Diye sormuş Çeviri Fransızca
91 parallel translation
"Mantık bunun neresinde" diye sormuş akrep. Her zaman mantıklı olmaya çalışırmış.
"Tu n'es pas logique", dit le scorpion.
Sonra bu iki tuhaf tip bir bara gitmiş. Yaşlı barmen onları uzun uzun süzdükten sonra "Kardeş misiniz?" diye sormuş.
C'est deux petits pédés qui vont dans un bar, le gros barman les observent pendant longtemps.
General, "Sen kiminle konuştuğunun farkında mısın?" diye sormuş.
Le général a dit : "Tu sais à qui tu parles?"
Biri gelip Clapton'a "sizinle çalabilir miyim" diye sormuş.
Un type demande à Clapton s'il peut jouer.
Kolay mı? diye sormuş prenses, şaşırmış bir halde.
"Três simple?", demanda la princesse, étonnée.
"Ne?" "Sen zenci misin?" diye sormuş. Onu dışarı postalamış...
"Comment, t'es négresse!" Et il la renvoie.
Adam, "Nereye gidiyorsun?" diye sormuş.
"Où allez-vous, comme ça?"
Daha önce nerede çalıştın? " diye sormuş.
"Où avez-vous travaillé jusque-là?"
Annem başka bir bisiklet alabilir miyim diye sormuş?
Elle a demandé si elle pouvait en choisir un autre.
Öğretmeni ona sperm yumurtayla karşılaşınca ne olur diye sormuş.
Le prof lui a demandé ce qui se passe après la fécondation.
"Bana bir iyilik yapar mısın?" diye sormuş olsam neyse. Ama bunu önermek...
Si je t'avais demandé de me rendre service, mais de là à le suggérer...
"Neden?" diye sormuş, Çavuş.
"Pourquoi pas"? Dit le sergent.
"Sen de kimsin?" diye sormuş Aytim, heyecanla.
"Qui es-tu?" Lui demanda Latim, ébahi.
"Sizi oğlum mu soydu?" diye sormuş.
Elle dit : "Mon fils vous a volé?"
'diye sormuş adama.
" Je t'en prie.
Akrep tilkiye sırtında beni taşıyarak karşıya geçirir misin diye sormuş.
Il demanda au renard de le prendre sur son dos pour traverser la rivière.
* Okyanusta * - Öğrenci başvuru kompozisyonlarına... * Ve ben de sadece yüzeceğim dedim * -... bakması mümkün mü diye sormuş.
Ben et moi, c'était très éphémère.
Cin beyaz adama dönmüş ve "Dileğin nedir?" diye sormuş.
Puis le génie dit au blanc, "Quel est ton voeu?"
Sonra "Ne kadar çaldınız?" diye sormuş.
Chauffage Kim les a grondés : "Combien avez-vous détourné?"
Onu yıkamış. "Böyle mi seviyorsun?" diye sormuş.
Il l'a lavée et a dit : "Tu aimes ça, hein?"
Sonra bir adam gelmiş ona yardıma ihtiyacın var mı, diye sormuş.
Et ce mec arrive et lui demande si elle a besoin d'aide.
Bay Stevenson sekiz yaşına geldiğinde bir başka çocuğa, Hurts Donut * sever misin ", diye sormuş.
Quand M. Stevenson avait 8 ans, il a demandé à un autre garçon s'il voulait une tranche de cake qui tue.
Bir gün yeni gelen hemşireye Hurts Donut sever misin, diye sormuş.
Un jour, il a demandé à l'infirmière si elle voulait une tranche de cake qui tue.
Sonrasında profesör öğrencilere, gorili gördünüz mü, diye sormuş.
Après coup, le professeur a demandé aux étudiants s'ils avaient vu le gorille.
"Ne zaman başlamalıyım diye sormuş."
" Quand dois-je commencer? 'demanda-t-il?
Hemşire, "Peki niye şapka takıyor ve eldiven giyiyorsun" diye sormuş.
Elle lui répond : "Pourquoi le chapeau et les gants, alors?"
Ona bekleyecek misin diye sormuş.
Whitney lui a demandé de l'attendre.
