Yaşlılık Çeviri İspanyolca
554 parallel translation
Özel bir rahatsızlığı yok, sadece yaşlılık.
Tuve- - El problema con él no es nada serio, es simplemente- - Es simplemente vejez.
O bonolara asla dokunmayacağım. Onlar yaşlılık zamanlarım için.
Jamás tocaría esos bonos, los guardo para mi vejez.
Bunların hepsi yaşlılıktan. Hastalık değil.
Supongo que está envejeciendo un poco.
Ya da bir kısmını, kendimizin ve kocamızın yaşlılık günleri için bir kenara ayırabiliriz.
O quizá quiere ahorrar para su vejez y la de su marido.
Benim uzmanlığım yaşlılık hekimliği. Ha?
- Mi especialidad es geriatría.
Yaşlılık ve yalnızlık, her ikisi de verilmesi gereken zorlu sınavlar. İkimiz de gelecekle ilgili büyük planlar yaparak avunuyoruz. "
E incluso la vejez y la soledad tienen su encanto cuando uno se integra en el gran plan ".
Yaşlılık sigortam benim.
Todo lo que tengo para vivir cuando sea viejo.
Belki de yaşlılık alametleridir.
Tal vez me ciega la vejez.
Aynı hayat gibi aşkım. Yaşlılık ve somon, gençlik ve sardalya.
Así es la vida, mi amor... "Vejez y salmón, juventud y sardinas".
Yaşlılık beni mahvetti.
La edad está acabando con la mía.
- Ama o yaşlılık için güvencendi.
- ¿ No eran esos su ahorros para la vejez?
Mücevherler ve saraylar ile sakin bir hayatın ve şöminenin yanında mutlu ve onurlu bir yaşlılık arasında seçim yap. Ama ben sana ikisini de veremem!
Elige entre joyas y palacios o una vida tranquila en tu hogar, con honor y dignidad, pero no puedo darte ninguna de las dos.
Yaşlılık.
La vejez.
Ama yaşlılık beraberinde başka şeyler de getiriyor.
Pero la vejez no permite esfuerzos.
Daniel Boone'nun işsizlik sigortası ve yaşlılık aylığına ihtiyacı yoktu.
Daniel Boone no buscaba seguro de desempleo y pensión de vejez.
Yaşlılık işte, evlat, hafıza falan bırakmıyor insanda.
La madurez, muchacho, la memoria falla.
Bu benim yaşlılık günlerimi daha da yalnız kıldı.
Esto me ha llevado a tener una vejez muy solitaria.
Matmazel, yaşlılık güzelliğin önünde eğiliyor.
¡ Señorita, la edad se inclina ante la belleza!
Çocukluk ile yaşlılık arasında.
Entre niños y hombres.
Kaçak viski. Ve yaşlılık. Neredeyse 70 yaşındaydı.
Mula Blanca... y la edad, se acercaba a los 70.
Yaşlılık sırtımızda büyük bir yük.
La edad puede ser una barrera insuperable.
- Yaşlılık,
- Vejez...
Biliyor musun, derler ki... yaşlılık, bir adamın içindeki ateşi öldürür... o zaman ölümün geldiğini duyar.
¿ Sabe? Dicen que la edad... mata el fuego que hay dentro de un hombre... que oye a la muerte acercarse.
Kıskanç Lyduschka, yaşlı Scarpinelli'nin oyunlarını bilmektedir ve Balduin için kaygılıdır.
La celosa Lyduschka, sabe todo de los embrollos del viejo Scapinelli y teme por Balduin.
Cadılık çağı boyunca çirkin ve yaşlı olmak çok tehlikeliydi ama genç ve güzel olmak da pek güvenli sayılmazdı.
Durante la época de brujería era peligroso ser vieja y fea, pero tampoco era seguro ser joven y guapa.
Cadılık çağında yaşlı bir kadının bariz bir şekilde fark edilebilen bir veya daha fazla özelliğinin olması onu mahkemeye sevk etmek için yeterliydi.
Cualquier rasgo que pudiera hacer a una anciana diferente era suficiente para llevarla a la corte en la epoca de la brujería.
- Yaşlı adama bir kılıç ver. - Bir Haydamak ( * ) olacaktır.
¡ Un sable para el abuelo, así se convertirá en un Haydamak!
Kisilova'da, bir nesildir boyunca yaşlı kadın kılığındaki bir vampirin lanetine uğramış bir köyde şu yöntem uygulandı :
En la aldea de Kisilova, que hace una generación fue atacada por un vampiro en forma de una anciana, se procedió de la siguiente forma :
Kızlarının geleceğini nasıl da böyle oluruna bırakabilirsin! Yaşlı ve fakir mi olsunlar istiyorsun?
¿ Cómo puede resignarse a que sus hijas se conviertan en unas solteronas sin dinero?
İleri yaşta çocuk doğurmanın iyi tarafı var dediler hele kız ise, yaşlılığınızda rahat edersiniz dediler.
Dijeron que mi recompensa por tener un hijo tardío era consuelo para mi vejez, especialmente si era niña.
Tüm erkeklerden : yaşlı erkeklerden, genç erkeklerden gül suyu kullanan genç ve yakışıklı erkeklerden ve aşağılık özel detektiflerden!
A todos : Los viejos, los jóvenes... los jóvenes apuestos que usan agua de rosas... ¡ y los canallas que son detectives privados!
