English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bılıyorsun

Bılıyorsun Çeviri Fransızca

363 parallel translation
Stajyerlerden birisine neden bırakmıyorsun?
Laissez faire un des chirurgiens de l'hôpital!
Onu bırakmıyorsun değil mi?
Vous n'allez pas l'abandonner?
Onun adını dikkate almayan bir anneyle bırakacağımı sanıyorsan, yanılıyorsun.
Je ne la laisserai pas... à une mère perdue de réputation!
Onunla evleneceğim ve sen onu sırtından bıçaklıyorsun.
Je l'aime. Je vais l'épouser. Vous le trahissez...
Tıraşı bırak, onu bana satmıyorsun.
Ne me fais pas l'article.
Tatlı evinde ateşin kenarında durup lüks adamların senden bıkmasını mı bekleyeceğim? Hayır, yanılıyorsun.
J'entretiens le foyer jusqu'à ce que ton jules se lasse et qu'il te quitte?
Neden dayılık taslamayı bırakmıyorsun?
Cessez ce ton de supériorité.
Sanki Tanrı seni yüzüstü bırakmış gibi davranıyorsun.
Tu as l'air d'être abandonné de Dieu.
- İyi. İstediğini biliyorsun ve peşini bırakmıyorsun. Hiçbir şey durduramıyor.
Vous savez ce que vous voulez et rien ne vous empêchera de l'obtenir!
Dr. Morbius, özel talimatların yokluğunda beni çok zor durumda bırakıyorsun.
Dr Morbius, en l'absence d'ordres precis... vous me mettez dans une position tres genante.
Dinle beni şimdi. Bırakırsan yalnız kendini aldatmıyor bu odadaki herkesten emeğinin karşılığını çalıyorsun.
Si tu abandonnes, tu te voles... et tu voles tous ceux qui ici ont travaillé pour toi.
Dayak yemesine göz yumup cebi delik bırakıyorsun.
Vous ne pouvez pas massacrer un gars et l'abandonner sans un sou.
Bud, bu yıl neden sporu bırakıyorsun?
Pourquoi tu ne fais pas d'athlétisme, cette année?
Bu keresteye katılıyorsun? Sizin gibi bir adam, efendim, bana başka şans bırakmıyor. Kereste, öyle mi?
Quintal, Birkett, attachez-le au passe-avant.
Ben de üzgünüm Shooter çünkü bana başka seçenek bırakmıyorsun : Elimde senin borç kayıtların var.
Je suis désolé, Tireur, parce que je vais devoir vous rappeler que vous me devez de l'argent.
Neden gemiden ayrılıp, onu tek başına bırakmıyorsun?
Pourquoi ne pas descendre du bateau et la planter là?
Sorumlu olan benim ve onunla yaşamak zorunda kalacağım fakat bir kişiyi dışarıda bırakıyorsun, o kızı ikimiz öldürdük, her ikimiz.
Je vais devoir vivre avec, mais vous oubliez quelqu'un : Nous l'avons tuée, tous les deux.
Yastığıma küçük notlar bırakıyorsun.
Tu me laisses des mots sur l'oreiller.
Beni zorla geçmişimi kurcalamak durumunda bırakıyorsun.
Tu m'obliges à penser à des choses qui me sont sorties de l'esprit.
Hem madem beni tanıyorsun, altın avcılığını çok önce bıraktığımı da bilirsin.
Et si vous me connaissez, vous savez que j'ai arrêté de chercher l'or il y a longtemps.
Artık Öğrenci Birliği'ni bırakıyorsun.
Nous te renvoyons de l'Union des Étudiants.
Gösterinin geri kalan süresi için niye çantanı bana bırakmıyorsun? Çünkü üst kata çıkacağız, onu aşağıda çok iyi saklarım. Tamam mı?
Laissez-moi m'occuper de votre sac pour le reste du spectacle, on va aller à l'étage, je vais le laisser en bas, d'accord?
Tüm ülkede, gittiğin heryerde, bir cesetler yolu bırakıyorsun.
Vous avez laissé une piste jonchée de cadavres à travers tout l'État.
Herkeste biraz aptalmışsın gibi bir izlenim bırakıyorsun.
