Dayanılmaz Çeviri Fransızca
863 parallel translation
Zaman, dayanılmaz ve süratli bir akıntıyla akmakta...
- -Le temps fuit en un courant inébranlable et sans répit.- -
Şayet bu kadar dayanılmaz isem verdiğim rahatsızlık nedeniyle beni affedin.
Pardonnez-moi de vous avoir importuné.
Burası dayanılmaz olmuştu. Gitmem gerekiyordu.
La situation m'était devenue insupportable.
Ama o pis koku dayanılmaz hale geldiğinde, belki bir şeyler yapılır. İyi günler!
Quand la puanteur deviendra intenable, peut-être cherchera-t-on à y remédier.
Paris'teki sıcak dayanılmaz.
A Paris, il faisait une chaleur... c'était intenable.
Roubaud, bu uzun bekleyiş dayanılmaz.
Eh ben! Roubaud, Chef! C'est ennuyeux cette longue attente.
"Ama benim gibi bilinmeyeni anlamaya karşı... " dayanılmaz bir arzuyla yanıyorsan devam et. " Zalim ve acı veren bir yol olsada devam et.
Mais si tu brûles, comme moi, du désir irrésistible... de pénétrer l'inconnu et de continuer mon œuvre... même si la route est difficile et tortueuse... comme tous ceux qui recherchent la vérité, tu seras détesté... blasphémé et condamné.
Dayanılmaz, aptal bir polis tarafından sıkıştırılmayacağım.
Je ne vais pas laisser un stupide policier m'interpeller!
Hayatım dayanılmaz bir haldeydi.
Ma vie a été un calvaire.
Dayanılmaz biri.
Il est infernal.
Beni biraz daha dayanılmaz derecede bulabilirsen, böylesi daha iyi.
Tâchez de me trouver insupportablement attirant.
Telefon etmek için dayanılmaz bir istek duydum.
Je voulais tant vous appeler.
- Gerçekten dayanılmaz bir şey!
- C'est trop, trop insoutenable!
Hangi dayanılmaz koşullar olduğunu sormayacağım. Sizi bu adamlarla işbirliği yapmaya iten koşulları.
Je ne demanderai pas quelle circonstance vous a poussé à joindre ces hommes que vous devriez ha : ï { y : i } : r.
Teşekkürler. Sayın yargıç, bu hayalet hikayesi dayanılmaz bir hal aldı.
Cette histoire de fantôme n'a rien à voir avec l'affaire.
Bu sabah çok huzursuz olduğunu ve... sadece biz varken evin dayanılmaz derecede bunaltıcı olduğunu söyledi.
Ce matin, il disait être agité. Cette maison l'oppressait, avec notre seule présence.
Belki acı dayanılmaz olduğunda insan artık hiçbir şey hissetmiyor.
Quand la douleur devient insupportable, peut-être ne la sent-on plus.
- Elimiz kolumuz bağlı artık. Eskiden olduğu gibi yaşamayı dayanılmaz bir şekilde özlüyorum.
- Vous apprenez à lier des pinceaux... alors que vos mains veulent un marteau.
Hırçın tavırlarıyla etrafta kabadayılık ediyor ama biliyorum ki, iç dünyasında dayanılmaz bir yalnızlık çekiyor.
Il joue les caïds. Mais je sais qu'il a le cœur triste.
Hastane koşulları dayanılmaz.
Les conditions des hôpitaux sont intolérables.
Davetleriniz olmasaydı şu geçen bir kaç ay benim için dayanılmaz olurdu.
Mme Penniman, sans vos invitations, ces derniers mois auraient été insupportables.
- Oh, dayanılmaz!
Imbuvable!
Büyüdükçe, hayali baş ağrıları gerçeğe dönüştü ve hala ona dayanılmaz acılar veriyorlar.
Adulte, ses migraines sont devenues réelles et parfois, atroces.
Dayanılmaz bir şey bu.
Je ne peux pas le supporter!
Dayanılmaz bir aşk ile onu sevmekten başka bir şey bilmiyordum.
Je ne savais rien, sauf que je l'aimais, à en avoir mal.
Onu duymadın mı? O cazibesine dayanılmaz birisi. Bana öyle söyledi.
C'est qu'elle se croit irrésistible.
Dayanılmaz, çok acı bir kayıp bu.
Ô perte insoutenable et qui te touche de si près!
Onsuz hayat çok zor, ve dayanılmaz.
Sans argent. Il n'y a que la misère. Et l'espoir meurt!
Nereye gittiğimi bilmeden yol alıyordum. Tek amacım dayanılmaz bir huzursuzluk içinde geçen uykusuz gecelerle onları izleyen boş şafaklardan kurtulmaktı.
Je conduisais quelque part, n'importe où, pour fuir la nervosité née de toutes ces nuits sans sommeil et des matins vides qui suivaient.