Benim duyduğuma göre ise "ne zamandır onu beceriyorsun?" diye sormuş.
Je n'ai pas entendu ça. Elle a dit : "Depuis quand tu la baises?"
"Gökkuşağı nedir?" diye sormuş oğlan.
Il demanda, "C'est quoi, l'arc-en-ciel?".
Yedi mi? " diye sormuş. Çok fazla görünüyor, değil mi?
Sept fois, cela paraît beaucoup, non?
Dominic oturacağı yeri göstermiş. Carter sağlığın nasıl diye sormuş.
Carter s'enquiert de sa santé, Dominic lui dit :
Sana uğrar ve aç mısın diye sormuş olurum.
Je passe chez toi te demander si t'as faim.
O bizim sürümüzü koruyor. " diye sormuş..
"J'ai dit ce que j'avais à dire" déclara le sorcier.
Barmene, "İşler nasıl?" diye sormuş, o da "Fena değil." diye yanıtlamış.
Ils ont demandé comment allaient les affaires. Et le barman a répondu que ça n'allait pas fort.
Çiftçinin karısı "200 kere mi?" diye sormuş "Bu harika değil mi hayatım?"
Sa femme lui dit, 200 par an, tu trouves pas ça épatant?
Sonra başka bir tekne yanaşmış ve biri, "Yardım ister misin?" diye sormuş.
Un autre bateau dit : "Vous avez besoin d'aide?"
Adamlarından biri ona "Bunu nasıl ispatlayacaksınız?" Diye sormuş. "Yapamam tabii, ama nasıl inkar edeceklerini duymak istiyorum." demiş.
Un collaborateur lui dit : "C'est impossible à prouver." Il a dit : "Je sais, mais je veux les entendre le nier."
Küçük bir kıza baban birini öldürürse ne olur diye sormuş. Kız da sonsuza kadar hapis yatar demiş.
Elle a demandé à une petite fille ce qui se passerait si ton père tuait quelqu'un, et elle lui a dit qu'il irait en prison pour toujours et qu'il ne sortirait jamais.
Cassie Warren, annesine Gomorrah partisi verebilir miyim diye sormuş.
Cassie Warren a demandé à sa mère si elle pouvait faire une soirée fétichiste.
Anladığım kadarıyla, kızın gözlerinin içine bakmış ve sana hiç uyuşturucu kullandın mı, hiç kullanır mıydın, diye sormuş.
Apparemment ta fille t'a regardé dans les yeux et t'a demandé si tu avais déjà pris de la drogue.
Ve'kir'nedir diye sormuş?
Il fit : "Comment ça, de la boue?"
Adam barda bacakları tutmayan tek kişiye gidip, "neden yürüyemiyorsun bacaklarında sorun mu var" diye sormuş.
Donc, ce type s'attaque à l'unique handicapé du bar, qui ne marche pas, et lui demande s'il a un souci avec ses jambes.
"Dedikodu günah mıdır?", diye sormuş.
"Je peux vous parler d'un péché" demanda-t-elle au vieil homme
"Yastığı bıçakla deştin mi?" diye sormuş.
"Vous avez étripé l'oreiller avec le couteau?" dit-il.
"Korkuyor mu?" diye adam kendine sormuş.
" A-t-elle peur? pensa l'homme.
"Korkuyor musun?" diye adam kıza sormuş.
" As-tu peur? lui dit-il.
"Seks hayatımı iyileştireceğine emin misin?" diye sormuş.
L'Arabe : " Effendi aux 1 000 Chameaux, achète!
Esnafız ya bizde, "Nasıl?" diye sormuş bulunduk.
Je te rembourserai elle m'a dit. Sans réfléchir je lui ai demandé comment.
- Gelin neden gülümsüyormuş? diye sormuş.
- Pourquoi la mariée sourit?
Şeyi sormuş muydu sana? Ölümü çok düşünüyor musun diye?
T'a-t-elle demandé si tu penses beaucoup à la mort?
Decker'ın cenazesinde Viggo diye bir adam varmış. Bir adamı sormuş.
À l'enterrement de Decker... un gars nommé Viggo cherchait quelqu'un.