Bütün Çeviri Portekizce
107,055 parallel translation
Pencereleri açıp, doğal ışığın içeriye girmesini sağlarız, her yeri temizleriz, tütsüleriz ve ürünlerini buraya getiririz, bütün mallarını.
Destapamos todas as janelas, deixamos entrar a luz natural. Limpamos tudo, desinfetamos e trazemos o teu stock para aqui, o teu inventário.
Bütün sabah, postacıya selam vermenin provasını yaptım ama geldiğinde, çok hızlıydı.
Passei a manhã toda a praticar uma forma de cumprimentar o carteiro, mas ele foi demasiado rápido.
Bütün ofisi düzenliyorum, çekimlerinde makyajı ben yapıyorum, Halkla İlişkiler Departmanı'nı yönetiyorum.
Organizo o escritório, sou maquilhadora das sessões fotográficas, giro o departamento das relações públicas.
Bütün kalpler onun odasını hazırlasın
Que cada coração guarde espaço para Ele
Dünyadaki bütün yükü sırtlanacağım.
Não existe pressão suficiente no mundo para isso.
Ve bütün batı model dünyasının başlamamızı beklemesi, tamam.
E todo o mundo ocidental que compra vintage à espera do lançamento, visto.
Bu mağaza, burası, bütün bu fikir sensin.
Esta loja, este lugar, toda esta ideia, és tu.
Bütün günümü şarkı listesi hazırlamaya adadım.
O meu dia inteiro é dedicado às playlists.
Sen bütün detayları anlatmadan, devam edemem.
Não consigo avançar sem saber pormenores.
İyi olur, çünkü Shane'i aylardır görmedin ve Kardeşlik Evi Kaltakları adlı sayfayı gördüm, oradaki bütün kaltaklar inanılmaz esnekti.
É bom que faças, porque não vês o Shane há meses e vi um site chamado Vadias da Casa da Irmandade e todas as vadias daquela irmandade eram superflexíveis.
- Bütün düğmeleri şoför kontrol eder.
- O condutor controla os botões.
Bütün o şemsiye kazasından sonra ağlayacak sağlam bir omuza ihtiyacı var ve o ben olabilirim.
Depois do incidente do guarda-chuva, ela precisa de uma mão firme no ombro e eu posso ser essa mão.
Bütün o köpekleri duyuyor musun?
Estás a ouvir estes cães todos?
Bütün geceyi alacak olsa bile her bir dosyayı gözden geçirirsiniz.
Vais instruí-los a todos.
- Bütün yıllıklarım.
- Os meus anos de escola.
- Lütfen bundan dolayı bütün çalışanlarım işlerini kaybedebilir.
- Por favor. Perdem-se empregos assim.
Yine bütün gün sürecek herhalde.
Isto pode ser uma daquelas coisas de dia inteiro.
Lütfen yerinizde kalın. Bütün blok mu bozuldu?
O bloco foi todo abaixo?
Bütün cevaplar yazılıysa bulmaca ne işe yarar ki?
Qual é o objetivo de um livro de puzzles se todas as respostas estão escritas?
- Bütün gün seni uyandırmaya çalıştım ama sen hiç kulak asmadın. Hiçbir dediğime uyanmadın.
Tenho dado pistas o dia todo e tu não tens estado a ouvir, não tens percebido!
Bütün filmlerinde gördüğün tek kadın tipi kurtarılmaya ihtiyacı olanlar çünkü ya yerliler tarafından tecavüze uğramak üzereler ya da bisküvi falan pişiriyorlar.
E as únicas mulheres que vês em todos os filmes dele têm de ser salvas porque estão prestes a ser violadas por pessoas indígenas, ou estão a fazer biscoitos.
Bütün Kuzey Amerika buna çok sevinir.
A América do Norte inteira ficaria agradecida.
Hadisene, bütün gün vaktim yok.
Vamos. Não tenho o dia todo.
Bütün bu olanlar yüzünden çok zor bir durumda kaldım tamam mı?
Isto tudo deixou-me entre a espada e a parede, está bem?
Eğer Hayley bir Malraux bulduysa bütün 7 sürünün zehrine sahip demektir.
Se a Hayley encontrou uma Malraux, ela pode ter o veneno de todas as sete alcateias.
NOLA polis merkezinden bir arkadaşım ve kendisi bütün polisleri dikkat etmeleri konusunda uyaracağını söyledi.
Era o meu amigo, da Polícia NOLA, e ele estava a dizer que ia garantir que os polícias se mantêm atentos.
