Bu da öyle Çeviri Fransızca
1,349 parallel translation
Bu da öyle.
- Lui aussi. - 25 $.
Bu da öyle...
Celle-là non plus...
Bu da öyle, değil mi? Öyle bir şey.
- C'est ce genre de chose, non?
Bu da öyle hayati bir rol işte.
C'est le rôle d'une vie.
- Bu da öyle.
Ça aussi.
- Hayır mı? Bu da öyle bir şey işte.
C'est un peu comme ça, sauf que ton ami Johnny est notre carte au trésor.
Bu da öyle.
Celui-ci, aussi.
Bu da öyle.
Celui-là aussi.
Herneyse, bu da öyle biri.
Il est toujours comme ça.
Bu da öyle...
Et celui-là...
- Bu da öyle.
- Celle-là aussi.
Yaralı Yüz mafya filmleri için neyse, kovboy filmleri için bu da öyle olacak.
Le Banni sera au western ce que Scarface est au film de gangsters.
- Ki bu da öyle anlaşılan.
- C'en est une.
Sence bu da mı öyle bir aramaydı?
- C'est peut-être une autre impasse.
Ve bu konuda kesinlikte "işemiyorum" ya da siz çılgın İngilizler her nasıl diyorsanız. Orada seninle olmak bile birlikte çalıştığım ruhsuz şirket ucubelerinden alacağım ödülün 10 katı değerindeydi. - Öyle mi?
Tu étais de loin la plus belle femme dans cette pièce, et je ne me fiche pas de toi.
Bu iş bitine kadar burada kalacağız öyle ya da böyle.
On va juste faire profil bas et attendre la conclusion... quelle qu'elle soit.
Söz veriyorum, öyle ya da böyle bu çörekler yenecek.
Ok, je promets que d'une manière ou d'une autre, ces scones seront mangés.
Bilirsiniz, bazen araba kullanırken veya duş alırken, birden eskiden gördüğünüz müthiş bir rüyayı anımsarsınız ve bu rüya size kendinizi öyle iyi ya da kötü hissettirir ki istemeden bütün detayları anımsamaya çalışırsınız.
Vous savez, quand vous êtes dans votre voiture, ou sous la douche, et qu'un super rêve vous revient à l'esprit, un rêve qui vous avait plu ou même déplu, et vous essayez de vous souvenir des moindres détails?
İnsanların kanunları koyabilmesi için bir grup insan bir araya gelmeli ve en doğru karara varmalıdırlar, bu öyle bir karar olmalıdır ki, ya bütün yurttaşlar buna uyacaklardır ya da cezalandırılacaklardır.
Pour que l'homme puisse créer une loi, il faut qu'un groupe de personnes décide qu'lls ont découvert la vérité absolue, une vérité inhérente, à laquelle chaque citoyen doit se plier, sous peine d'être sanctionné.
Evet, öyle ama, işi zevkli yapan da bu.
C'est vrai, mais c'est justement ce qui rend cela délicieux.
Bu durumda karım da öyle oluyor.
Ma femme aussi, d'ailleurs.
- Ve bu da o zamanki mürettebattan biri, öyle mi?
- C'était un membre de l'équipage?
Evet öyle! Şimdi ya bu kapıdan... kendi kendine yürür gidersin... ya da kıçına tekmemi yiyip seke seke gidersin!
Alors t'as le choix... soit de partir par toi-même... soit en sautillant avec ma botte à ton cul!
- Perkinslerin aksanını çok iyi bilirim... Latrobe Tower'ın da öyle ama bu Franklin Terrace..... henüz tam çözemedim.
- Je pige le charabia de Perkins et celui des tours Latrobe, mais je maîtrise pas encore bien
Öyle ya da böyle bu trene bineceğim.
Je monterai coûte que coûte.
Önce bıçağı bu ağaca fırlattı. Sonra da avcıları öldürdü, öyle mi?
Un type a planté son couteau dans cet arbre et a tué les chasseurs?
Bu ikisinin suçlu olması, onun da öyle olduğunu göstermez.
Si deux d'entre eux sont des gredins, ça ne veut pas dire qu'il en est un.
Bu da öyle.
- Et c'est tout ce que c'est.
Ama Saint Charles'da Adam'ın beynini dolduran güzellik ve ve çekicilikten daha öte bir şey vardı. Öyle ki bu neredeyse nefesini kesiyordu.
Cependant, l'esprit de notre héros était occupé à autre chose que les beautés de ce petit paradis, quelque chose qui l'empêchait presque de respirer.
Öyle olsa da... bu iğrenç, benim için.
Et encore, il ne s'agit pas de la mienne. Je sauvais la réputation des Stander jusqu'au bout ce qui constitue une bien triste excuse...
Bu da bir şeyler katmış oluyor, sizce de öyle değil mi?
