English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Konuşmayın

Konuşmayın Çeviri Fransızca

2,378 parallel translation
Ama kimseyle konuşmayın.
Ne parlez à personne.
Hep bir ağızdan konuşmayın ama.
Pas tous en même temps.
Parkta onlarla konuşmayın.
De ne pas leur parler au parc.
Hayır... karım hakkında sanki ölmüş gibi konuşmayın
Ma femme n'est pas morte.
Karım adına konuşmayın
Ne parlez pas pour ma femme.
Aranızda fısıldayarak konuşmayın.
Ça suffit, les messes basses.
Kasedin diğer yüzünü takana kadar konuşmayın. Tamam.
Ne parlez pas avant que je retourne ma cassette.
Otto'yla sakın konuşmayın, ofisini sakın aramayın.
Ne parlez pas à Otto Ne le rechercher pas.
Çabuk hareket edin, kimseyle konuşmayın, hiçbir şeye dokunmayın. Anlamıyorum.
Dépêchez-vous, ne parlez à personne, ne touchez à rien.
Böyle konuşmayın. Odise destanındaki gibi kurnazca bir numara tertiplemeyi düşünüyordum.
Je pensais que je pouvais être votre rusé Odyssée.
Biliyorsun kovboyların sessizliğinde bir bencillik vardır herkesi konuşmayı sürdürmeye zorlarlar.
Ce silence de cowboy est un peu égoïste, ça oblige tout le monde à faire les efforts de conversation.
İşe başladığım ilk gün yaptığın konuşmayı hatırlıyor musun?
Tu te souviens... de ton discours lors de mon arrivée?
Owen Lynch'in bu konuşmayı duymasını garantilemek istiyordu.
Il voulait être sûr qu'Owen l'entende nous appeler.
Bu konuda konuşmayı sevmiyor ama kanında protein eksikliği var.
Elle n'en parle pas, mais elle souffre d'hypoprotéinémie.
Tüm hayatınızı bunu merak ederek geçirebilirsiniz... ama nasıl bir ebeveyn olacağınızı öğrenmenin yegane yolu konuşmayı kesip
On peut gâcher toute une vie à se poser des questions, mais la seule façon de savoir quel genre de parent on serait, c'est d'enfin cesser d'en parler...
- Benim için önemli bir gündü..... o ise sırf havadan sudan konuşmayı sevmediği için gelmedi!
C'était important pour moi et il n'a pas voulu y aller parce qu'il n'aime pas les mondanités.
Düğüne sırf havadan sudan konuşmayı sevmediğin için mi gitmek istemiyorsun?
Tu n'as pas voulu aller au mariage avec lui parce que tu n'aimes pas les mondanités?
Aranızda konuşmayı bırakın.
Alors arrêtez de parler.
Sam konuşmayı öğrenmeye geç kaldı ve Bengalce onun kafasını karıştırıyor.
Il a un retard de langage et ça le perturbe.
Kesişen yolların kralı. Bu konuşmayı duymuştum.
Le roi des croisées, j'ai déjà entendu ça.
O konuşmayı yapmaması gerekliydi, Eric.
Il n'était pas censé faire ce discours.
Ben konuşmayı kesince duyacağınız bu gürültülü iç sıkıcı ses de nesi?
Quel est ce son sourd et ennuyeux que vous entendrez quand j'aurais fini de parler?
Leonard, bu konuşmayı beş yıl önce yapmadık mı?
On n'a pas déjà eu cette conversation?
Annemle babama yaptığın şu minik konuşmayı hatırlasana.
Souviens-toi de ton discours à Papa et Maman.
Söz konusu gazeteciler olunca, olay konuşmayı aşar Bay Decker.
Ce n'est jamais juste un mot avec les journalistes, M. Decker.
Götün tekiymişim gibi konuşmayı bırakın.
Arrête de me parler comme si j'étais un trou du cul!
