English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ A ] / Adamı

Adamı Çeviri Portekizce

250,443 parallel translation
Jamal'i vaktinde ödeme yapmak için korkutan Tokay adında bir adamı tutukladık.
Prendemos um homem chamado Tokay, que diz que foi pago para assustar o Jamal para fazê-lo pagar a tempo.
Muhafızlar, bu adamı öldürürseniz... ödül parası sizin olur.
Guardas, a recompensa por encontrar o príncipe é vossa, se matarem este homem. Não!
Daha güçlü hissedeceğini düşünüyorsan... bu adamı öldürebilirsin.
Podes matar este homem se achas que isso te fará mais forte.
Ben de emekliliğine bir gün kalan adamı oynasam?
Posso ser o tipo prestes a reformar-se?
Adamın cüzdanına ve kimliği yerli yerinde duruyor.
Digo, a carteira e o BI do tipo nem foram tocados.
- Baya klasikmiş adamım.
Eu... Isso tem classe, meu. Mesmo classe.
Ölü adamın olduğu diğer resim.
Aquela do tipo morto. Vês?
Sana maaşını, kadın ve çocukların hayatıyla ödeyen bir adamın sağ kolusun.
Você é o principal assessor de um homem que paga o seu salário com as vidas de mulheres e crianças.
Bunları yapan adamı yakalayacaksak Maggie'nin yardımı lazım.
Olha, se vamos pegar a pessoa que fez isso, vamos precisar da ajuda de Maggie.
- Kes şunu adamım!
- Parem esse homem.
Job kendini adamış biriydi... o kadar ki, şeytan Tanrı'ya meydan okudu.
O Job era um homem devoto. Tão devoto... que o Satanás desafiou Deus.
Kardeşimin bir adamın ne olduğunu bilmediğini sanmıyorum.
Acho que o meu irmão não sabe o que é ser um homem.
- Üzgünüm, adamım.
- Desculpe, meu.
- Hey! - Benden uzak dur, adamım.
Larga-me, meu.
Çok acıktım, adamım.
- Estou esfomeado.
Ne biçim adam.
- Mas que figura.
Adam delirmiş Davey.
Davey, ele é louco.
Başka bir adam var.
Há outro homem.
- Kimdi o diğer adam?
- Quem era esse outro homem?
Onları işe alan adam gibi plan sahibi değiller.
Ao contrario do homem que os contratou, não tinham um plano.
Adam Robbie'nin boğazına tişört tıkamış.
O suspeito enfiou uma t-shirt na garganta do Robbie.
Selam, küçük adam.
Olá, pequenino.
Bak, burada o adam değilim.
Aqui não sou esse homem.
Tüm hayatını hırsızlık yapan bir korsan olarak geçirmişsin... ve senden bir kez o adam olmanı istediğimde... bundan çekiniyorsun.
Passaste a vida a ser um pirata ladrão e da única vez que preciso que o sejas, ficas todo nervoso.
Belki de artık o adam olmamak için uğraşıyorumdur.
Talvez esteja a tentar não ser mais esse homem.
Kendi kanından canından olanı satan sefil, zavallı adam sensin.
És o miserável pobre coitado que vendeu o sangue do seu sangue.
Benzi solmuş, küçük bir adam. Yanında kralın altınları var.
Dois homens pequenos rodeados de ouro do rei.
O çok karizmatik bir adam.
Ele é tão carismático.
Ceviz için iyi bir reklam kampanyası buldun diye iyi bir adam olmuyorsun.
Afinal não se é bom tipo só porque se inventou uma campanha publicitária gira de nozes.
Boşanma arabulucusu ile görüşmeyi kabul ettim ama adam bana karşı önyargılıydı.
Eu concordei em sentar-me com um mediador de divórcios, e o tipo foi bastante contra mim.
Sanırım Ash ve o adam benden gizli bir anlaşma yapmışlar.
Acho que ele e o Ash fizeram algum acordo lateral.
Dediğim gibi adam bir dolandırıcı.
Como eu disse, o tipo é um canalha.
Manken saçlı adam sarı bandın arkasında.
O Cabelo de Manequim está na multidão atrás da fita amarela.
Çünkü adam bir avukat.
Bom, porque ele é advogado.
- E yani, adam komple dağılmış durumda.
Bem... O tipo é totalmente maluco.
Hadi ama, öldürmeye çalıştığın adamın...
Vamos.
- Başka bilen yoktu. Onu yapan bomba uzmanı hariç. Ve onu yerleştiren adam hariç.
Exceto o especialista em munições que fez a bomba, o mecânico que a instalou.
Adam üniforma giyiyor, harika.
Ele está de uniforme. Ótimo.
Bir gün, yalnız ve silahsız bir adam çıkıp geldi. Benimle maden hakkında konuşmaya başladı.
Um dia, um homem apareceu sozinho, desarmado, começou a falar comigo sobre o meu.
Napoli açıklarında, yelkenlilerinden kaybolan adam ve karısı, Adam, Silikon Vadisindeki bir teknoloji firmasının CEO'suymuş.
O homem e sua esposa que desapareceram ao largo da costa de Nápoles, no veleiro, ele era o CEO de uma empresa de tecnologia do Vale do Silício.
Ya ortağı, konuştuğu adam?
O parceiro, o cara com quem ele estava a falar?
Gerçekten anlamıyorum. Çok inatçı bir adam.
Eu não entendo aquele teimoso, homem teimoso.
Biri uçağın arkasındaki yaşlı adam.
Há um idoso na parte de trás do avião.
Adam içten boğuluyor.
Ele está a sufocar por dentro.
Bu adam için fark eder.
É importante para este homem.
Bu karakoldaki mızmız adam.
Olha o choramingão da esquadra da polícia.
Asker adam teşekkür ediyor.
O soldado agradece.
Belki bu adam bize yardım eder.
Talvez este gajo nos dê boleia.
O adamı hatırladın mı?
- Lembras-te daquele rapaz?
Ormandaki bıçaklı adam. Hatırladın mı?
Aquele rapaz estranho com uma faca no bosque, lembras-te?
132'de karnında demir olan adam. Onun kim olduğunu bilmiyordum.
O paciente no quarto 132, com... com a barra de aço no estômago.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]