Ça lui rajoute un petit quelque chose, vous ne trouvez pas?
Bu topluluğun üyelerine nasıl davranılıyorsa, ona da öyle davranıldı.
Tous sont traités pareil.
Özür dilerim. Öyle ya da böyle bu iş bitecek.
Je suis désolée, mais d'une manière ou d'une autre, il faut que ça cesse.
Çünkü öyle algılansa da istediğinizi yapmak için mutlak gücünüz olduğu gibi gerçekte bu gücünüz yoktur ve bazan gerçekten elinizde olsaydı gerçekten kişisel düşüncelerinize ve kişisel önceliklerinize uygun olarak yapmak istediğinizi yapsaydınız farklı davranırdınız.
Car, bien qu'on ait l'impression d'avoir un pouvoir sans limite, en réalité, on ne l'a pas. Parfois, si on avait vraiment carte blanche, si on agissait en accord avec nos idées personnelles, et nos priorités, on agirait autrement.
Çevik kuvvet birikmeye devam ediyor, normalde huzurlu olan bu Orta Doğu... topluluğundan hınçlarını çıkaran kızgın vatandaşlar da öyle.
Les hommes de la Garde Nationale sont de plus en plus nombreux, mais il en va de même pour les citoyens en colère qui se défoulent sur cette communauté normalement paisible de gens originaires du Moyen-Orient.
Öyle olsa da bugün Perşembe, bu da demek oluyor ki haftalık toplantıda olması gereken herkes şu anda ölü.
Je l'aurais bien fait, mais on est jeudi, ce qui veut dire... que tous ceux qui devraient être à la réunion hebdomadaire sont morts.
- Evet, aynen öyle. - Bu da demek oluyor ki, katil sürücü tarafındaki camdan dışarı ateş etmek de dahil olmak üzere her şeyi en ince ayrıntısına kadar birebir taklit etmiş.
Le tueur a copié jusquau moindre détail dont le coup de feu dans la vitre.
Bayan Patty tarafından kaçırıldım. O da öyle. Hepsi bu.
J'ai été kidnappée par Miss Patty et lui aussi, c'est tout
- Yok öyle bir şey. Ruh hastası olduğunu biliyordum da, bu kadarı da...
J'ai toujours su que c'était un vrai salaud, mais là...
Evet, eğer olup biten buysa, bu bana hiç uymuyor dostlarıma da öyle.
Ouais, eh bien, ça ne me convient pas, et ça ne convient pas à mes amis.
Öyle mi? Bu sucuklar da senin gibi Hyde.
Dans ce cas, ces hot-dogs sont comme toi!
Pitt'in annesi, ilk eşim, bir lordun kızıydı. Bu da onu hepimizin toplamından daha asil yapıyor. - Öyle değil mi Pitt?
La mère de Pitt, ma première femme, était la fille d'un lord... ce qui fait de lui quelqu'un de plus grand que nous tous réunis, n'est-ce pas?
Biliyorsun ki, bu diş öyle ya da böyle çekilmeli.
Vous savez, cette dent devra quand même être enlevée.
- Bu. Sirius Black Harry Potter'ın vaftiz babasıydı. Hala da öyle!
Sirius Black était et est encore, à ce jour, le parrain de Harry Potter!
Bu da kafa yapan mantarlı omlet, öyle değil mi?
C'est une omelette aux champignons magiques?
- Evet. - Bu da mı öyle?
- Et celle-là aussi?
Bu akşam olağanüstü görünüyorsun, ne kadar da ben kendimi öyle görsem de.
Vous avez belle silhouette, ce soir, si je peux me permettre.
Bu savaşta yer alan kahramanlar da öyle.
Tout comme les héros qui y auront pris part.
Eğer öyle ise tecrübeli bir yol gösterici yolunu bulabilir ve buradan, nehrin doğusundan Hindistan'ın geniş düzlüklerine doğru ilerleyebilir ve doğudaki okyanustan da dünyanın sonuna ulaşıp bu rota ile, Nil'i takip ederek, Mısır'a geri döner Akdeniz'den de eve.
S'il en est ainsi, un navigateur expérimenté retrouvera son chemin à l'est de ce fleuve, en descendant les grandes plaines de l'Inde, jusque dans l'océan oriental à l'autre bout du monde, puis en remontant le Nil,
Bu da sihrin getirdiği bir sorun. Öyle değil mi, Suliman?
La magie ne peut guère mieux, n'est-ce pas Suliman?
İzninizle. Arzu bazılarına öyle kokar. Bu da ne?
Le désir fait ça parfois.
bu da ne 2329
bu da ne demek 442
bu da senin 34
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu da kim 384
bu daha kötü 16
bu da neyin nesi 120
bu da ne demek 442
bu da senin 34
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu da kim 384
bu daha kötü 16
bu da neyin nesi 120