Bütün anne babalar, başaramamaktan korkar.
Todos os pais têm medo de fazer asneira.
Buraya kadar olan bütün yolu onu bulmak için mi geldin?
Não tínhamos a quem ligar.
Sen ve ben... o tarlalarda bütün gücümüzle çalıştık.
Eu e tu. Nós fartámo-nos de trabalhar naqueles campos.
Sen... bütün gün... küfeliktin.
Andas pedrado o dia todo.
Ben... bütün gün burada dağılmış olarak oturmak istemiyorum. Bu tür insanlarla takılmak istemiyorum.
Não quero ficar o dia todo, a alucinar.
- Kabul ediyorum. Bütün zamanımı sizin gibi sıska kodcularla geçiriyor olabilirim. Muhteşem Küçülen Hendricks, ve ne bok olduğu belli olmayan Jared da burada.
Admito que passar o meu tempo numa casa com vocês totós, o Incrível Hendricks que encolhe e seja lá o que o Jared é, pode ter comprometido a minha masculinidade mas ela está lá.
Maalesef, bütün güzel müzik telifleri bitti.
Mas infelizmente, os direitos de autor já eram.
Limp biscuit eski bir okul geleneğidir. Bütün kulüp üyeleri bir bisküviye boşalmaya çalışır, sonuncu olan eleman da onu yemek zorundadır.
É um ritual de fraternidade onde todos batem uma num biscoito e o último tem de o comer.
Pied Piper 1.0'ın orjinal yapısının bütün notları burada. O zamanlar sadece müzik teliflerini bulan saçma sapan bir arama motoruyd...
São as minhas notas da versão original, a Pied Piper 1.0, quando era uma app estúpida para pesquisa de direitos de autor.
Anton'a hız aşırttım *. ama on iki saatten kısa bir sürede bütün kombinasyonları deneterek de şifreni çözerdim. Ayrıca görsel bir beceri ekledim.
Tive de dar a volta ao Aton mas consegui descobrir a password dessa merda cromada em menos de 12 horas e juntei um presente visual.
Bütün o gizlilik olaylarına şaşmamalı.
Não admira que ela tenha utilizado todos aqueles métodos misteriosos.
Kardeşinden iz yok ama senatör bütün hafta ofisine gitmemiş.
- Não há sinal dele, mas... ela tem estado ausente do escritório toda a semana.
Bütün örgütü kast etmiyorum.
- Não me refiro à organização inteira.
- Bütün gün bunu söyledim.
Tenho andado a dizer isso o dia todo.
Birinin Radcliffe'e bütün Terminatör filmlerini izletmesi gerekiyor.
Alguém precisa de fazer o Radcliffe ver os filmes do "Exterminador Implacável".
Bütün kanalların gördüğüne eminim.
Aposto que todos os canais estavam a transmitir aquilo.
Bütün senaryoları değerlendirdik ve hepsi hedefimizin ölmesi ile sonuçlandı.
Consideramos todos os cenários, e todas as eventualidades que levam à morte do nosso alvo.
Bütün gün çarpışmaya hazırım.
Estou pronto para lutar o dia todo.
Ve sahip olduğu bütün cevaplar.
Com todas as respostas que ele contém. Embora o pobre Fitz...
Yetişirim ben. Bütün eğlenceyi sana bırakamam.
Não deixarei a diversão toda para ti.
Bütün bunlar bitince o şişeyi açacağız.
Quando isto acabar... Estará na altura. Vamos abrir aquela garrafa.
Kime yardım edeceğim konusuna gelince, ben bütün Amerikalılar için buradayım.
Mas... relativamente a quem irei ajudar, estou aqui por todos os americanos.
Yani bütün adalet sistemini kendi ellerinize aldınız.
Então... fez justiça pelas suas próprias mãos.
Bütün olay bu zaten.
É que... é disso que se trata.
Kaçıp, bütün işi bana bıraktı.
Ele fugiu. E deixou-me lá para resolver o assunto.
bütün hayatım boyunca 16
bütün kalbimle 26
bütün bunlar ne için 24
bütün gün 52
bütün istediğim bu 17
bütün bunlar 64
bütün gece neredeydin 17
bütün dünya 33
bütün bunlar da ne 26
bütün bunlar ne demek oluyor 23
bütün kalbimle 26
bütün bunlar ne için 24
bütün gün 52
bütün istediğim bu 17
bütün bunlar 64
bütün gece neredeydin 17
bütün dünya 33
bütün bunlar da ne 26
bütün bunlar ne demek oluyor 23