English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Isımı

Isımı Çeviri Fransızca

23,221 parallel translation
Bir iş üzerindesiniz ve benden vazife icabı yardım etmemi istiyorsunuz.
Vous êtes affaibli, et vous demandez de l'aide en faisant appel à mon sens du devoir?
- İş akışını organize etmemiz lazım.
On doit s'organiser.
Bu çocuk hiç yasal iş yapmaz mı?
Ce gamin fait des choses légales?
Bu iş fiyasko olabilir ama Lou Bega'nın "Mambo Number One" şarkısıyla mı çıkış yaptığını sanıyorsun?
C'est peut-être débile. Mais tu crois que Lou Bega a tout déchiré avec "Mambo Number One"?
Sıkıntılı bir dönemdi. Princess Carolyn sana yardım etmek istedi ve iş teklif etti.
Tu étais dans une impasse, Princesse Carolyn voulait t'aider, et elle t'a offert le job.
Birisi onunla konuşup burada iş bulabileceğimi söyledi.
Quelqu'un m'a dit d'aller le voir pour avoir un travail ici.
Sabahleyin ilk iş bunu yapacağım.
Je pars dès demain matin.
Bir muhabir... bir terörist ya da bir iş adamı mı?
Journaliste? Terroriste? Homme d'affaire?
Yapman gereken bir iş var Pamuk Prenses'e, arkadaşlarına yardım etmelisin.
Tu as du travail à faire... aider Blanche Neige, tes amis.
Yapmam gereken iş yüzünden çok fazla aşı oldum. Bunlar yüzünden bir sürü alerjim oldu.
J'ai inoculé tellement de vaccins avec ce que je fais, ça m'a donné toute une série d'allergies.
- İş için teşekkür ederim Bay M.
Merci beaucoup pour le spectacle, Mr M.
Şimdi de iş arkadaşları mı olduk?
On va donc être de simples collègues maintenant?
Robyn eski bir suçluydu, ama şartlı tahliye memuru ona iş vermem için bana baskı yaptı...
Robyn était une ex détenue, mais son contrôleur judiciaire m'a demandé de lui donner un travail...
Yaptığımız iş kanuniydi.
- Le business est légal.
Toplantı konusunda çok gergindim. Ama iyi iş çıkardım.
Si nerveuse de la réunion, mais surprise par moi-même.
Martha için yapabileceğim en iyi kocalığı, size ve Bayan Cratchit'e de en iyi damatlığı yapacağım ve tüm kardeşlerime en iyi abiliği yapacağım ve iş en iyi babalığa gelirse yine aynı şekilde.
Je serai le meilleur mari pour Martha, le meilleur gendre pour vous et Mme Cratchit, le meilleur frère pour les petits, et au moment voulu, le meilleur père aussi.
James, babamın iş yaptığı kişilere ziyarette bulunmam konusunda bana eşlik edeceğini söyledi.
James a offert de m'accompagner visiter tous ceux avec qui père est en affaires.
Seninle iş yapmak bir zevkti, canım!
Un plaisir de faire des affaires avec vous, mon cher!
- Evet, ama şimdi hatırladım yapmam gereken bir iş var. Amelia'ya sevgilerimi iletin.
- Je viens de me rappeler... j'ai quelque chose...
İkinizi yalnız bırakayım. İş konuşmanız için.
Je vous laisse entre hommes pour parler affaires.
Damian'la birkaç yıldır iyi iş yapan bir yatırım fonu şirketimiz var.
Damian et moi avons une entreprise de gestion des risques qui fonctionne bien depuis quelques années.
Japon-Amerikan iş adamı Sean Kagame ve Jarod Taylor. Taylor Yatırım'ın sahipleri.
Sean Kagame, un entrepreneur nippo-américain, et Jarod Taylor, les propriétaires des investissements Taylor.
Bizim yaptığımız iş... Şu anlık gölgelerin altında.
Le travail que nous faisons... il est dans l'ombre, pour l'instant.
Yazarlık kariyerini en azından. Pek de iyi iş çıkardığımız söylenemez.
enfin, en tant qu'auteur en tout cas.
Rach, bu benim bir iş arkadaşım.
Rach, c'est un collègue.
Bay Finch, size bu iş için vurulmayı göze alacağımı söylemek isterim.
M. Finch, je veux juste vous dire, Je vais prendre une balle à cette offre.
Bir iş için daha sana ihtiyacım var.
Je voudrais que tu fasses encore une chose.
