English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kayboldum

Kayboldum Çeviri Fransızca

861 parallel translation
Onu terk ettim, çocukları aldım ve gizlice ortadan kayboldum.
"Je l'ai abandonné, pris mes enfants et j'ai fuit en secret."
Aşağıya, ben kayboldum bile!
A la tienne, je dois partir!
Kestirme bir yol bulmaya çalışırken kayboldum.
Je cherchais un raccourci.
Bu yüzden sahip olduğum her şeyi ona bırakıp ortadan kayboldum.
Je lui ai donné toute ma fortune et j'ai disparu.
Kayboldum.
Je suis perdu.
Ama bir gece siste kayboldum ve döndüğüme seviniyordum, evine hoş geldin konuşması neydi sence?
Mais une nuit, j'étais perdu dans le brouillard et tout heureux de rentrer, que croyez-vous qu'elle m'a dit? Elle espérait que je m'étais écrasé.
Fundalıklarda kayboldum!
Je suis perdue sur la lande.
Ben Monroe'dan Elizabeth Bacon, ve kayboldum.
Élisabeth Bacon, de Monroe. Je suis perdue.
Kayboldum.
Je suis perdue.
Kabul etmeliyim ki kayboldum. Nerede olduğumuz konusunda en ufak bir fikrim yok.
Je me demande bien où nous sommes.
Bir adam öldürdüğüm için, bir süre ortadan kayboldum.
J'avais tué un homme. Je me suis éloigné.
Kayıp eşya bürosundayız. Ben kayboldum, sen bulundun.
Je suis un objet et je vous ai trouvée!
Kayboldum.
J'étais perdu.
- Geciktin. Kayboldum.
- Tu es en retard.
Kayboldum.
Je me suis perdu.
Burada kayboldum. - 5 numaradalar.
- Je me suis perdue.
Otostop çekiyordum ve kayboldum.
Je me suis perdu.
Kuleden kaçıp kalabalığın arasına karışarak gözden kayboldum... ve ayakları yorulana kadar yürüdüm.
Je me suis sauvée en courant, errant jusqu'à l'épuisement.
Ben kayboldum. Bu berbat adada kayboldum.
Je suis perdu... perdu... sur cette île horrible.
Sonra gittikçe küçüldüm, küçüldüm,.. ... ta ki minicik bir sperm olana kadar,.. ... ve sonra kayboldum.
Je suis devenu toujours plus petit... petit comme une graine, et puis j'ai disparu.
Hikâyelerinin içinde kayboldum.
C'est que je me perds dans toutes ces inventions.
Kar fırtınasında kayboldum, Montana'dan gelen geçitte.
Je me suis perdu dans la tempête, en venant du col du Montana.
"... aynı zamanda ormanda kayboldum. "
" car je suis perdu dans la forêt.
Sonra biri geldi ve o koşup uzaklaştı... ben de kayboldum.
Quelqu'un est arrivé et elle m'a laissée. Et j'étais perdue!
lütfen, beni içeri alın. kayboldum.
S'il vous plait, laissez-moi entrer, je suis perdu
ben... ben bir yabancıyım. ben... kayboldum.
Je suis un étranger, je... je suis perdu
hayır, beni anlamıyorsunuz. ben kayboldum.
Oh, vous ne comprenez pas, je suis perdu
Şu anda kayboldum.
- Je suis paumé, dis donc.
- Kayboldum diyorum sana!
- Je te dis que je suis paumé!
Kayboldum!
Je suis perdu!
Kusura bakma, evladım. Korkarım kayboldum.
Désolé, je crains d'être perdu.
Senin odanı ararken kayboldum.
J'ai voulu vous retrouver, et je me suis perdue.
Kyoto'ya dönmeyi umuyorum, ama bu yaban tarlaların arasında kayboldum.
Je dois rejoindre Kyoto mais je me suis perdu dans ces roseaux.
Donerken, kayboldum.
En s'éloignant, on se disperse. D'accord?
Ve kayboldum.
Et j'étais perdue.
Evet, sanırım İtiraf etmeliyim, kayboldum.
Oui, je suppose que je... dois l'avouer, je suis perdu.
Sanırım kayboldum.
Je me suis perdue.
İki yıl önce, gazeteci Fandor kılığında milyarlar değerindeki mücevherle gökyüzünde kayboldum.
Il y a deux ans, sous les traits du journaliste Fandor, je disparaissais dans le ciel en emportant un milliard de bijoux.
Kayıp giden tanıdıklardan hüzün getirdim yine ve yine hislerimin derinliğinde kayboldum.
je gardais une forte amertume des rencontres perdues et, une fois de plus, je me perdais au fond de mes sens.
Çıkışı arıyordum. Bütün bu koridorlar ve kapılar çok karmaşık. Sanırım kayboldum.
Je cherchais la sortie, mais avec tous ces couloirs... c'est tellement facile de se tromper.
- Evrenin derinliklerinde kayboldum. -
Je suis perdu au fin fond de l'univers.
Öylesine, başıboş dolaşıyordum ve kayboldum.
Je n'en sais rien, je me suis perdu dans les rochers...
Şimdi tümüyle kayboldum.
Voyou, impudant...
"Doğduğum gün, yitip kayboldum!"
Le jour où je vins au monde, mon père mourut!
Sanırım kayboldum.
Je ne sais pas où je suis.
Buradayım, senin özel cennetinde kayboldum.
Je m'étais perdu dans ton jardin d'Eden privé.
Hayır, hayır. Ben kayboldum.
Non, je me suis perdu.
Kayboldum...
Je suis perdu.
Ben de kayboldum.
Il m'a dit d'y aller seule.
Ben de kendi endişelerimin derdindeydim. Yolun yarısında kayboldum.
J'étais plutôt inquiet moi-même.
Savaştan önce, amaçsızca yaşadım ve kaçtım, hep büyük kalabalıklarda kayboldum.
Vous croyez qu'un autre pourrait le faire?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]