English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Y ] / Yaptılar

Yaptılar Çeviri Fransızca

7,223 parallel translation
Ovv Taliban kampındaydım bana işkence yaptılar.
"Oh, j'ai été dans un camp de prisonniers. J'ai été torturé par les Talibans."
Krallığı kurtarmak için yapmaları gereken şeyi yaptılar.
Ils ont fait ce qu'ils pouvaient pour sauver un royaume entier.
Kemoterapi yaptılar.
Ils lui ont fait de la chimio.
Azılı katillerin beyinlerini kullandılar ve oradan ters mühendislik yaptılar ince ayarlı, 3 evreli aktivasyon işlemi.
Ils ont utilisé les cerveaux de tueurs de masses et ont fait de l'ingénierie inverse à partir de cela, un procédé d'activation en 3 phases bien réglé.
O çocuklar fırsatını bulunca ne yaptılar?
Qu'ont fait ces gosses dès qu'ils ont eu une occas'?
Onlar da hata yaptılar.
Ils ont fait une erreur.
bu yasal değildi sanırım panik yaptılar.
Ce sont des clandestins, ils se sont effrayés.
Bana... Bana ne yaptılar?
Ce qu'ils m'ont fait?
Kuvira, Ba Sing Se'de düzeni sağlayarak kendini kanıtladıktan sonra Raiko ve diğer dünya liderleri, onu Toprak Krallığı'nın geçici lideri yaptılar.
Kuvira a fait ses preuves en stabilisant Ba Sing Sé, si bien que Raiko et les autres l'ont mise provisoirement à la tête du royaume.
Ama, gerekli belgeler olmadan nasıl ticari uçuş yaptılar?
Mais, surtout, comment ont-ils obtenu un vol commercial sans les bons documents?
Ben inancımı bırakmam dedim, ama beniyakaladılar, onlar... ruhumu benden aldılar, bunu gerçekten yaptılar, ve şeytanın içime girmesine izin verdiler.
Je ne veux pas renoncer à ma foi, mais ils m'ont maintenu, ils... ils me l'ont pris, ils ont pris mon âme, et ils ont laissé le diable entrer.
Bunu neden yaptılar?
Bordel, pourquoi ils feraient cela?
Ruhlar Unalaq ile işbirliği yaptılar ama.
Vous avez aidé Unalaq.
Ah, teftiş yaptılar zaten.
Oh, nous avons déjà eu notre inspection.
Sonra da, bir kısmını punk rock'çı arkadaşlar yaptı. Muhtemelen üç martini içtikten sonra yaptılar.
Et d'autes ont été posées par mes amis punk peut-être après un repas bien arrosé.
Tehlikeli maddeci adamlar bazı testler yaptılar ve maddenin kabartma tozu olmadığını söylediler.
Les hommes de l'Hamzat ont fait des tests préliminaires, ce n'est pas de la levure.
Yaptılar.
Ils le faisaient.
Bakanlarını biz öldürmeyince, kendileri yaptılar.
Puisque nous n'avons pas tué leur pasteur, ils l'ont fait eux-mêmes.
Sana ne yaptılar?
Que vous ont-ils fait?
Merkezden geri dönüş yaptılar.
HQ à vous.
Bizi hedef yaptılar.
Ils nous ont visés.
Satış için arabuluculuk yaptılar.
Ils servaient d'intermédiaires.
Hayır, yaptılar.
Non, ils l'ont fait.
Atıyor. Faul yaptılar! Evet!
Il l'envoie dedans, malgré l'obstruction!
Bir teklif yaptılar.
Me faire une offre.
İlaçlarını mı değiştirdiler, ne yaptılar?
Ils ont changé tes medocs, ou quoi?
Muhafızlar ve hizmetçiler öldürüldü, ve bunu bizi zayıf göstermek için yaptılar.
Gardes et serviteurs sont morts. Ils nous pensaient faibles.
Sana ne yaptılar?
Qu'est-ce qu'ils t'ont fait?
Leo, sana ne yaptılar böyle?
Leo... Qu'est-ce qu'ils t'ont fait?
- Babana da böyle yaptılar! - Otur yerine!
- Comme ils l'ont fait avec votre père!
- Ve hızlı bir 20. yaptılar
- pour en faire 30.
yaptılar Haklısın.
Bon sang, oui.
Hastane, kapalı kapılar ardında ona bir ziyaret yaptığını doğruladı.
