Çığ Çeviri Fransızca
142,304 parallel translation
Ya da onları açığa çıkardığını farkettiler.
Ou peut-être qu'ils ont réalisé qu'ils seraient trop exposés.
Phil'e yaptığı o korkakça vahşi...
Torturer Phil, c'était lâche.
Bunu Troy'un yaptığını düşünüyor.
Il pense que c'est Troy.
Bu yüzden güvendesiniz ve sığınacak bir yeriniz var. Dışarıda hiç olmadınız. Biz olduk.
Vous étiez bien à l'abri, mais nous, on sait comment c'est, dehors.
- Tanıştığımızda sana söylemiştim. Çoktan kaybedilmiş bir dava için uğraşıyorsun.
Je te l'ai dit, c'est une cause perdue.
Kutsal toprak saçmalığı işte.
C'était une terre sacrée ou une connerie du genre.
Julia Roberts romantik komedi filmi açılışı yaptığından beri bu ilk buluşmam olacak.
C'est le premier rencard auquel je vais depuis que Julia Roberts a fait sa comédie romantique
Teşekkür notları yazdığın ve sürpriz kelimesini kullandığın için diyorum.
C'est parce que tu écris des notes de remerciements. et utilise le mot doux Jésus.
Arka dişlerimi de hiç diş ipiyle temizlemedim ben. Rüzgar çıkmadığı sürece sorun olmuyor.
Je n'ai jamais soigné mes molaires aussi et elles vont bien quand il n'y a pas de vent.
Bana ihtiyacın olmadığı için üzülmem tuhaf değil mi?
C'est bizarre que je sois un peu triste que tu n'ais pas besoin de moi?
Ortaklığın sunduğu iş birliği sayesinde herkesin ihtiyaçları giderilmekte bol miktarda iş imkânı, barınak garantisi ve gıda sağlanmaktadır.
Merci de la coopération qui est au cœur du Partenariat, les besoins de chacun sont satisfaits, les emplois sont abondants, un abri est garanti, et la subsistance est fournie.
Ortaklığın Freedom Bar'ları portakalın yerini tutmaz ama C vitamini içeriyorlar.
Les barres du partenariat Freedom sont un maigre substitut, mais elles contiennent de la vitamine C.
Hatırladığım son şey bu.
C'est la dernière chose dont je me souviens.
Vasiliy Fet bir kez daha düştüğü gübre yığınından gülleri koklayarak çıkıyor.
Une fois de plus, Vasiliy Fet tombe dans un tas de fumier et rampe à l'odeur des roses.
Benim kekimi aldığın içindi bu, Steve.
C'est pour avoir pris mon muffin, Steve.
Percy'nin davasıydı ama sırt rahatsızlığından bir ay izin aldı.
C'était l'affaire de Percy, mais il est arrêté un mois en maladie.
Birkaç güne gıcır gıcır olursun.
Dans quelques jours, tu seras comme neuf.
Demokrasi karmaşıktır. Ama bu çılgınlığın da bir düzeni var.
Il y a de la méthode dans cette folie.
Ve karşılığında tek istedikleri hepimizin kolaylıkla yapabileceği bir şey.
Et tout ce qu'ils demandent en retour c'est quelque chose dont nous pouvons facilement nous séparer.
Bak, buranın cennet olmadığının farkındayım.
Je sais que c'est pas le paradis.
Sperm dolabını getireceksin ve boşalttığın zaman beni o dolapla dışarı çıkaracaksın.
Tu amènes le frigo et, quand il est vide, tu me transportes dehors avec.
Tüm bu aydınlatma sonrası yeni dünya saçmalığı benim tercihim değil.
Cette histoire de post-illumination de connerie de nouveau monde, c'est pas vraiment ce que j'aime.
Buradan çıktığım zaman yanına geleceğim.
Quand je sortirai, je viendrai te chercher là.
Yaptığın şey bu mu?
- C'est ça que vous faites? - Oui!
Karakan olmayanlarda belirtilerin görülmeye başlandığı değer bu.
C'est là que l'on voit des symptômes pour un non-Nightblood.
Vücut sıcaklığı 37C °
Température à 36,6 ° C.
