Çok olmadı Çeviri Fransızca
3,693 parallel translation
Treni kaçıralı çok olmadı mı zaten.
On n'est plus à ça près.
Çok olmadı.
Non.
- Senin ırkın bu ülkeye geleli çok olmadı.
Ton peuple ne vit pas dans ce pays depuis très longtemps.
- O kadar çok televizyon izliyor ki beynini çürüttü. - Öyle olmadığına eminim.
Il la regarde tellement, qu'il a tout le cerveau ramolli.
Bakın, bizim kulüp seçeceklerin ilk tercihi olmadığımız kesin. Yani bize katılmanız bize çok şey ifade ediyor.
On sait qu'on n'était pas votre premier choix de fraternité, alors on est vraiment contents que vous soyez là.
Yeniden eve dönmek ve onun burada olmadığını düşünmek çok tuhaf.
C'est tellement bizarre d'être de retour. Et de penser qu'il n'est plus là.
Çok fazla bir şey olmadığını biliyorum ama bu sadece başlangıç.
Je sais que c'est pas grand chose, mais ca sera juste pour le début
- Çok olmadı, tatlım.
A l'instant.
Aynı Afrika'daki gibi. Ama Afrika'da... Afrika'da olmadığına çok şanslısın.
Si on vivait en Afrique, et t'as de la chance de pas vivre en Afrique, tu irais tuer un ours à mains nues.
Bir de iki aydır adet olmadım ki bu çok garip çünkü genelde anal takılırım.
Et j'ai pas eu mes règles depuis deux mois. C'est bizarre, j'ai eu que des rapports anaux.
Ağaç olmadığıma çok sevindim. Patchi.
- Je suis heureux de pas être un arbre.
Vücudum olmadığı için başlarda çok endişe ediyordum.
J'étais très inquiète... de ne pas avoir de corps. Mais maintenant...
Ve ben yapılabilecek çok fazla bir şeyin olmadığını düşünüyorum... herkesin de söylediği, doğru bence de.
Et y a pas grand-chose à faire sauf ce que la plupart des gens trouveraient normal.
Şu anda bir yerlerde biftek olmadığın için çok şanslı olduğunu düşün.
Tu es chanceuse de ne pas être sur un ranch en ce moment.
Çok fazla arkakapı vardı, o kadar da zor olmadı.
Beaucoup de portes dérobées, ce n'était pas si difficile.
"Çok akıllı olmadığından bir çok insan hakkında şüpheci."
"Puisqu'il n'est pas très brillant, il se méfie de beaucoup de gens."
Bunun çok da uygun bir zaman olmadığının farkındayım... fakat sormam gereken bir şey var.
Ce n'est sûrement pas le moment, mais je dois vous demander quelque chose.
Çok üzgündük ama şaşırmamıştık. Sonra kurtulan hiç kimse olmadığını anladık.
Nous étions tellement tristes, mais pas surpris, de constater que personne n'avait survécu.
Şöyle otursana. Çok güzel bir çift olmadılar mı?
Pourquoi ne pas rester assis, ne forment-ils pas un merveilleux couple.
Sadece çocukların gitmesiyle, çok fazla ortak yönümüz olmadığını düşünmedim, sanırım.
Les enfants partis... j'ai pensé qu'on n'avait plus rien en commun.
Buranın hiçbir zaman Jerome'un ofisi olmadığını ve olmayacağını söylemekten çok memnunum.
Je suis ravi d'annoncer que ça n'a jamais été, et ne sera jamais, le bureau de Jérôme.
Sana karşı dürüst olmadım ama inan bu içimi çok acıtıyor.
Je n'ai pas été honnête avec toi, et ça me fait mal.
Bilimi daha çok zorlayan bir deney olmadı, Daha prestijli, Daha efsanevi,
Aucun défi scientifique n'est plus grand, plus prestigieux, plus mythique, que de percer le mystère du mouvement perpétuel.
Haberin olmadığı için çok üzgünüm.
Désolé que tu n'aies pas été au courant.
Dünya'ya Tai Chi'nin sadece antrenman için olmadığını çok güçlü olabileceğini de göstermek istiyorum. Çok güzel.
Plus que de la gymnastique, le tai-chi est un art doté d'une force infinie.
Çok da kötü Olmadı.
Ce n'était pas si terrible.
Çünkü bunu her kim yapıyorsa işini çok ciddiye alıyor ve sana yaptığımız yatırımların güvende olmadığını bilmemizi istiyor.
Parce que la personne qui fait tout ça est assez sérieuse pour nous avertir que tout l'argent qu'on t'a avancé est en danger.
Bilimsel bir kafam olmadığı için çok memnunum.
Heureusement que je n'ai pas l'esprit scientifique.
- Çok güzel. Aylar öncesinde Lindsay artık tahammül edemediği ailesinin bir ferdi olmadığını öğrenince kendini kaybetmişti.
Quelques mois auparavant, Lindsay avait perdu ses repères après avoir appris qu'elle n'était pas née dans la famille qu'elle détestait.
