English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Ö ] / Özgürlük

Özgürlük Çeviri Fransızca

4,376 parallel translation
Özgürlük için ödenebilecek bir bedel.
Petit prix à payer pour la liberté.
Peki Özgürlük Partisi'nin hükümette yer alması tamamen imkânsız mı?
Mais peut-on s'imaginer vous voir entrer au gouvernement?
Tabii ki Özgürlük Partisi'nin günün birinde bir hükümet koalisyonuna katılması olasılığını yok sayamam.
On s'associera peut-être un jour à une coalition gouvernementale. C'est quoi, ce binz?
Özgürlük Partisi dışlanmalı. Yeni Demokratlar'ın şerefine!
Adieu le Parti de la Liberté et bienvenue à nous.
Son sonuçları beklerken Parlamento'ya geçelim,.. ... Özgürlük Partisi'nden Svend Age Saltum az önce geldi.
En attendant les résultats, allons au Château où arrive Svend Aage Saltum, du Parti de la Liberté.
Özgürlük Partisi iki koltuk kaybetti Svend Age,..
Vous avez perdu des sièges.
Bu akşamki parti liderlerine bakınca, en göze batan değişikliklerden biri, Özgürlük Partisi adına Svend Age Saltum'un yerine sizin gelmeniz Benedikte Nedergaard.
On remarque un changement notable ici ce soir. Ce n'est pas Svend Aage Saltum qui représente le Parti de la Liberté, mais Benedikte Nedergaard.
Söylentilere göre Özgürlük Partisi hükümete dahil olmaya çalışıyormuş.
Le Parti de la Liberté compte entrer au gouvernement.
Ve Yeni Sağ'dan Yvonne. Ama Özgürlük Partisi davet edilmemiş, bu düşündürücü.
Avec Yvonne, Nouvelle Droite, mais sans le Parti de la Liberté.
Ama söylentilere göre Özgürlük Partisi İşçi Partisi'yle görüşüyormuş. - Ne?
Il paraît que ce dernier a sondé les travaillistes.
Senin Özgürlük Partisi'nin yer aldığı bir hükümeti destekleyeceğine inanacak kadar saf değiliz.
Nous ne sommes pas naïfs au point de croire que tu négocierais avec le Parti de la Liberté.
Özgürlük Partisi'yle tamamen hemfikir olduğumuz birçok konu olduğu zaten aşikâr.
Tout le monde sait que dans certains domaines, nous partageons les vues du Parti de la Liberté.
Benedikte'nin liderliğinde yeni, daha modern bir Özgürlük Partisi'yle daha çok işbirliği yapmamıza bir engel kalmamış olacak.
Avec Benedikte à la tête d'un parti plus progressiste, nous devrions pouvoir coopérer.
Ama Özgürlük Partisi'nin değerleri değişmemiştir herhâlde?
Mais leurs valeurs restent les mêmes, non?
İşçi Partisi, Özgürlük Partisi, Yeşiller ve umarız senin partin de olacak, Birgitte.
Ce serait les travaillistes, le Parti de la Liberté, les Verts et ton parti, je l'espère.
Hem her zaman başlıca amaçlarımızdan biri önemli kararları merkeze doğru çekmek ve Özgürlük Partisi'ni iktidardan uzaklaştırmaktı.
On a toujours dit qu'on voulait que le centre ait son mot à dire et que le Parti de la Liberté soit muselé.
Biraz özgürlük biraz tutku.
Une vie de liberté... Compassion
Bu özgürlük değil.
Ce n'est pas la liberté.
Özgürlük güvencesi istiyorum.
Et j'ai besoin d'une assurance pour être libre.
Özgürlük, sağkalım.
La liberté, la survie.
Londra da aynı New York gibi bir özgürlük denizidir ve teröristler için bir hedef.
Londres, comme New York, est un phare de liberté et une cible pour les terroristes.
İnsanlık sona erdikten uzun süre sonra dünyanın yeni efendileri maymun kralların medeniyetimize dair bulacağı tek izler özgürlük heykelinin kafasıyla benim muzdan tokmakla yargıçmış gibi yaptığım bu fotoğraf olacak.
Longtemps après la fin du règne de l'humanité, les seules traces de notre civilisation retrouvées par le nouveau Maître des singes sera Le haut de la Statue de la Liberté Et cette photo de moi en train de faire semblant d'être un juge avec un marteau banane.