Ben mi göremiyorum, yoksa siz, burada olmayan birisiyle konuşmayı mı planlıyorsunuz!
Est-ce que quelque chose m'échappe? Il semble que vous voulez parler à quelqu'un qui n'est pas ici!
Sadece bunu konuşmayı sürdürmek istemiyorum, o kadar.
Je n'ai pas envie de m'appesantir dessus, c'est tout.
Yani Arun'la yapacağın konuşmayı öne çeken bu olay mıydı?
Cet événement est-il la raison de votre discussion avec Arun?
Stan'le ailemin şehre taşınmasını konuşmak istedim, ama konuşmayı bile reddediyor.
C'est impossible. Respect.
Bu konuşmayı yapmıyorum.
Je n'ai pas cette conversation.
Bırak, konuşmayı O yapsın.
- Laissez-le parler.
Bu konuşmayı yapacağımızı sanmı... Evet.
Poussin, on n'aura pas cette conver...
Alan Greenspan bu filmde konuşmayı reddetti.
Alan Greenspan n'a pas souhaité être interviewé.
Bu filmde konuşmayı reddettiler.
Aucun n'a souhaité être interviewé.
Haklısın. O cümleyi söylerken neredeyse vazgeçiyordum ama konuşmayı yarıda kestim.
J'ai même abandonné avant la fin de la phrase.
Ajan Nash'in seks hayatı hakkında konuşmayı bitirdiğinizde Brian'ın çöpünde bulduğum önemli bir şeyi size göstermeliyim.
Quand vous aurez fini avec sa vie sexuelle, j'ai un truc important à vous montrer. T'as trouvé quoi?
Eski Samantha ve Steven bu konuşmayı düşünmezdi bile.
{ \ pos ( 192,230 ) } Les agents que je connais n'auraient pas eu cette conversation.
Teşekkür ederim. Ayrıca George, telefonda konuşmayı pek sevmem ama istediğin zaman arayabilirsin.
J'aime pas trop parler au téléphone, mais n'hésite pas.
- Hayır, Gus, hayır. Bu konuşmayı seninle hiç yapmadık.
On n'aura jamais cette conversation.
- Sağol. Düşüncelilik olayını da unutma sakın. Bu konuşmayı bitirmek istiyorum gerçekten.
N'oublie pas cette histoire de récompense, je veux finir la conversation.
Ama konuşmayı duymadım.
Mais je n'ai pas entendu la conversation.
Böyle konuşmayı bırakır mısın?
Arrête d'être défaitiste, d'accord?
Ama o konuşmayı yapmasaydı siz oraya gitmeyi bile- - Boşver.
Sans son discours, vous n'auriez même pas essayé de... J'ai rien dit.
KaçırıIma hakkında yaptığın konuşmayı dinledim, Frank.
J'ai vu votre conférence de presse sur le rapt, Frank.
Maynard'la yaptığın konuşmayı bana söylemeliydin.
T'aurais dû me parler avant d'aller voir Maynard.
Tamam, artık konuşmayı kesiyorum...
D'accord, je vais arrêter de parler n...
Beni bu konuşmayı yapmak zorunda bıraktın.
Et tu m'as laissé me ridiculiser.
Bu ön konuşmayı geçsek umarım kusura bakmazsınız.
Excusez-moi, mais allons droit au but.
Teşekkür ederim. Nasıl bir risk aldığını biliyorum. Bunu atlatırsam, sana o son konuşmayı borçluyum.
Je sais que tu prends un risque, et si je m'en sors, je te devrai cette conversation.
Şimdi de bizim ne yapacağım hakkında bir bankacı olarak para kazanmak yerine bir çözümleyici olarak para kazanmamın neden bu kadar önemli olduğu o yorucu ve bitmek bilmez konuşmayı yapmamız gerek.
Et donc, on va avoir l'éreintante discussion biannuelle sur ce qu'il faut faire et surtout pourquoi je suis un analyste financier, et pas un banquier.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]