Dayanın Çeviri Fransızca
2,313 parallel translation
- Dayanın Amiral.
- Tenez bon, amiral.
Biraz daha sürebilir, TJ dayanın.
Ça pourrait prendre un peu plus de temps, T.J., tiens bon.
Dayanın, efendim.
Courage, monsieur!
Sadece dayanın ve ben söyleyene kadar bekleyin.
Restez prudent et attendez mes consignes.
- Tamam. Daha iyi bir fikrim var, dayanın.
J'ai une meilleure idée.
- Dayanın, dayanın.
Tenez bon.
Her şey düzelecek, biraz daha dayanın yeter.
Ça va aller. Essayez de tenir encore.
Dayanın biraz!
Faites pas attention!
Dayanın tamam mı?
Ne bougez pas, OK? Ne bougez pas.
- Dayanın.
Tenez bon.
Tamam, dayanın.
- Attends. - Je prends ses jambes.
Dayanın, Doktor Bill.
Tiens bon, Dr Bill.
Dayanın majesteleri
Tenez bon.
Dayanın.
Accrochez-vous.
Ben aslında insanların düşündüğünden çok daha dayanıklıyımdır.
- Je suis un dur, tu sais.
Dayanın, Chris.
Ouais on y va.
Sonra pat! Kapılarına dayanıp, konuşarak onları tekrardan zıvanadan çıkartırsın.
C'est là que tu te rends chez eux et que tu les rends fous en te remettant à leur parler.
- Bütün kızılötesi sistemlerin karıştırmalara dayanıklılığını ve tüm havalandırma boşluklarının güvenliğini kontrol ederiz.
- Vérifier que... { \ pos ( 192,220 ) } les systèmes infrarouges fonctionnent { \ pos ( 192,220 ) } - et sécuriser les conduits d'aération.
Biraz dayan. Acıkmadın mı?
Tu n'as pas faim?
O adamlar işini iyi yapsa O.J. şimdi idamını bekliyordu. Dayanıklı camlar darbe geçirmez sanırdım.
O.J. serait en prison si les mecs n'avaient pas merdé.
Neredeyse oldu, dayanın millet.
C'est presque fini.
Aralarındaki ihtilafın kaynağı çok eskilere dayanıyordu.
C'est une rivalité de longue date encore très âpre.
Adamın ismi Bum Bum ve şimdiden bizden nefret ediyor. Monk nasıl dayanıyor?
Allons-y.
Vakaların geçmişi 30 sene öncesine dayanıyor. Ki bu da katilimizin 50'li ya da 60'lı yaşlarda olduğunu gösteriyor.
Il y a des affaires vieilles de 30 ans, notre matraqueur doit donc avoir dans les 50 ou 60 ans.
Bir kadının dayanıklılığını çok az kişi hayal edebilir.
Les femmes sont bien plus fortes qu'on ne l'imagine.
Biraz dayan, söz veriyorum senin anın da gelecek.
Accroche-toi. Ton tour arrivera, promis.
Ne kadar, hükümet diğer davalardaki davacılara karşın kullandığınız dayanıklı kanıtlarınızı gösterdi.
Cependant, le gouvernement a établi que vous avez fourni une aide précieuse dans l'ouverture de nouveaux cas de fraudes.
Hayır. Yani suçlamalarınız sadece dolaylı kanıtlara dayanıyor.
- Donc, vous basez vos accusations sur des conjectures.
Pardon sayın Hâkim, neye dayanılarak bunlar söyleniyor?
Pardon, Votre Honneur, sur quelle base?
Bana enerjinizi, dayanıklılığınızı, sabrınızı ve anlayışınızı verin.
Continuez à faire preuve de persévérance, de patience et de compréhension.
Bütün proje, oradaki suyun iyi olmadığı düşüncesine dayanıyordu ki bu yalan.
Tout le projet était basé sur l'idée que l'eau n'est plus bonne. C'est un mensonge.
Esas olağandışı olan, dayanıklılığın bu şekilde test edilmesidir.
Ce test d'endurance est vraiment extraordinaire.
Benim şahsen ikinci dediğimde pek bir tecrübem yok ama acının dayanılmaz olacağını düşünebiliyorum.
Je n'y connais pas grand-chose, mais j'imagine la douleur intolérable.
İşte o dayanılmaz ağrının sebebi bu.
- D'où la douleur.
Burada da dayanıksız olduğunu görebilirsiniz çünkü omur yüksekliği kaybı % 50'den fazla. Bu da ALL ve PLL'in çatladığını gösteriyor.
On voit une instabilité, car la perte de hauteur vertébrale est de plus de 50 %, ce qui veut dire que le LLA et LLP sont endommagés.
Dr. Shepherd ve Dr. Hunt'ın dayanıklılığınız ve duygusal dengeniz konusunda endişeleri var.
Le Dr Shepherd et le Dr Hunt ont remis en question votre endurance et votre stabilité émotionnelle.
Camilla'nın annesi o dayanıklı.
La mère de Camilla, elle est coriace.
Dayan Jess. Kendini bırakma sakın!
Accroche-toi, Jess.
Tabii ki dayanırsın.
Tu peux.
Menüdeki yazıların altın rengi olduğunu unutmayalım. Eleştirilere dayan, dostum.
Et n'oublions pas la mine d'or de fautes de typo des menus.
üstün öğrenme yeteneğim önünde eğil, bu oyunda seni yenebilirim, dayanıklıosın reflekslerin iyi oyunu nasıl başlatıyoruz?
Je crois que grâce à ma courbe d'apprentissage supérieure... je peux te battre à ce jeu, malgré ta grande force... et tes réflexes remarquables. Comment je commence la partie?
Birincil amaç erkek dayanışmasını sağlamak.
Le but principal est de se lier entre mâles.
"The Original Series" hani? Çözümleyebildiğim kadarıyla, Alpha'nın uzaktan silme aletine dayanıyor.
C'est basé sur la technologie de l'effacement à distance d'Alpha.
Bakın, Noel Baba'nın temelleri Güney Kutbu'na dayanır.
Avant, le pere Noël était basé au pôle Sud.
Sanırım bazı insanlar dayanıklı olamıyor.
Tout le monde n'a pas le courage nécessaire.
- Ve böylece hulahop yarışmasını kazandım. Ve ünlü Dr. Stella Clifton'un cinsel arzularını dindirmesi için dayanıklı pelvik'i geliştirdim.
J'ai gagné ce concours de hula-hoop et accru mon endurance pelvienne pour satisfaire la libido de la célèbre Stella Clifton.
Bayım dayanın!
Tenez bon monsieur!
Kayanın içinde büyüyebilecek kadar dayanıklıdır.
Elle est si résistante qu'elle peut pousser même sur la roche.
Ne dayanıklısın böyle!
T'es vraiment une salope à toute épreuve!
Bunu okuduğunuzda ölü ya da sağ olmamın bir önemi yok. Umarım dünya, bu günlük size ulaşana kadar dayanır.
Que je sois mort ou vivant quand vous me lirez, j'espère que le monde survivra le temps que ceci vous parvienne.
Dayan. Güçlü olmalısın.
Allons, sois courageuse.
dayan 712
dayanamıyorum 241
dayanamadım 49
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayan biraz 56
dayanamayacağım 24
dayanmalısın 17
dayanamıyorum 241
dayanamadım 49
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayan biraz 56
dayanamayacağım 24
dayanmalısın 17