Bu dayanılmaz... ve öfkelendirici...
C'est intolérable!
Dayanılmaz Bajazzo.
L'irrésistible Bajazzo.
Hemen ertesi sabah - muhtemelen İhtiyar Önder'in öngördüğünden de erken -... hayvanlar yaşadıkları şartları dayanılmaz buldular.
Au petit matin, devançant même les prédictions de Sage l'Ancien, Les animaux estimèrent que leur situation était parfaitement intolérable.
Bayan "Dayanılmaz" Hammond.
Mlle "Désirée" Hammond!
- Seni dayanılmaz buldum.
- Irrésistible, Anne.
Aralarında bir gelenek vardı. Her Temmuz, hava sıcaklığı dayanılmaz olduğunda kadınlarını ve çocuklarını uzağa gönderirlerdi. Nehrin karşısındaki dağlara ya da, eğer mali güçleri yeterse, deniz kıyısına.
Selon un usage établi... en juillet, quand la chaleur moite devenait intolérable... femmes et enfants partaient... à la montagne... ou bien au bord de la mer.
Camlar açıkken, trenin sesi dayanılmaz oluyor.
La fenêtre ouverte, le bruit est infernal.
Bunu taksit taksit dinlemek çok dayanılmaz olabilir.
L'entendre bout par bout pourrait être intolérable.
Birden bire... sizinle bu konuda konuşmak için dayanılmaz bir istek duydum.
J'ai eu tout à coup... le besoin impérieux de venir vous en parler.
Yani Quill'i vurmak için "dayanılmaz bir itki" varmış içimde.
Ça veut dire que j'ai eu "l'impulsion irrésistible" de tuer Quill.
Bir Michigan mahkemesinde dayanılmaz itkinin delilik addedildiğini duydun mu hiç?
On a déjà vu une cour accepter l'impulsion irrésistible en tant qu'excuse légale? Non.
Baksana, Michigan Anayasa Mahkemesi dayanılmaz itkiyi kabul etmiş Parn.
La cour suprême du Michigan admet l'impulsion irrésistible.
Jüriyi, müvekkilimizin... dayanılmaz bir itkisi olduğuna ikna etmemiz gerek.
Nous avons á convaincre un jury que notre client a été poussé par une impulsion irrésistible.
Ruhsal bir şok durumudur, neredeyse dayanılmaz bir gerilim yaratır. Şok geçiren kişide gerilimden kurtulma ihtiyacı doğar.
Un choc psychique qui crée une tension presque insupportable dont celui qui a subi le choc a besoin de se libérer.
Evet, "dayanılmaz itki" olarak da bilinir.
Oui, on a appelé ça aussi "impulsion irrésistible".
Dayanılmaz itkinin pençesinde olan bir adam, öğüt almak için... komşusuna gider mi ya da yardımına koşmaları için polisi arar mı?
Quand un homme est sous l'empire d'une impulsion, est-il vraisemblable qu'il aille demander conseil á un voisin, ou qu'il appelle la police pour demander de l'aide?
Tepkisel kişilik bölünmesinin ya da dayanılmaz itkinin... savaşta askerler arasında çok görüldüğü söylendi.
Il a été établi que la réaction dissociée ou impulsion irrésistible est fréquente chez les soldats durant le combat.
Bir başka deyişle, dayanılmaz itkinin pençesinde değildi.
En d'autres termes, il n'était pas dominé par une impulsion irrésistible.
Bay Biegler'ın "dayanılmaz itki" diyebileceği bir şeyin etkisiyle... elinizde donla gelmenizin nedeni...
Sous l'empire de ce que M. Biegler appellerait une "impulsion irrésistible", vous accourez ici avec le slip
" Dayanılmaz bir itki beni pençesine alıverdi.
" J'ai été saisi par une impulsion irrésistible.
İçime atmaya çalışıyorum ama dayanılmaz bir acı veriyor.
Je prie le Seigneur de ne pas me laisser seule. "
Kötü davranışlarımın vermiş olduğu dayanılmaz azap ve sonsuz cehennem alevleri içinde günahlarımın cezasını çekme korkusunu göz önünde bulundurarak haksız yollardan edindiğim ve kurbanımın cesedinin yanına gömdüğüm tüm servetin gerçek sahiplerinin de öldüğünü varsayaraktan tek bir şartla bulunduğu yerin sahibine verilmesini öngörüyorum.
"Regrettant le mal que j'ai fait, " dans l'effroi d'avoir à payer mes péchés en enfer pour l'éternité, " j'exige que ces richesses mal acquises,
dayan 712
dayanamıyorum 241
dayanamadım 49
dayanamıyorum artık 51
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayanamıyorum 241
dayanamadım 49
dayanamıyorum artık 51
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17