Samimiyetle bana olan ilginizden dolayı teşekkür ederim ve karşı teklifimin şartlarını kabul ederseniz sanırım bu iş olur.
J'apprécie votre intérêt pour moi, sincèrement, et... Et si vous voulez bien accepter les conditions de ma contre-proposition, emballé c'est pesé.
Yıllar önce, doku üretmedeki potansiyeli gördüğümde iş arkadaşlarım mümkün olmaktan çok uzak olduğunu söylediler.
Il y a plusieurs années, quand j'ai vu le potentiel dans la fabrication de tissus, mes collègues pensaient impossible la mise en pratique.
Yapılmış en kapsamlı beyin akım grafiği makinesi olmayabilir ama iş görecektir.
C'est peut-être pas le meilleur appareil EEG créer, mais ça fera l'affaire.
İş verenleri ona düşman mıydı?
Avait-t-il des ennemis parmi les employés?
Arkamdan iş çeviren adamla mı birlikteyim?
Le petit cachottier? Oui.
İş için buradayım, bir kadını arıyorum.
Je suis là pour affaires, je cherche une femme.
Kapalı alanda yapabileceğim bir iş var mı?
Il y a des tâches que je pourrais faire à l'intérieur?
İşin aslı iş için batıya taşınacağım ve Max'le beraber çok zaman geçirdik.
Vous voyez, le truc c'est... que je vais déménager à l'ouest pour un boulot et... Max et moi avons passé beaucoup de temps ensemble, et j'aimerais simplement lui dire au revoir.
Ben İş Verme ve Yardım Ödenekleri'nde değerlendirmeleri gerçekleştirmek üzere Çalışma ve Emeklilik Bakanlığı tarafından atanmış bir sağlık hizmetleri uzmanıyım.
Je suis une professionnelle de santé mandatée par le ministère du Travail pour évaluer des demandes d'indemnités d'invalidité.
Yarı zamanlı bir iş bulacağım ve derslerime geri döneceğim.
Je vais bosser à mi-temps et retourner à mes livres.
İş arama ödeneğine başvurmam gerekiyor. Peki, evet.
Je dois m'inscrire comme demandeur d'emploi et je veux utiliser un de ces trucs.
Şimdi İş Verme ve Yardım Ödenekleri başvuru formunun çıktısını alıyorum.
Là, j'imprime le formulaire d'appel pour les indemnités d'invalidité.
Bu ciddi bir iş ve burada insanların sadece bir hakkı var, tamam mı?
C'est une affaire sérieuse. Les gens n'ont droit qu'à une chance.
Verebileceğin bir iş var mı?
Y a du boulot?
Sana birkaç iş ayarlayacaktım.
J'allais vous filer du taf.
Ve eğer yaptırım altındaysanız iş aramaya ve başvurmaya devam etmek zorundasınız.
En cas de sanction, vous devez continuer à chercher un emploi et à pointer.
Online iş aramaları için sana yardım edebilecek birisini bul.
Faites-vous aider pour les recherches sur Internet.
İş bulma ve destek ödeneği, haklarımın iadesi başvurum için gelmiştim.
Je viens pour mon appel, pour le rétablissement de mes indemnités d'invalidité.
- İş eşyalarımı almam gerek.
- J'ai juste besoin de prendre mes affaires de boulot.
İş arkadaşlarının yanındayken kendini tutuyor ama yalnız kaldığımızda tam bir- -
Elle reste calme devant les autres au boulot, mais quand on est seuls,
İşlerim yolunda gitmedi ve amcan bir iş teklif etti.
Mes affaires n'ont pas marché, et ton oncle m'offre un job.
Biliyor musun Harvey, yatırım yapmak istemiyorsan yapma ama babamın ne kadar kötü bir iş adamı olduğu konusunda bir derse ihtiyacım yok.
Tu sais quoi, Harvey? Si tu ne veux pas investir, n'investis pas, mais je n'ai pas besoin d'une leçon de toi sur combien mon père est un mauvais homme d'affaire.
Gerçek şu ; sen arkamdan iş çevirdin, o da yasal olmayan bir şey yaptı ve şimdi de senin yaptığın bir şey yüzünden aranızda bir seçim yapmak zorundayım.
La vérité c'est que tu as fait les choses dans mon dos et donc il a fait quelque chose d'illégal, et maintenant je dois choisir entre lui et toi à cause de ce que tu as fait!
Bana iş mi teklif ediyorsun?
Tu m'offres un job?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]