L'Hôpital à confirmé qu'elle lui a rendu une visite en secret.
Bunu neden yaptıklarını bilmiyorum ama yaptılar işte, neyse...
Allez savoir pourquoi.
Ve bu fark gözetmeden geniş kapsamlı yapılıyor. Bu, sadece yanlış bir şey yaptığına inandıkları kişiler değil tüm Amerikalılar hakkında bilgi toplaması için tasarlanan bir hükümet programı.
C'est un programme gouvernemental conçu pour recueillir des informations sur tous les Américains, pas seulement sur les personnes suspectées de quelque chose.
Dublin'de O'Bannon'lar için bir iş yaptığını duydum.
J'ai entendu dire que tu avais travaillé pour les O'Bannons à Dublin.
"daha önce suikast yaptığı için hakkında yazılar vardı." diyen birisi.
Y'a écrit assassin sur sa tête ".
birilerini kafaladı o birileride onu sevdi bazıları yıllardır yaptığı gibi bu gücü ona gümüş tepside sundu.
Il s'en est procuré et en a gagné. On en a donné à lui et ses semblables au fil des ans, sur un plateau d'argent.
Bunu yaptığında da buraya geri dönüp kapıları açacaksın.
Et quand ce sera fait, tu reviendras nous ouvrir ces portes.
O gece çalıştığınızı bildiğimiz gibi, o gece Meachum'a çarptılar ne yaptıklarını bildiğinizi biliyoruz.
Comme nous savons que vous travaillez ici cette nuit là, la nuit ou ils ont percutés Meachum... Que vous saviez ce qu'ils ont fait
Çünkü... çünkü yaptıkları onca kötü şeyden sonra bile, doğru şeyi yapacak şansları vardır, ama onlar diğer tarafa baktılar, ve bunu yaptıklarında da, bu süreç içinde kendi hayatlarını söndürmüş oldular.
même après tout le mal qu'ils ont fait. Mais ils ont détourné les yeux et après, ils ont étouffé leur propre vie dans le processus.
Bazıların bizzat yaptım.
J'en ai construit certaines.
Bugün bunu yaparsan sana arkalarını dönecekler. Tanrıların Momus'a yaptığı gibi.
Maintenant, tu fais ça aujourd'hui, et ils te tourneront le dos, tout comme les dieux ont banni Momus.
Harika bir şey oldu Van Winkle'lar viski yaptıklarında... kendi yöntemleriyle.
Incroyable ce qui est arrivé... quand les Van Winkles ont fait du whiskey... de leur façon.
O kadar hoş ki, bir saatlik yolu üç saate çıkardı bir çift yepyeni ayakkabılarımı parmaklarıma kadar sırılsıklam yaptı. - Evet.
C'est charmant de transformer un trajet d'une heure en trois, trempé dans une nouvelle paire de chaussures jusqu'au bout des pieds.
Güney Kaliforniya'daki Neo-Nazi'ler genel olarak gevşek bir biçimde düzenlenmiş olan dazlak gruplarının saldırıların, nefret suçlarının, kanun yaptırımını hedef almanın organize suçlardan tut politikal organizasyonlara kadar hiçbirinin şiddet yanlısı bir şey olmadığını söylüyorlar.
Les Néo-Nazis dans le Sud de la Californie sont des groupes de skinheads qui organisent... des agressions, des crimes de haine, ciblant une application de la loi... Une criminalité organisée, une politique organisée qui prétend être non violente.
Otoyola çıkınca yaptığım değişikliklerden bazılarının işe yaramadığını fark ettim.
Sur l'Autoroute, je découvris que tout ce que j'avais fait n'était pas génial.
Anılar sadece ikimizde kalsın diye yaptıkları bir şey mi?
- demeurent seulement en vous et en moi?
Kaçtılar.Her iyi vatandaşın yapacağı şeyi yaptım.
Je ferais mieux de courir. J'ai fait ce que n'importe quel citoyen aurait fait.
Hepsini benim yaptığımı sandılar.
Que j'avais tout résolu toute seule.
Yaptığı tüm alıntıları, tanıştığı herkesi, verdiği her oyu inceleyip bunları onun aleyhinde kullanmanın yollarını arayacağız.
On va analyser tout ce qu'il a dit, les gens qu'il a rencontrés, ses votes, pour les utiliser contre lui.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]