Kırışık alnındaki çirkin izleri ve yayvan ağzındaki ifadeyi dikkatle inceliyordu. hangisinin daha korkunç olduğunu düşünüyodurdu. günahın izleri mi, yaşlılığın izleri mi.
Examinaba con minucioso cuidado los espantosos surcos que cortaban su arrugada frente, o que se arrastraban en torno a la boca sensual, preguntándose qué era lo más horrible, si las huellas del pecado o las de la edad.
Bir hademe olarak, pek başarılı sayılmaz, ama o sadık, çevreyle birbirine uyan, yaşlı ve huysuz bir kadındır.
Como cuidadora es un fracaso, pero es una fiel y sucia ave vieja que va bien con el lugar.
Ey Tanrım, bir genç kızın pırıl pırıl kafası nasıl kararır bunak yaşlıların canı gibi?
¿ Puede la razón de una doncella ser frágil como la vida de un viejo?
Yaşlılığın getirdiği sıkıntılar varken yapılan şeylerden duyulan haz azalıyor.
Supongo que las cosas pierden su sabor con la llegada de la vejez.
Ve yaşlı bir hizmetçi aşık olduğu zaman, eğer aşkı karşılıksız kalırsa, Tanrı, onun hislerinden karşısındaki kişiyi korusun.
Y cuando una sirvienta vieja se enamora, que el cielo proteja al objeto de su amor si éste no es correspondido.
Ben, kadınların bağlılık konusunda hayal kurmak ya da bu eksiklikten dolayı rahatsızlık duymak için çok yaşlı bir adamım ama senin entrikalarının, benim planlarımla karışmaya başladığında bu farklı bir şeydir.
Soy demasiado viejo para hacerme ilusiones sobre la constancia de las mujeres o para preocuparme por eso pero si tus intrigas amenazan mis planes esa es otra historia.
Yüzbaşı John'a... insanların fiziksel ve ruhsal olarak nehre nasıl bağlı olduklarını anlatmak istedim. Nehir insanlarını ve köy insanlarını... Zor bir günün ardından nehirde serinleyen kendir işçilerini, elbiselerini yıkayan erkekleri, güneşlenen yaşlı adamları, yüzen, suya dalan çocukları, ve diğer düşünen, meditasyon yapanları, nehrin kıyılarında Hindistan'ın bilgeliğini öğrenen insanları anlatmak istedim...
Quería contarle al Capitán John... cómo dependía la gente del río tanto espiritual como físicamente... la gente del río y la gente de la aldea... cómo los trabajadores del cáñamo se refrescaban en el río después de un duro día de trabajo... y cómo lavaban los hombres sus ropas... cómo los ancianos se calentaban al Sol,... cómo nadaban los niños retozando en el agua,... y cómo otros paseaban y meditaban por sus orillas,... aprendiendo la sabiduría de la India.
O yaşlı Dan Carney, eski bir gömlekten daha gri ve yüzü her zamankinden daha kızıl!
¡ Es Dan Carney, más cano y con la cara tan roja como siempre!
Ajansın adını hep kısaltırım. Alfabenin yaşlılığı.
- Es la era del alfabeto.
Çok yaşlıyım ve iltifat edilmekten sıkılıyorum.
Soy demasiado viejo para que alguien se ocupe de mí.
Küçük kayığıyla yalnız başına Golf Akıntısı boyunca balıkçılık yapan yaşlı bir adamdı. Bir balık yakalayamayalı 84 gün olmuştu.
" Era un viejo que pescaba solo en un esquife en la Corriente del Golfo y hacía 84 días que no pescaba nada.
Yine de başı çok yaşlıydı. Gözleri kapalı olduğunda, yüzünde hiçbir canlılık yoktu.
La cabeza del viejo era sin embargo muy vieja... y con sus ojos cerrados no había vida en su rostro.
Balık artık çakılı kalmıştı ve yaşlı adam balığın kancaya takıldığını hissedebiliyordu.
Ahora el pez estaba tirando,... y el viejo podía sentir que estaba enganchado.
Çok namuslu yaşlı bir bahçıvana sarkıntılık ettim.
Seduje a un virtuoso y anciano jardinero.
Cehennem cezasını tartışan... " ... yaşlı rahiplerle tıkılıp kalmayacağım" dedim
No me quedaré encerrada con un montón de curas aburridos, hablando del infierno y la condenación ".
Yeter, seni aşağılık yaşlı adam! O'nu hemen bırak!
¡ Suéltelo inmediatamente!
Kılıcımı yaşlı bir adamın kanına bulayarak lekelemek istemiyorum.
No avergonzaré mi espada con la sangre de un anciano.
Yaşlı Corneille ve genç Moliere in dediği gibi Kararsız... lık.
El viejo Corneille y el joven Moliere llamaban a esto suspens... ión.
Ve kılıç kullanmak için fazla yaşlıyım.
Y soy viejo para usar la espada.
Yaşlı bayan nasıl oluyor da sana çukur kazdırmıyor veya odun kırdırmıyor.
Como la jefa no la ha mandado a cargar sacos o picar piedra o algo por el estilo?
yaşlı 147
yaşlılar 28
yaşlıyım 21
yaşlı adam 222
yaşlı kadın 40
yaşlı cadı 18
yaşlı bir kadın 19
yaşlı bayan 17
yaşlı kız 17
yaşlı mı 20
yaşlılar 28
yaşlıyım 21
yaşlı adam 222
yaşlı kadın 40
yaşlı cadı 18
yaşlı bir kadın 19
yaşlı bayan 17
yaşlı kız 17
yaşlı mı 20