Özgürlük Adası feribotunun yanında park halinde.
Le garer près du ferry de Liberty Island.
Ehliyet almak sana bir özgürlük verir ama bazen seni tutsak da eder.
C'est comme si la permis te donnait toute cette liberté, mais d'un autre coté il te retenait prisonnier.
Bir an önce oylarınızı kullanıp bu özgürlük düşmanlarına galip geleceğimizi göstermenizi öneririm.
Venez voter pour moi, afin de montrer à nos ennemis qu'on est les plus forts.
Ben inançlı bir adam değilim ama hepimiz özgürlük için savaşıyoruz inançlı olanlar dahil.
Moi-même, je ne suis pas croyant, mais nous allons tous nous battre pour les libertés, y compris les libertés de culte.
Seyirci kalarak özgürlük savaşçısı olunmaz.
On ne devient pas un résistant juste en observant.
Muhtemelen, Helms'in D.Ö.C. yani Dünya Özgürlük Cephesi ile bağlantıları var.
Helms a soi-disant des liens avec le FLT, Front de Libération de la Terre.
Özgürlük savaşı başka bir şey. Barışı korumak ve güvenlik başka bir şey.
La guerre de libération c'est une chose maintenir la paix et la sécurité c'est autre chose.
Özgürlük Harekatı kapsamında cesur bir şekilde ülkemize hizmet ederken, uzman er Murphy nörolojik bir hastalığa yakalandı Doktorlar bu dengesiz tavırlarının sebebinin bu olduğunu düşünüyor.
En servant bravement son pays dans le cadre de l'opération Liberté Immuable, l'agent spécial Murphy à développé un trouble neurologique que ses médecins pensent être à l'origine de ses comportements récents.
Ulusal Özgürlük Hareketi.
Mouvement de Libération Nationale...
Anlamlı arkadaşlıklar, ilham veren çalışmalar, özgürlük, dünyadaki yeriniz...
Des amitiés qui ont du sens, un travail inspirant, l'indépendance, votre place dans le monde...
Diğerlerini saymazsak hayat, özgürlük ve mutluluk arayışı.
La vie, la liberté et la recherche du bonheur, entre autres.
Özgürlük patateslerini ye.
Mange tes frites de la liberté.
"Köleler özgürlük değil, efendilik hayali kurarlar."
"Les esclaves ne rêvent pas de liberté, mais de devenir des maîtres."
O anahtarlar özgürlük demekti ve hiç kimse onu durduramazdı.
Ces clés signifiaient la liberté, et personne ne pouvait l'arrêter.
Şimdiyse Ryan bize bir hediye verdi, özgürlük.
Ryan nous a fait un cadeau...
Bu ne peki? Halk için dijital özgürlük mü?
Donc c'est... la liberté numérique pour tous?
Özgürlük korkutucu bir şey.
La liberté est effrayante.
Gerçek ödül özgürlük değil.
Le véritable cadeau, c'est pas la liberté.
Özgürlük ile ne yapacağımız.
C'est ce qu'on en fait.
Özgürlük, siyahlar, Yahudiler.
Liberté, Noirs, Juifs...
Ben de özgürlük gibi çekici bir kavramım.
Woo-hoo! Je suis un concept séduisant, comme la liberté!
Kadınlar için özgürlük ekonomik bağımsızlık demektir.
Pas de liberté pour elles sans liberté économique.
Kadınların özgürlük mücadelesi ile ilgiliydi.
Elle incarne avec bonheur et poésie le combat d'une femme pour sa liberté.
Kendi temel özgürlük sürecini nasıl yazdı?
En quoi l'écriture a été fondamentale dans son processus d'émancipation.
Özgürlük için tehlikeli bir zamanda yaşıyoruz.
Nous vivons dans une période difficile pour la liberté.
Çünkü özgürlük için tehlikeli bir zamanda yaşadığımızı söyledin.
C'est parce que vous avez dit que c'était une période difficile pour la liberté.
Son özgürlük saatlerini 2,000 yıllık bir şeyi gerçekten benimle tartışarak mı geçirmek istiyorsun?
Tu veux passer tes dernières heures de liberté à débattre sur un truc vieux de 2000 ans?
Evet, özgürlük mitingi. Senin organize ettiğin.
Oui, au rallye de la liberté.
♪ bizim özgürlük etrafında ♪ Ralli
♪ Rallying around our liberty ♪

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]