lo único que siempre quise hacer fue navegar el maldito barco.
Hadi gün batımı denize açılalım.
Vámonos a navegar al atardecer.
Denize açıldığımız zaman bu benim işimdi.
Ese era mi trabajo cuando íbamos a navegar.
Andy, gerçek bir erkek olmak için denize açılman gerekmez.
Andy, no tenías que navegar el barco para ser un hombre.
Evet, biliyorum. Bu yüzden oraya doğru denize açılyoruz.
Sí, lo sé, porque lo voy a navegar hasta allí.
Senin de bir kızın ağırlıkla kendini denize attığı sonucuna varmak kolayına geldi.
Y le pareció fácil de concluir que se lastró a si misma.
Adam denize açıldıysa gerek yoktur muhtemelen.
Probablemente no sea necesario si se embarcó.
Bass yatıyla yolculuk ediyormuş ve gün ortasında denize düşmüş.
Estaba navegando en el yate de los Bass y simplemente se cayó de la borda a plena luz del día.
Denize açılıp bir daha dönmemeyi mi düşünüyorsun?
¿ Estás pensando en meterte en el mar y ya no regresar?
Ya da Zed'in tankı denize batırması.
Ni de que Zed tirara el tanque al mar.
- Zed tankı denize batırdığı mı?
¿ Qué Zed tiró el tanque al mar?
Beni kravatla bağladıktan sonra denize atma diye yalvarırken nerelerdeydin?
¿ Dónde estaban cuando les suplicaba que ataran una ancla alrededor de mi cuello y me aventaran por la borda?
Yeryüzüne ve denize ait olduğunuzu gösteren toprak ve tuzu içeren bu hediyeyi kabul ediyor musunuz?
Acepten este regalo de sal y tierra para recordarles que pertenecen a ambos, la tierra y el mar.
Mike, sen onunla tekneden denize atlamaya başlasana, ufak ufak.
Mike, estas empezando a exagerar un poco con esto.
Bir grup denizci ve esnafı korkutup onları denize açılmaya zorlamaları en büyük hediyeleriydi.
Fueron los garabatos de un grupo de marineros y comerciantes que huían de los que les habían aterrorizado.
Denize alışkın insanlardı.
Era un pueblo marinero.
- Denize sık açılır mısın?
¿ Vas mucho al lago?
- Artık kimse denize açılmıyor?
¿ No puede utilizarla nadie más?
O yönde denize açılan başka bir tekne yok.
No hay barcos en esa dirección.
Denize açılmaya bayılır, ben nefret ederim.
Amaba a navegar, yo odio navegar.
Onu denize göndermek üzereler.
Están por mandarlo al mar. Lo sé.
Orada birden "Annenle baban denize düşse ilk hangisini kurtarırdın?" diye sordu.
Me hizo una pregunta inesperadamente. "Si tus padres se están hundiendo, ¿ a quién salvarías primero?"
Annenle baban denize düşse ilk önce hangisini kurtarırdın?
Si tus padres se están ahogando, ¿ a quién salvarías primero?
Tony ve ben denize düşsek, ilk önce kimi kurtarırsın?
Como sea, ¿ a quién salvarías primero?
Ben denize açılmayı bile bilmem.
Yo ni siquiera sé como navegar.
Kolomb gibi denize açılacağız.
Zarparemos como Colón.
Denize düşen yılana sarılır, hayatım.
Cuando la necesidad aprieta el diablo guía.
- Denize açılıyorum.
Navegando hacia fuera.
Naiad, Mumbai'den denize açıldığı için Hint işi diyeceğim ama tarihi bilemiyorum.
Desde que Naiad zarpó de Bombay. Quiero decir que es indio, pero no puedo ponerle una fecha.
Sizi dolaplara kapatıp tekneyle denize yollayacağım!
¡ Los meteré a unos armarios y los arrojaré al mar!
Peki, geçen akşam sizin evde, yağmur yağarken denize doğru koşmuştun bunun anlamı neydi?
Así que la otra noche en la casa cuando saliste corriendo bajo la lluvia, ¿ qué significó?
- Yada denize işemek gibi.
Como orinar en el mar.
Yangın, denize düşme...
¿ Incendio? ¿ Hombre al agua?
Pupadan denize iner kasadaki 30 bin doları yanınıza alır ve gemiden hemen ayrılabilirsin.
Se puede ir de nuestra popa y se puede llevar los $ 30.000 de la caja y se puede ir ahora mismo.
Dusty, tıpkı Korsan Vidalar'ın Aleut Adaları'ndayken olduğu gibi alçaktaki, denize yakın havada daha çok nem vardır sen de bu yüzden buz tuttun.
Así como cuando Las Llaves Sonrientes volaron en Las Aleutianas el aire cerca del mar tiene más humedad por eso se formó hielo.
Biz mücadele ettikçe bu kudretli rüzgâr giderek denize daha da yakın kıyıda ölüm esiyordu ve kuvveti daha da korkunç oluyordu.
" Según íbamos avanzando hacia el mar de donde el poderoso viento soplaba en la costa su fuerza era cada vez más terrible.
Birkaç yıl önce cüzdanımda az ya da hiç para yokken sahilde hiçbir şey ilgimi çekmiyordu. Biraz denize açılmayı düşündüm diğer dünyanın su dolu tarafını görmek istedim. "
( VÍDEO ) Hace algunos años, con poco o ningún dinero en mi billetera y nada de particular que me interesara en tierra pensé darme al mar y ver la parte liquida del mundo... "
Rüzgar sahilden denize doğru esiyordur şimdi Percy. Sahil tertemiz olmuştur.
Hay una dirección del viento perfecta.
Ya sıkılmazlarsa? Sen pılını pırtını toplar, denize açılıp gidersin.
Pero tú los trajiste.
Denize girmek istiyorum.
¡ Quiero ir a nadar!
Hiçbir şey, denize doğru gitti, onu durdurmadım.
Nada, se metió al agua y no la detuve.
Onu burda yere indirdim, denize doğru gitti, ve dediğim gibi, onu bir daha görmedim.
La deje aquí y se metió al agua. No la vi después de eso.
Denize açıldığımızda seni hiç deniz tutmamıştı, hatırladın mı?
Lo he averiguado.
Denize açılmalıyız.
Tenemos que hacerlo.
25 TEMMUZ 2010'DA KAPTAN PHILLIPS YENİDEN DENİZE AÇILDI.
EL 25 DE JULIO DE 2010, EL CAPITÁN PHILLIPS VOLVIÓ AL MAR.
desem de o su varilinin ağzından adeta denize dökülüyor. Harika şeyler oluyor.
Grande.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]