English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Dans ediyorlar

Dans ediyorlar Çeviri Fransızca

508 parallel translation
Baksanıza! Hoşlarına gidiyormuş gibi dans ediyorlar.
Ils dansent comme s'ils aimaient ça.
İnsanlar "Dardanella" nın melodisine dans ediyorlar.
On danse au son de "Dardanella".
Burada kostümlü iki insan var. Sırık etrafında dans ediyorlar.
Deux personnages déguisés qui dansent autour d'un mât.
Birlikte ne güzel dans ediyorlar, öyle değil mi?
Ils font un beau couple, non?
Kalabalıkta dans ediyorlar.
Ils dansent, sans plus.
Ricuccio'nun yerinde dans ediyorlar.
- Chez Ricuccio, ils ont ouvert le bal.
Evet. Dans ediyorlar. Onları gördüm.
Et les sorcières dansent, je les ai vues.
Terasta dans ediyorlar.
Des gens dansent sur une terrasse.
İnsanlar hâlâ dans ediyorlar mı?
C'était pour me demander s'il en existait encore...
Oğlanla kız karşılaşıyorlar..... ve dans ediyorlar, dans ediyorlar, dans ediyorlar..... Dans ediyorlar, dans ediyorlar...
Le garçon et la fille se rencontrent... et dansent, dansent sans fin. Ils dansent et dansent...
- Dans ediyorlar.
- Ils dansent le twist.
Niçin dans ediyorlar?
Pourquoi danse-t-on?
Herkes çok mu çok mutlu, çünkü Tapioka dans ediyorlar... çünkü Flap-Flapioka dans ediyorlar...
Le monde est plus beau quand on danse le Tap-Tapioka... quand on danse le Flap-Flapioka...
- Dans ediyorlar.
- Ils dansent.
Dans ediyorlar, zıplıyorlar.
Elles bougent, elles dansent.
Elele tutuşuyorlar. Hatta birlikte dans ediyorlar. Bunun gibi yeni danslar.
Ils se tiennent par la main, ils dansent même de nouvelles danses ensemble, comme ça...
Bir alev gördüklerinde de deliriyorlar. Ellerini çırpıp vahşiler gibi dans ediyorlar.
Et quand le feu se déclare, ils sont fous de joie, battent des mains, dansent comme des sauvages.
Kiliseler yıkılmış, bir tane din adamı yok, papaz yok... ve çocuklar da çıplak dans ediyorlar.
Avec des églises en ruines, des prêtres absents, des jeunes dansant nus.
Şaraba boğulmuş tanrılar gibi dans ediyorlar!
Ils font des farandoles tels des dieux abreuvés de vin!
Ne hoş müzik. Genç insanlar dans ediyorlar birbirlerine sarılıyorlar ve gün batımından önce sevişiyorlar.
La belle musique... les jeunes gens... qui dansent... et s'embrassent.
Kötü dans ediyorlar.
Ce sont de mauvais danseurs.
Adamın hala binada olduğunu hesap ediyorlar.
Le meurtrier doit toujours être dans le bâtiment.
"Ama gündüzden ziyade, gece saldırmayı tercih ediyorlar " ve düşmanı arkadan vurmanın mümkün olduğu her yerde onlara uygun
" Ils préfèrent attaquer de nuit et abattre leur ennemi dans le dos.
Burada bir yerde olduğu konusunda ısrar ediyorlar.
Ils sont sûrs qu'il est dans ce bâtiment.
Beni terhis ediyorlar, hepsi bu.
Ils vont me renvoyer dans le civil.
"Evet ihtiyar. Dua ediyorlar ve eve geri dönmenizi umuyorlar."
"Prier dans l'espoir de vous revoir un jour."
İçeride ne yapıyorlar, dans mı ediyorlar
Lls dansent ou quoi?
Yakaladıkları atları buranın 45 mil güneyindeki bir kanyonda saklıyorlar ayda bir kez onları Bear Creek'e götürerek orada Konfederayonun adamlarına teslim ediyorlar.
Les chevaux volés sont dans un canyon. La vente aux Sudistes se fait à South Fork tous les mois.
Hiçbir konuda anlaşamıyorlar çünkü birbirlerinden şüphe ediyorlar. Son savaştan sonra hepimiz işlerin iyiye gideceğini umduk. Ama...
Tous les essais de désarmement... ont pâti dans le passé de la méfiance réciproque.
