Kalabalık Çeviri Fransızca
4,402 parallel translation
Kalabalık. "Kalabalığın tepesi."
Les paroles, c'est : "Top of the heap".
Aha, kalabalık havaya girdi.
Chaud public, ce soir.
Amaçları kalabalık bölgeleri hedef alıp haşereleri yok etmekti :
Ils venaient ici éradiquer la vermine : nous.
Alex, çok kalabalık olacak, daha da büyütmeliyiz.
Alex, la foule va être énorme. Il faut quelque chose de plus gros.
Her yıl kalabalık artıyor ve her yıl beni gösteriyi daha büyük yapalım diye korkarak arıyorsun.
Chaque année la foule grossit et chaque année tu m'appelles en panique pour me dire qu'il faut un plus gros spectacle.
Kalabalıktan ucuz yırttık galiba.
J'ai évité l'heure de pointe.
Sonra kalabalığın sesini duyuyorum. Çok kalabalık. Sanki, futbol stadyumu.
Puis j'entends la foule en délire comme dans un stade.
Aaron, bu kalabalık yüzünden, seni güçlükle duyabiliyorum.
Aaron, j'ai du mal à t'entendre dans cette foule.
Yumurtalarını kalabalık yerleşim alanlarından olabildiğince uzağa bırakacak.
Mon opinion d'expert, c'est sans aucun doute qu'elle va pondre ses œufs dans la zone la moins peuplée qu'elle trouvera.
Yani onu kalabalık alanların yakınında bir yerlerde bulamayacaksın.
Alors inutile de la chercher dans une zone démographiquement chargée.
Ve son düzlükte kalabalık çıIdırır!
Ils sont dans la dernière ligne droite, la foule est en délire!
Oynak Papa kalabalık insanların arasında yürür. Ve o MGM'ye gider.
Il traverse la foule, monte dans sa voiture et s'en va au MGM.
O zaman üç kişiyle kalabalık olunuyorsa yedi kişi güzel kızımız için epey zorlayıcı olmalı.
Eh bien, si trois c'est trop, alors sept risque d'être un vrai défi pour notre charmante demoiselle.
Altı numaralı daireye yerleştiler... kalabalık Kulikov... ailesinin eski evine.
Ils s'installèrent dans l'appartement 6, où une grande famille avait vécu, les Kulikov.
Kalabalık bunu duyunca, söylediği şeyler üzerine hayrete düştü.
" Quand les gens entendirent ceci, ils étaient éblouis par sa doctrine.
Çok fazla resmiyet kalabalık hissettiriyor.
Avec le vouvoiement, on a l'impression d'être 4.
Bütün gözler sahnedeyken, kalabalık bir tiyatrodan kaçabilmek için yapacakların inanılmaz, değil mi?
C'est étonnant ce qu'un théâtre plein te permet de faire quand tous les yeux sont rivés sur la scène?
Hayır, haklısın, bu kalabalık için çok seksi.
Non, tu as raison, C'est trop sexy pour ce public.
Kalabalık köşeden dağıldı.
Ils s'isolent juste dans le coin.
Kalabalık mıydı?
Il y avait du monde?
Odanın kalabalık olduğundan bahsediyorduk P-Hound da kimin kalacağını belirlemek için oylama yapalım dedi.
Et P-Hound suggerait qu'on vote pour voir qui resterait dans la chambre.
Ama çok kalabalık olduğu için suyu görememişti.
Mais il y avait trop de gens pour voir l'eau.
Ama bu ters tepki, daha büyük bir ters tepki doğurdu. Herbert Love'ın konuşmasını dinlemek için toplanan kalabalık taşkınlık çıkarmak üzereydi.
Mais cette situation entraîna un autre effet boomerang alors que la foule rassemblée pour entendre Herbert Love devenait frénétique.
Asla kalabalık bir ortamda yangın var diye bağırmayın.
Ne criez jamais "au feu" dans une pièce bondée.
Vay canına. Ne kalabalık ama.
Bon public...
Nesillerdir, kalabalık yaşıyorlardı.
"... Reliés. Vivant avec les autres générations... "
Burası çok kalabalık.
La place est assiégé.
Kafama bir boru ile vurdu sonra da kalabalık bir partide ateş etti.
Il m'a assommé avec un tuyau puis a ouvert le feu à une soirée pleine de monde. Bien que je compatis à votre chagrin...
Yarın kalabalık toplamak istiyorsak bugün düşmen lazım.
Si tu veux du public demain, tu dois te planter aujourd'hui.
Kalabalık onu yakaladığında sadece kimin geri döndüğünü sor.
Demande-lui qui est revenu pour elle. Quand la populace l'avait allongée par terre.
Genç oyuncuyla büyülenen kalabalık, yaşlı oyuncunun hatıralarıyla baştan çıkıyor.
La foule est sous le charme du plus jeune, mais séduite par l'illustre passé du plus vieux.
İsmimi anons edecekler. Kalabalık deliye dönecek.
Ils vont annoncer mon nom, va de foule deviennent fous,
Kalabalık saatlerde farklı hızlara göre hesaplar yapıyorum.
Limites de vitesse variables aux heures de pointe...
Hadi, kalabalık.
Rejoignez-nous.
Orası çok kalabalık efendim.
Il y a du monde, monsieur.
Eskiden kalabalıktık.
Avant nous étions beaucoup.
Dediğim gibi, gurubumuz daha kalabalık.
Comme je l'ai dit, nous avons un groupe beaucoup plus grand.
Kalabalık ölümüne dövüşmeleri için tezahürat tutuyordu.
Et une foule autour d'eux clamant de se battre jusqu'à la mort.
Bize, gökteki yıldızlar kadar kalabalık bir soy vadetti.
Il a promis des descendants aussi nombreux que les étoiles.
- Kalabalık buna nasıl yanıt veriyor?
La foule... comment réagit-elle?
Kalabalık ona tapıyor.
La foule le vénère.
Kalabalık bir grup onlar.
Ils sont nombreux.
Bu gece resmen bir uçak kazasının bir tren enkazını, kalabalık bir otoyolun üzerine yollaması gibi olacak.
Ce soir, il va y avoir un crash aérien qui va faire dérailler un train sur une autoroute bondée.
ama kasabanız dışında hiçbir yerde... böyle güzel kızlarla dolu... bir kalabalığı görme zevkine varamadım.
Mais je n'ai jamais eu le plaisir de voir une telle multitude d'aussi jolies filles. comme ici dans ce merveilleux Roughdovender.
Etherweller dışında hiçbir yerde... böylesine güzel kızlarla... dolu bir kalabalığı... görme zevkini tadamadım.
Je n'ai jamais eu le plaisir de voir une telle multitude de filles aussi jolies, ni aussi intéressées par mes services que comme ici à Ethelweller.
Ama hiçbir yerde böylesine güzel kızlarla dolu... bir kalabalığı görme zevkine varamadım.
Mais je n'ai jamais eu le plaisir de voir une telle multitude de jolies filles.
Kısa süre önce orada kalabalığın saldırısına uğradık.
Il n'y a pas longtemps, nous avons ete attaques par la foule là-bas.
Evet, deli gibi kalabalık.
- C'est dingue.
Kalabalığın içinde bir kız vardı.
♪ there was a girl who blended in ♪
* Daha iyiyimdir kalabalık içinde * * Marilyn, Marilyn, buraya, buraya *
Marilyn, Marilyn!
Eğer kalabalık kontrolden çıkarsa Pilatus'un ne yapacağı belli.
Et qui sait ce que fera Pilate si la foule devient incontrôlable?