Tu donnes l'impression d'être un peu idiot, de ne te rendre compte de rien.
Şimdi, niçin bizi rahat bırak mıyorsun, Allah aşkına!
Laisse-nous tranquilles, pour l'amour de Dieu!
Madem o kadar beğendin o hâlde neden tadıma bakmıyorsun? - Bırak...
Alors si l'expérience te plaît, goûte en profondeur!
Bir gün demiryolları hakkında bir yazıya başlayıp yarım bırakıyorsun.
Tu parles des voies ferrées, mais ne finis pas l'article.
Yanılıyorsun. En azından biraz para bırakmış.
Sois indulgent, elle en a laissé.
Paul, beni anlamıyorsun. Adını bile bilmiyorum. Üstelik galiba başka biri var.
J'en conclue que l'enquête doit être mise entre les mains d'une personne qui n'a pas de lien avec J.B.
Ne arıyorsun?
Vous avez demandé de l'argent à J.B.
Neden bu işin peşini bırakmıyorsun, Şişko?
"Alors on efface l'ardoise, hein Gros Bide?"
Beni zor durumda bırakıyorsun.
Tu me mets dans l'embarras.
Sen onun arkadaşısın. Neden rahat bırakmıyorsun?
Si vous êtes son ami, pourquoi l'avoir relancé?
Neden onu kendi hâline bırakmıyorsun?
Pourquoi vous ne l'avez pas laissée tranquille?
Okumayı bitirince, bırakıyorsun ve yenisine başIıyorsun.
Quand on l'a fini, on le jette, et on en reprend un autre.
İsteği karşılayacak yeterli kılıç, mızrak, bıçak ve hançer yapamıyorsun sadece.
Tu ne pourras jamais fabriquer assez d'épées et de dagues pour satisfaire la demande.
Gereksiz olduğunu düşündüğün için 700 Birlik askerini ayakkabısız bırakabileceğini mi sanıyorsun?
Vous pensez vraiment que vous pouvez priver de chaussures... 700 soldats de l'union, parce que ça vous amuse?
Nasıl olduğunu soranlara hastayım deme, çünkü umursamazlar. Sonra bırakıyorsun.
Quand les gens te demandent comment tu vas, ne dis jamais si tu es malade, parce que ça ne les interesse pas vraiment.
Beni sokağın ortasında bırakıp gittin. Altı yıl sonra karşıma çıkıyorsun...
Tu m'as abandonné comme ça au coin de la rue et six ans après, tu entres dans mon bureau...
- Demek dolandırıcılık işini bırakıyorsun?
Alors, tu raccroches?
Yani, beş dakika yalnız bırakıyorum, kimlerle takılıyorsun.
Je m'absente cinq minutes et regarde avec qui tu te retrouves.
Silah kaçakçılığı davasını bırakıyorsun, tamam mı?
Lâche l'affaire de trafic d'armes, O.K.?
Neden hastaları bırakmıyorsun?
L'ennemi, c'est les flics.
Fikre alışmak için birkaç yıl daha kal. Neden bırakıyorsun?
Reste quelques années, pour t'habituer à l'idée.
Savaşçı ruhunu, şımarık yönünün arkasında bırakmıyorsun Öğrenci Wayne.
L'esprit du guerrier apparaît sous votre image de play-boy, Wayne san.
Neden cüzdanını, pantolonunun cebinde bırakıyorsun ki?
Pourquoi l'as-tu laissé dans ton pantalon?
Ne saçmalıyorsun? Yolun ortasında bırakıyor kızı.
Il l'a larguée dans ce coin paumé!
Ama sen çekmecende bırakıyorsun.
Vous l'oubliez dans un tiroir?
- Bok yapmıyorsun. Ne zaman birşey sorsam "hayır hayır hayır, aktüel kamera" bıktım be!
Je te demande un truc, c'est "non", "à l'épaule"!
Bırak da tahmin edeyim ya kayboldun ya da umutsuzca iyi bir terzi arıyorsun.
De deux choses l'une. Soit vous êtes perdus, soit vous cherchez un tailleur.
Bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun.
Et je ne l'abandonnerai pas!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]