Bir nevi Çeviri Portekizce
1,646 parallel translation
Bir nevi.
Mais ou menos isso.
Tüm aile bir nevi ben sayılırım.
Eu sou a família, por assim dizer.
O bu yılın bir nevi seni.
Ele é... "tu" este ano.
Bu bir nevi iyi polis, kötü polis olayından mı?
Isto é aquela coisa do polícia bom e polícia mau?
Çünkü o da bir nevi sevgi gösterisi.
Porque é um amor tão, tão bom. Anotei.
Tamam, şey, sanırım bir nevi kedi gözü, şu uzun olan şeylerden vardı üzerinde.
Acho que os faróis tinham uns olhos-de-gato longos.
Bir nevi çifte randevuda sayılırız.
Nós, tipo... estamos numa de encontro de casais.
- Yani ilaç bir nevi sınav mıydı?
Então... o tónico foi algum género de teste?
Öpüştüğümüz zamandan beri... Bir nevi erkek ardaşım gibisin.
Mas tu sabes, já que... nos beijámos... Tu és meio meu namorado agora.
Bir nevi donatılmış asker.
É como um soldado decorado.
Bence, hepimizin bir nevi çarpışma arkadaşı olduğu ve eğer birbirimizin arkasını kollamazsak tıp fakültesinin üstesinden gelemeyeceğimiz gerçeği hepimizin kafasına dank etti.
Acho que todos percebemos que, de certa forma, éramos irmãos de armas. E não conseguiríamos fazer o curso de Medicina sem nos apoiarmos uns aos outros.
Bir nevi polis misin? CIA'de ya da FBI'da mısın?
Ou és da "CIA" ou do "FBI"?
Etrafımızı rünik motiflerle boyayarak, bir nevi güvenlik çemberi oluşturduk.
Pintamos restrições teutónicas sobre o perímetro da vedação.
Almanya'dan buraya atalarının kemiklerini getirmiş ve onları, bir nevi kalkan olarak kullanıyor.
Ele trouxe os ossos dos seus antepassados da Alemanha, e transformou-os numa espécie de armadura.
Bir nevi tatildeyiz gibi düşün.
Sabes, são tipo umas férias.
- Bir nevi kumar oynadın.
- Uma aposta?
Bir nevi akut stres bozukluğu tanısı konabilir.
Ela está a sofrer de um tipo processo agudo de stress.
Herhalde bir nevi kafa doktoru falansın.
Então, deve ser um médico psiquiatra.
Bir nevi, evet.
Sim.
Suç mahalli bir nevi şifredir.
A cena de um crime é como um código.
Bir nevi kriz geçirdi.
Teve uma espécia de convulsão.
Hayatta olmak bir nevi protestoydu.
A sobrevivência foi uma espécie de protesto.
Benim için bir nevi tutku artık.
É uma paixão minha.
Nesin sen, bir nevi temiz enerji savaşçısı mı?
Você é algum tipo de protetor da liberdade energética?
Kafasında kurduğu şey buydu, ama asla yapmadılar çünkü silahın potansiyelinin farkına vardıklarında olayın iç yüzünü tam olarak kavrayamadılar ve insanlık için bir nevi yıkım olacağına karar verdiler.
E foi isso que ele concebeu. Mas eles jamais a fabricaram porque quando perceberam o seu potencial decidiram que não podiam justa e deliberadamente causar esse tipo de devastação aos seus semelhantes.
- Bir nevi danışman olacaksınız.
- Seu papel seria apenas de consultor.
Yani, o bir nevi sanatçı.
Quer dizer, ele é um artista.
Ama bir nevi dengesiz şekilde, Nice'in ikinci dünya savaşındaki stratejik değerinden bahsederken bir anda Carey Grant'in asit kullandığından bahsedebiliyor.
E é inteligente nessa forma tão peculiar dela onde num minuto pode estar a falar do valor... estratégico de Nice na segunda guerra mundial e no seguinte pode dizer-me que Carrie Grant aumentou de peso.
Şirketinizi bir nevi aile olarak görüyordunuz değil mi?
Considerava a sua companhia uma espécie de família, não era?
Humphrey, şunu söylemek istiyorum ki geçirdiğimiz şu son birkaç gün bir nevi eğlenceliydi.
Humphrey, só te queria dizer, que estes últimos dois dias, têm sido, do género divertidos.
Sen bir nevi, eğlenceliydin.
Tu tens sido divertido.
Yani bir nevi annen ağzına sıçmış.
Por isso, a tua mãe lixou-te, de certa forma.
Jack ve kolayla ya da şimdi adını veremeyeceğim bazı şeyler karıştırılmış bir nevi heavy metal meditasyonu yapar.
Numa especie de meditãção do Heavy Metal. Misturada com Jack Coke, e mais qualquer coisa que não posso dizer aqui...
Bir nevi otomatik pilota geçti.
Parece que ele entrou em piloto automático.
Mesele şu ki, karımla ben randevudayız ve bu gecenin bir nevi özel olmasını umuyorduk.
- Acontece que eu e a minha mulher queríamos namorar e gostaríamos que esta noite fosse especial.
Burada bir nevi çiftlik evi var.
Aqui é a fazenda. É o que eu penso.
Bizi tedavi etmek için üzerimizde bir nevi deneysel bir terapi uyguluyormuş.
Tudo o que ele faz connosco é um tipo de terapia experimental.
Bu bir nevi lanet mi?
Isto é... que isto é algum tipo de maldição?
Biz gelmeden çok çok öncesinden beri. Onlar için "Kader" bir nevi bir takıntı.
Para eles... a Destino é uma espécie de obsessão.
Onu seviyorum ve bir nevi onunla gurur duyuyorum. Çünkü kimseye muhtaç olmayacağını biliyorum. İnsanların ağzına sıçacak.
E eu amo-a e estou orgulhoso dela de certa forma porque eu sei que nunca lhe vai faltar nada, ela vai espancar as pessoas, ela é...
Eğer son 15 kilometrede herhangi bir belirti varsa o da Camino'da senin ile birlikte yürümek bir nevi yalnız olmak...
E se os últimos 15 km forem algum indicador, fazer o Caminho consigo, é como estar sozinha, por isso...
Bir nevi avare avare dolaşıyor ama genelde, tek bir yönde ilerliyor.
Faz uns desvios, mas basicamente... dirige-se numa direcção.
Şimdi bir nevi bağlı durumda.
Neste momento está um bocado apertado.
Bak, Dana'nın senin için çok şey ifade ettiğini biliyorum ama bunun için, bir nevi kaçak durumuna düşmeye değer mi?
Sei que gostas muito da Dana, mas achas que vale a pena abandonares a missão?
- Evet, bir nevi.
Sim, mais ou menos.
- Bir nevi. Jerry Friddle'ın kafasına bir demiryolu çivisi çaktın.
Enfiaste uma agulha de caminhos-de-ferro no crânio do Jerry Friddle.
Evet, bir nevi, Bayan Reynold's ve annesiyle kalacağım.
- Mais ou menos. Vou morar com a menina Reynolds e a mãe dela.
Polislik sadece insanları tutuklamak demek değildir. Nişancılık, bir nevi askeri eğitim var.
O trabalho da polícia não consiste apenas em lidar com as pessoas, mas também na perícia de atirador, no treino paramilitar...
Bill asırlardır onun bir nevi yatıştırıcısı gibi oldu.
Ele é a droga preferida dela há séculos.
Bir nevi, iş anlaşması.
É... um trabalho "libertador".
Bir nevi.
Mais ou menos.