Batıyor Çeviri Portekizce
1,202 parallel translation
- Batıyor.
- A minguar.
Ay batıyor.
A lua está a minguar.
Yani güneş, Lhasa'da doğarken... mesela New York'ta... batıyor oluyor.
Por isso, se o sol estiver a nascer em Lhasa... isso significa que está a pôr-se... talvez em Nova Iorque.
Senin bu beş yıllık planın artık kıçıma batıyor.
O seu plano dos cinco anos é que me irrita.
Bu gemi batıyor.
O navio vai afundar.
Hızla batıyor.
Está a ir depressa.
Güneş batıyor şimdi.
O sol está a pôr-se.
Alekos, güneş batıyor.
Alekos, o sol já está a descer.
Üzgünüm ama batıyor Hey, sence vaz geçebilir miyiz?
- Isso arde. Achas que podes parar aí?
- Batıyor muyuz? - Daha kötüsü, çok daha kötüsü!
- Estamos a afundar-nos!
City Books kitapçısı 23. caddedeki. Batıyor.
A City Books da Rua 23 vai falir.
İnsanın gözüne batıyor.
Só se vê aquilo...
Feci şekilde göze batıyor.
Põe-se para fora como uma ferida no polegar
Venedik'in batıyor olması benim de ahlaki değerlerimin onunla birlikte batması gerektiği anlamına gelmiyordu.
Não era porque Veneza se estava a afundar, que a minha moralidade tinha de ir junto.
- Homie, dirseğin batıyor.
- Homie, tens lá o cotovelo.
Sanki her an için kafama cam parçaları batıyor.
Parece que tenho pedras de gelo na minha cabeça constantemente.
Hepsi batıyor dostum.
Vai tudo por água abaixo.
Bot batıyor!
O barco está a afundar-se!
Of, batıyor!
Ai, faz arder!
Wow, denizin içine batıyor...
Wow, está a afundar-se no mar...
Her yerime dikenler batıyor, bundan da haberiniz var mı?
E estão ao corrente de que tenho um certo espinho debaixo da pele?
Filmi berbat etmek istemem ama sonunda gemi batıyor.
Não quero estragar-te o filme, Dale, mas o navio afunda-se.
Mevsimler geçmekte, ve dört aydır ilk kez, güneş batıyor.
As estações avançam, e pela primeira vez em 4 meses, o sol se põe.
Electric Rail batıyor diyorlar ve Weltech her teklifi kabul edebilirmiş.
Não faço mais isso. Diz-se que a Electrical vai falir e a Weltech garante igualar a oferta.
U-Bot batıyor!
O submarino alemão está a desfazer-se. Estou a ouvir a estrutura a partir-se.
Mikrofonunuz bana batıyor.
O seu microfone está a incomodar-me.
Olamaz. Gittikçe batıyor.
Ela vai estragar isso tudo.
burada batıyor.
Mas aqui ele se põe.
Batıyor!
Mas que...
Eğer bizim programımız insanlarınıza Amerika'nın kusurlu olduğunu öğretiyorsa, sık sık şiddet ve seks düşkünlüğü, batının değerlerinin takibi hevesinizimi kırıyor?
Se a nossa programação demonstrar ao vosso povo que a América é imperfeita, violenta e lasciva, isso não irá desencorajá-los a seguir os valores do Ocidente?
Bilimin, efsaneleri yok etmesi gerektiğine inanıyor ve bizim gibi batıl inançları olan insanlara karşı sabırsızdır.
Ela crê que a ciência tem de destruir o mito e tem pouca paciência para gente supersticiosa como nós.
10 Batı Yolu'nda bir kamyon her tarafa domates saçıyor.
Um camião na parte oeste da Rua 10 espalhou tomates por todo o lado. Uma via aberta... Uauh!
Artık yaşam değişti. Batıl inançlar, bilimin sağlam kalelerini sarsmıyor.
A vida ia agora ser mapeada, e a ignorância e superstição não mais fariam estremecer os bastiões da ciência.
- Biraz. Kolları ve bacakları yok, okyanusta batıp çıkıyor...
- Sem braços, nem pernas, oscilando por aí.
Bir çok anti batı terörist grub arasında anlaşma ayarlamaya çalışıyor...
Está a forjar uma aliança entre grupos terroristas anti-ocidentais,
İşleri batırdım, şimdi de Allah beni batırıyor.
Eu me fudi, agora Alá está me fudendo.
Kafatasımın içine sıcak iğneler batırıyor gibi.
São como agulhas quentas furando meu crânio.
Burada ne kadar uzun kalırsak Glenn'in işi batırma ya da bizim enselenme ihtimalimiz de bir o kadar artıyor.
Quanto mais tempo aqui, maior é a hipótese, do Glenn fazer asneira, ou de sermos presos, ou ambas.
- Fazlası hastaneleri batırıyor.
- Mais hospitais falidos.
Onlar gemiyi batırmayı planlıyor.
Planeiam afundar o navio.
Bu insanlar batıda yaşıyor. Artık beyinleri yıkanmış olmalı.
Esta gente vivia no ocidente e devem ter levado uma lavagem ao cérebro.
Tüm tesis batıyor.
Está tudo a afundar-se.
Yüzlerce izinli polis memuru güneşin doğumdan batımına gönüllü olarak çalışıyor.
Centenas de agentes abdicaram das folgas para trabalhar do pôr ao nascer do Sol.
Sanırım az önce hareket etti. Boğazıma batıyor.
Acho que se mexeu.
Kötü yorumları iş yerlerimizi batırıyor.
As críticas dele estão a arruinar-nos os negócios.
T. işi batırıyor. Bizim merkez için adam öldürdüm.
O T está a estragar o negócio e eu limpo o sebo a um tipo para manter um dos nossos locais.
İşi batırmıyor.
Ele não está a estragá-lo.
Güneşler batıyor.
Os sóis estão a pôr-se.
Akşamları garsonluk yapıyor. Batı 64'teki Kaleidoscope'de.
À noite é empregada de mesa no Kaleidoscope, na West 63.
- Seni tanıyor muyum? - Tanımalısın. Benim için batırdığın onca iş düşünülürse.
- Você deveria me conhecer... depois de todos os negócios quejá arruinou pra mim.
Kazayı alıyor mu? Gün batımını?
Está pegando o avião?