Sığınak olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Tu penses que c'est le bunker?
Sizi kandırdığını düşünüyor ama aslında kendisi, Amerikan halkının ve Gizli Servis ajanlarının gözü önünde, serbest olduğunu sanan bir mahkûm.
Il pense se jouer de vous, mais c'est un prisonnier au grand jour, à la vue du public américain et d'agents des services secret.
Ne yaptığını söyleyememesi de görevin gizliliğinden ötürüydü.
Elle ne pouvait rien vous dire, c'était top secret.
Harekât sonrası raporunda yola 20 kişi çıktığınız yazıyor, doğru mu?
Le rapport indique que vous êtes partis avec 20 soldats, c'est exact?
Sonuçta MacLeish'in başkan yardımcılığını senden daha çok isteyen kimse yoktu.
Après tout, c'est surtout vous qui vouliez que MacLeish devienne vice-président.
Tanıdığım en iyi insanlardandı onlar.
C'était des gens très gentils.
- Ben de sevmiyorum ama yaşadığımız dünya böyle.
- Moi aussi... mais c'est le monde dans lequel vous vivez.
Geçmişte kullandığım bir CIA bağlantısı.
C'est un agent de la CIA que j'ai utilisé par le passé.
Başkan yardımcılığı bir sözdü, bir yemin değil.
C'est venu dans la conversation, je n'ai pas prêté serment.
Müzik tutkunu paylaştığını görmek harika.
C'est super de vous voir partager votre passion pour la musique.
Ama bu benim hiç yakalayamadığım bir fırsat.
Mais c'est une occasion, M. le Président, que je n'ai jamais pu avoir.
- Daha iyi iş çıkardığımı sanıyordum.
- Je pensais avoir fait mieux que ça.
Tüm mirasımı riske attım. Karşılığını böyle mi ödüyorsun?
Je suis revenu et je me suis engagé pour vous, Et c'est comme ça que vous me remerciez?
Kötü kararlar aldığını görmüştüm Tom ama bu en büyüğü oldu!
J'ai déjà assisté à votre jugement médiocre, Tom, mais là c'est un comble!
Öğleden sonra için hazırladığımız taslak, ABD teklifini çıkarttım.
C'est le texte rédigé pour cet après-midi, sans l'initiative américaine.
Teklifi programdan neden çıkardığımızı anlıyorsunuzdur.
vous comprenez pourquoi nous avons retiré votre initiative du programme.
Başkan Kirkman bugün, dün ayrıldığı siyasi ortamdan farklı bir siyasi ortama iniş yapıyor.
Le Président Kirkman revient cet après-midi dans une situation politique toute différente de ce que c'était hier, lorsqu'il est parti
Sandstorm'daki elemanın gizli buluşma alanına bıraktığı bir telefon.
C'est un téléphone que ma source dans Sandstorm a réussi à obtenir à notre intermédiaire
Azıcık yoldan sapıp her sabah nereye kaçtığını görmek istedim.
J'ai fait un petit détour pour voir où tu partais en douce tous les matins.
Erkeklerin hamilelikte başa çıkamadığı her aşamada gereken somurtmayı yaptı.
Il a fait semblant d'aller bien aux moments où on parlait du fait que les hommes ont du mal à gérer la grossesse.
Tek hatırladığı şey öldürmek gibi gözüküyor.
La seule chose dont il semble se souvenir, c'est comment tuer.
Bir şey çıkmayacak. Çünkü orada tıkalı kaldığı sürece tek hatırlayacağı şey yetimhane olacak.
Et tu n'en auras aucun, parce que tant qu'il sera enfermé dans cette cage, la seule chose dont il se souviendra c'est de la cellule à l'orphelinat.
İşe yarar bir bilgi karşılığında Henrik için bir kalp.
Un cœur pour Henrik en échange d'informations concrètes.
Tek bir tane o yetimhanede sıkışıp kaldığın anıyı hatırlıyorsun, buradan çıkmak yardımcı olmaz.
Tu as le souvenir traumatisant d'être resté coincé dans cet orphelinat, et sortir d'ici ne va pas aider.
Bu yaşadığın bir tecrübeydi.
C'est une expérience que tu as eu.