Bununla birlikte, keskin bir göz Gob'un hayatta olduğunu ama çok da iyi bir durumda olmadığını anlayabilirdi.
Bien qu'un oeil vif aurait pu voir que Gob était vivant et pas bien.
O videoda olmadığın için çok şanssızsın.
Tu as de la chance tu n'étais pas sur cette vidéo.
Bakın, ofiste olmadığımızı ve herkesin çok stresli olmasını anlıyorum.
Je comprends qu'on n'est pas au bureau et qu'on est tous stressés.
Oysa doğru olmadığı çok açık.
Mais ce n'est pas le cas, évidement.
Bunun imkansız ve hayal ürünü olmadığını anlayacak kadar çok geri bildirim aldım.
J'ai vu assez de rétroaction qui me permet de savoir ce qui n'est pas réaliste, il n'est pas impossible.
Son on yıldır bir çok iyi yazarımız oldu. Ama hiç birinin senden daha fazla özgüveni olmadı.
On a reçu beaucoup de grands écrivains, mais aucun n'avait une compagne plus intéressante qu'eux-mêmes.
Ve Simon'a baktığımızda başarılı bir avukat ve çok sevilen bir adam olsa da hiçbirimizin bundan muaf olmadığını görüyoruz.
Et avec Simon, un avocat prospère, un homme populaire, nous voyons que personne n'est immunisé,
O kadar uzun zamandır sana kızgındım ki hayatımın en güzel akşamlarının böyle yerde oturarak çalıştığımız günler olduğunu unutmuşum. Artık kızgın olmadığın için çok memnunum.
Oh, j'ai été en colère contre toi pendant si longtemps, j'avais oublié que beaucoup des meilleures nuits de ma vie, étaient moi assise sur le sol comme ça, travaillant avec toi.
Times'ın yazısının istediğin gibi olmadığını biliyorum, Eileen çok üzgünüm ama bence reklam bütçeni kısman lazım.
Je sais que le The Times n'est pas ce que tu voulais, Eileen, et j'en suis désolé, mais je pense que tu devrais réduire ton budget publicitaire.
Bu evin, pek çok güzel şeyin yaşandığı... bir yer olmadığını söyleyeyim sadece.
Disons qu'il y a eu peu de bons moments dans cette maison.
- Çok olmadı.
- Aucune idée.
Kodeste çok ders öğrendim. Sabır, günahlardan arınmayı ve çift cinsiyetli ranza arkadaşınız Appetie'ın... tatlını paylaşmadığın için seni şişleyecek dediği zaman bunun boş bir tehdit olmadığını öğrenmek gibi.
J'ai appris beaucoup de leçons en tôle, comme la persévérance, la rédemption et quand votre compagnon androgyne de lit superposé "Appetite"
Çok aşikâr ve tehlikeli olmadıkça bir şey söylemiyorum.
À moins que la chose soit claire, je dis jamais rien.
Ama bu partisine körü körüne bağlı olmadığını gösterir. Dolayısıyla işini yaparken çok daha gayretli olacaktır.
- Mais vous devez vous montrer au dessus des partis, et je sais qu'elle travaillerait très dur pour cela.
Stevie ve Erin arasında kararsız ergenlerle geçmişimiz çok iyi olmadı Aidan.
Entre Stevie et Erin, on n'a pas vraiment les meilleurs antécédents pour les ados indisciplinés.
Bu çok da sıradan bir düğün olmadığından yalnızca ikinize de aferin diyorum.
Eh bien, puisque cela va être ce que j'appelle un mariage non-traditionnel... euh, je veux juste dire.. et bien, tous les deux.
Şu taraf muhabbetin çok olmadı mı?
Encore tes histoires de parti?
Fakat en çok da Meelo ve Jinora burada olmadığı için şükrediyoruz çünkü onlar çok kötü.
Mais surtout, on est contents que Meelo et Jinora soient pas là, parce que c'est deux gros nuls.
Yaptığımızın yasal olmadığını biliyorum, ama çok fazla seçeneğimiz yoktu, dostum.
Je sais que ce que nous faisions était illégal. mais nous n'avons vraiment pas d'autres choix, collègue.
Hiçbir şey olmadı, çok masumaneydi.
Non, il s'est rien passé. C'était très bon enfant.
Hayatının çok da mükemmel olmadığını kanıtlamak için kendini glüten intoleransın varmış gibi kandırman daha beter bir şey.
Tu sais, te convaincre toi-même que tu es intolérant au gluten parce que ta vie est trop parfaite c'est pire.
O Polonya'nın çok da para makinesi olmadığını düşünüyor.
Pour lui, cet achat ne s'impose pas.
olmadı 215
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
çok özür dilerim 739
çok oldu 24
çok önemli değil 40
çok özel 43
çok önemli 379
çok özür dileriz 18
olmadım 24
olmadığını biliyorum 19
olmadı mı 33
çok özür dilerim 739
çok oldu 24
çok önemli değil 40
çok özel 43
çok önemli 379
çok özür dileriz 18