Bizi Almanya'da daha donanımlı bir kampa transfer ediyorlar.
Mardi on part pour l'Allemagne, dans un camp organisé pour ça.
Kıyıyı kontrol ediyorlar. Karanlıkta kayığı bulamadım.
C'est plein d'Allemands, alors, hein, pour trouver le canot dans le noir...
Öyleyse, Ekselansları, sizi bu akşam dağ evinde akşam yemeğine davet ediyorlar.
Dans ce cas, Son Altesse vous invite à dîner ce soir au chalet.
Sizinle bu handa bir gece geçiren iki yabancı hanım sizi yemeğe davet ediyorlar.
Deux étrangères... qui passent la nuit dans cette auberge... vous invitent à dîner.
Şu anda bile askerlerimiz orada dünyanın özgürlüğü ve bizim özgürlüğümüz için canlarını feda ediyorlar.
En ce moment même, nos soldats risquent leur vie pour la libertè dans le monde, pour notre liberté.
Ormanda yiyecekleri tüketip, ardından tarlalarımıza gelerek ürünümüzü tahrip ediyorlar.
Il mange toute la nourriture dans la forêt, puis migre dans nos ceintures vertes et détruit nos moissons.
- Dans mı ediyorlar?
Pourquoi il danse?
- Dans ediyorlar.
- Non, mais regarde-les!
Artık bu ülkenin mağazaları Fransa'dan giysi ithal ediyorlar.
Et que de nos jours dans ce pays, on importe des vêtements de France?
Fakültelerde, sınıflarda ve telefonlarda devrimden söz ediyorlar!
Ils parlent de révolution au téléphone, dans les facultés et sur les chantiers!
Yani ona işkence ediyorlar.
- Dans notre propre intérêt. - Alors ils vont le torturer.
Sokaklardan çekilen tipler, çıkmaz sokaklarda iğrençliklerine devam ediyorlar!
Il y a des types en manque dans la rue. Ça dégueule dans les impasses!
Birden çok kişi de şaşırarak... sabahın 4'ünde, bu otobanda... çorapsız bir şekilde... ayaklarına bir çift boş ayakkabı kutusu geçirmiş... tuhaf bir iş adamı gördüklerini... iddia ediyorlar.
Plus d'un passant dit avoir vu le fantasque nabab errant sur cette route à 4h du matin les pieds nus, dans des boites Kleenex vides!
Müzik kutusunda Almanca da var. Yarıya yakını. Ama kendi müziklerini tercih ediyorlar tabii.
On a aussi des titres allemands dans le juke-box, mais ils préfèrent les musiques de chez eux.
Hayvanlar göl boyunca Kalahari'den göç ediyorlar su gibi görünen, ama üzerine basınca su sıçratmayan acımasız serapların içinden yürüyorlar ve hiç gölgesi olmayan hayali ağaçların içinden geçiyorlar.
Les animaux traversant le lac du Kalahari... avancent dans un mirage d'eau qui ne clapote pas sous leurs pattes... et passent devant des arbres fantômes qui ne font pas d'ombre.
Kocaman kütleler, dev savaş makineleri gibi karanlıkta hareket ediyorlar ve bir başka istila için manevra pozisyonu alıyorlar.
Des masses se déplacent dans le noir telles des machines de guerre. Elles se mettent en position en vue d'une autre invasion.
Çok güzel dans ediyorlar.
Quelle musique agréable.
Örneğin bu kupürde yalnızca bir "Katharina B." den söz ediyorlar.
Dans la "Rundschau", on parle seulement d'une certaine Katharina B.
Birkaç yıldır, yetişkinler anladı. Ve bürolarında alamadıklarını sokağa çıkarak elde ediyorlar.
Depuis quelques années, les adultes l'ont compris... et obtiennent dans la rue ce qu'on leur refuse dans les bureaux.
Tuhaftır, başarısız olanlar başarılı olanların... elde edemediklerini elde ediyorlar
Ceci dit, il y a aussi de la jouissance dans l'échec. Ceux qui réussissent, comme toi, ne la connaîtront jamais.
- Yahudiler belli bir amaca hizmet ediyorlar mı?
Est-ce que les Juifs sont utilisés dans un but précis?
Gördün mü insanlar sonuna kadar eğlenmeye devam ediyorlar sonra halk meclisinde senin olacaklar.
Assurez-vous que les humains soient divertis jusqu'à la fin... puis ils seront à vous dans les chambres inférieures.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]