Diye düşünmüştüm Çeviri Fransızca
3,418 parallel translation
Bir elbise istersin diye düşünmüştüm.
J'ai pensé que vous aimeriez avoir une robe.
Beysbol oynayabiliriz diye düşünmüştüm.
On aurait échangé quelques balles.
Yarışın tarihi ile ilgili birkaç şey bilmemi takdir edersin diye düşünmüştüm.
Je pensais que tu aimerais avoir une perspective historique.
Onu ön taraftan götürüp, biraz etrafı gezdiririz diye düşünmüştüm.
Je pensais lui montrer les environs.
Düşündüm ki biz... Seninle tanışmak güzel olur diye düşünmüştüm.
C'est juste... qu'à la longue, je me suis dit... que ce serait peut-être bien de te voir face à face?
Belki bütün takımı bir arada görmek istersin diye düşünmüştüm.
Je pensais juste que si tu voyais l'équipe au complet.
Benimle gurur duyarsın diye düşünmüştüm.
Je pensais que tu serais fière de moi.
Tam size göre olur diye düşünmüştüm.
Je croyais que cela allait vous plaire.
- Bunu istersin diye düşünmüştüm.
- Je pensais que vous en voudriez peut-être un.
Ve bunu patrona kendim götürürüm diye düşünmüştüm.
J'espérais le lui présenter moi-même.
Ben de belki devam etmeden önce son bir kez bakmak... iyi olur diye düşünmüştüm. Küçük bir hatırlama.
Et je pensais juste que peut-être ça vaudrait le coup de, tuvsais, jeter un dernier coup d'oeil aux répliques avant d'y aller, une petite révision.
Uyuyakalmak üzereydim. Kanalı değiştirmek iyi bir fikir olur diye düşünmüştüm.
Je m'endormais, je pensais que ça serait bien de changer.
Seversin diye düşünmüştüm.
Je pensais que tu l'apprécierai.
Silahın ağaçtan yapılma değil de gerçek düşmanlara karşı çalıştığını görmekten memnun olursunuz diye düşünmüştüm.
Je pensais que tu aurais apprécié de voir l'arme fonctionner sur de vrais opposants, pas des opposants en bois.
- Hayır, belki bir okuma seansı yapmak istersiniz diye düşünmüştüm.
Non, je pensais qu'on devrait peut être avoir une lecture aujourd'hui.
Belki bazı kostümleri yeniden tasarlayabiliriz diye düşünmüştüm.
J'ai pensé que peut être nous pourrions refaire les costumes.
Emekliliğim olacaktı diye düşünmüştüm.
C'était sensé être ma retraite.
Öyle mi? Doğrusu ben balayını çıkaramazsınız sanıyordum. Bir Faslıyla yatarsın diye düşünmüştüm.
Je pensais que ça casserait à la lune de miel, que tu baiserais un marocain.
- Belki yarı yarıya öderiz diye düşünmüştüm?
On pourrait faire 50 / 50?
Bugün bizim sığınağa gidebiliriz diye düşünmüştüm.
Je pensais aller au refuge des animaux.
En azından bir duruşma daha olur diye düşünmüştüm.
Première nouvelle. Je pensais qu'il y aurait d'abord un procès.
Bizi bir hapishaneye götürür diye düşünmüştüm.
Je croyais qu'il allait nous conduire dans une prison.
Ondan daha iyi bir sevgilin olur diye düşünmüştüm.
Je pensais que tu aurais une copine plus gentille que ça.
Pekala, sadece bugün bu aptal otel odasının dışında beraber kendi hayatımızı yaşamaya başlayacağımız gün olur diye düşünmüştüm
Très bien, je pensais qu'aujourd'hui nous pourrions enfin vivre nos vies ensembles en dehors de ce stupide hôtel.
Ne olacaksa olsun diye düşünmüştüm.
Je me suis dit que les dés étaient jetés.
Kölesi olduğum bu işten küçük bir örnek göstermek hoş olabilir diye düşünmüştüm.
Je pensais que ça serait bien de vous donner les gars un petit coup d'oeil sur le processus dont je suis l'esclave.
İştesindir diye düşünmüştüm.
Je te croyais au boulot.
Yardım edebilir diye düşünmüştüm.
Ça pourrait t'aider.
Önce cüceye bir çocuk masalı okurum diye düşünmüştüm.
J'avais d'abord envie de lire Le Nain, un conte pour enfants.
Sürpriz yaparım diye düşünmüştüm.
Je pensais te faire une surprise.
Siobhan, Şerif'e Banshee'yi gezdirirsin diye düşünmüştüm.
- Oh ferme la! Siobhan, je me disais que tu pourrais montrer au sheriff la ville de Banshee.
Bir paket cips, bir de kızılcık suyu içerim diye düşünmüştüm.
Et bien, un paquet de chips et un bonbon au gingembre.
Bakar mısınız? Yerine birini alırsınız diye düşünmüştüm ama?
J'étais en train de penser qu'il y avait peut être une opportunité pour un boulot?
İtiraf edeyim, şu ana kadar çoktan ölürsün diye düşünmüştüm.
Je pensais que vous seriez mort bien avant.
Biliyorsun, o an bu deli adam olmadan nasıl yaşarım diye düşünmüştüm.
Tu sais, il y a eu ce moment où j'ai pensé, comment vais-je pouvoir vivre sans cet homme incroyable?
- Sormaya değer diye düşünmüştüm.
- Ça valait le coup de demander.
- Hastadır diye düşünmüştüm.
- J'ai pensé qu'il était malade.
Acaba paramı geri alabilir misin diye düşünmüştüm.
J'aurais espéré que vous le récupéreriez pour moi.
Beni Ivan Block'la tanıştırabilecek birini tanıyorsundur diye düşünmüştüm.
Je me demandais si tu connaissais un proche d'Ivan Block.
Kendimi geliştiririm diye düşünmüştüm.
Je pensais que j'irais mieux.
Orada olabilirsin diye düşünmüştüm ama bu yüzden orada değildim.
Je me suis dit que je vous croiserais là-bas... mais je n'étais pas là pour ça.
Almanca, gözüne ve başka yerlerine girmemi sağlar diye düşünmüştüm.
J'ai pensé que l'allemand pour m'aider à entrer dans ses bonnes graces et dans d'autres endroits.
Çok süper olur diye düşünmüştüm.
Je croyais juste c'était cool.
Erken gelirsin diye düşünmüştüm.
Je pensais que tu arriverais plus tôt.
- Böyle yapıyoruz diye düşünmüştüm.
Mais je pensais que c'était l'idée! Jamais de la vie.
Sen bunu yapmamı istedin diye düşünmüştüm.
Que tu m'avais entraînée dans un plan cul.
- Memnun olursun diye düşünmüştüm.
- Eh bien, j'ai pensé que tu serais contente
Birlikte gideriz diye düşünmüştüm.
On part ensemble, je pensais.
Biz şimdi duvar hakkında konuşuruz diye düşünmüştüm.
Oscar confirme ses soupçons quant au mur en se faisant passer pour George Sr. J'ai pensé qu'on... J'ai pensé qu'on pourrait parler du mur.
Bu alet doğrudan Rock N Roll.. .. müzesine gider diye.. .. düşünmüştüm.
Je pensais que cette console irait juste tout droit au Rock'n'Roll hall of fame.
Dört ayim daha var diye düsünmüstüm.
Je pensais que j'avais 4 mois en plus.