Dar Çeviri Portekizce
134,121 parallel translation
Kotu amma dar!
Usa umas calças tão justas!
Tek yapmamız gereken, pantolonları yok edip saklanmak.
Temos de destruir as calças de ganga e não dar nas vistas.
Ninemi tekmelemeye çalıştığı zamanlar hariç.
Exceto quando tentou dar um pontapé à minha avó.
Bununla samanlığı seyran ederdim doğrusu.
Não me importava de dar umas cambalhotas com este.
Televizyonda asıl şimdi dikkatli olmamız gerektiğini söylediler, o yüzden bu iş bitene kadar onları daha da dikkatli izleyeceğiz.
Não. Na televisão diziam que estava na altura de dar o máximo, por isso, vamos guardá-los ainda melhor, até que isto termine.
Olmaz, tırnak tabanı dar.
Não, tem um leito ungueal raso.
- Çünkü ben öyle diyorum.
- Estou a dar-lhe a minha palavra.
Diyor ki, "Mahkûmlara taze meyve ve sebze yedirmek, sağlık hizmeti masraflarını yılda % 30 azaltıyor."
"Dar fruta fresca e vegetais aos reclusos reduz os gastos com os cuidados de saúde em 30 % ao ano."
Sonradan seni gebertirken zevk alırım böylece.
Vai dar-me prazer, quando der cabo de ti mais tarde.
Evet, sevgisini dizginler, ömür boyu hayalini kurduğunuz gibi bir anne değildir.
Ela recusa dar muita coisa, é verdade, e não é a mãe que sempre desejámos ter.
Bence önce ben seni tokatlayayım, sonra sen beni tokatla.
Acho que te devia dar uma chapada e depois davas-me também uma.
Peki, ağrı kesici alabilir miyim?
- Podes dar-me ibuprofeno?
Çenem dar...
Não consigo abrir o maxilar...
Benimki dar da...
Sou bastante apertadinha.
Kızgın olmak şu anda gücümün yetmediği bir lüks.
Neste momento, não me posso dar ao luxo de estar zangada.
Ama mekân dar olduğu için pek uzakta da değildim.
Mas este sítio é apertado, por isso, também não estava muito longe.
Gördün mü? Bir adama insan gibi su vermeye çalıştım.
Tentei agir humanamente e dar uma bebida a um homem, não foi?
"Şalom millet" i Suzanne'e lityum vermeye yollayan sen miydin?
Foste tu que mandaste a judia negra dar lítio à Suzanne?
Sana kendini affettirmek için ihtiyacın olanı vermek umurumda değil.
Não estou interessado em dar-te aquilo que achas que precisas para encontrares uma expiação.
Bilgilendirici olalım ama gereksiz bilgilerden kaçınalım.
Temos de dar informação suplementar e não redundante.
Bize 48 saatlik bir süre verdi, ama demek ki yatışma süresi daha da azaldı.
Então está a dar-nos 48 horas, mas também significa que acelerou o intervalo ainda mais.
Ve görebildiğim kadarıyla kayıtların ucu sana uzanıyor.
E até onde sei, o rasto de papel vai dar a ti.
Bu kişiyi bulma konusunda her türlü yardımınız için minnettarız.
Qualquer ajuda que puder dar-nos para localizar este individuo será muito apreciada.
Ama çocuğa o ismi vermek yaptığı en az zalimce şeymiş.
Parece que dar-lhe esse nome foi o menos cruel que lhe fez.
- Sadık bir mürit Ateş'i layık olmayan bir krala, bir Azgeda kralına vermektense ölürdü.
Um seguidor devoto preferiria morrer a dar a Chama a um rei indigno. Um rei Azgeda.
Teker teker tokalaşarak mücadele ediyoruz.
Estamos a dar luta um aperto de mão de cada vez.
Bizde ne gezer?
Está a dar cabo de mim, amigo.
Bana bir soru sorma şansı vermek istedim.
Mas pensei dar-lhe a hipótese de me fazer uma pergunta.
Eyalet rakamını öğrenebilirim.
- Posso dar-lhe os números do estado.
Biraz düşünmem gerekiyor.
Dar umas voltinhas com ele pelo quarteirão.
O zaman size kelepçe vururum.
E se eu tiver de lhe dar uma palmada?
Odanda bu film oynuyordu.
- Sim. - E estava a dar isto no teu quarto.
– Verecek başka paramız yok. – Fritz'in var.
Não temos mais marcos para dar.
Hata verip duruyor.
Continua sempre a dar erro.
Fakat... Sadece bunu imzalarsanız vizenizi vermem söylendi.
Contudo, tenho ordens para lhe dar o visto apenas se assinar isto.
- Annemi tüm gün Randy'yle bırakamam. Ona tüm gün cips yedirip hükûmet komplolarını anlatır.
- Se o Randy ficar com a minha mãe, ela vai dar-lhe batatas fritas, sumos e falar de conspirações do governo.
- O zaman iyi yapalım, değil mi?
- Temos de dar o nosso melhor.
Çok çalışacağım ve saç bile çeksem yaptığım şeyin inandırıcı olmasını sağlayacağım.
Vou dar o litro e ser credível quando faço algo, nem que seja puxar cabelo.
Seni dövmek istiyorum.
Quero dar cabo de ti.
Bir daha geç kalırsam Flexner, beni ünlü Princeton Kaplanları'na yedirmekle tehdit etti.
O Flexner ameaçou dar-me de comer aos Tigres de Princeton se me atrasar.
Albert, belki Bay Morgenthau dostlarımızı Almanya'dan çıkarma konusunda bize tavsiye verebilir diye düşünüyordum.
Albert, talvez o Sr. Morgenthau nos possa dar uns conselhos para tirar os amigos da Alemanha.
Beklemek sorun olmayacaksa işim bitince seni götürebilirim.
Posso dar-te boleia quando me despachar, se puderes esperar.
Bu durum onları ömür boyu etkileyebilir.
Isto pode dar-lhes cabo da vida.
Bak, konu dışı detay vermeyi sevmem.
Não gosto de dar pormenores irrelevantes.
Hayır... Sadece Jonah hakkında kesin bir yargıya varmıyorum.
Não, estou a dar ao Jonah o benefício da dúvida.
Bu sessizlik de ya çok huzur veriyor ya da kafayı oynatmana yol açabiliyor.
O que pode ser bastante relaxante ou pode dar connosco em loucos.
Bir hata yapmış olman doğru yolu bulamayacağın anlamına gelmez.
Cometeste um erro, mas ainda podes dar a volta a isto.
Bu yerel geleneği devam ettirmek isteyeceğini düşündüm.
Achei que gostaria de dar continuidade a esta tradição local.
Evliliğime ikinci bir şans vermek için ailemle beraber şikago'dan ayrıldığımı.
Que ia deixar Chicago com a minha família para dar outra oportunidade ao casamento.
Size mümkün olan en basit, en dostça tavsiyede bulunayım.
Eu vou dar-vos o conselho mais simples e amigável que posso dar.
Gitmek istemediğinden emin misin?
Não queres ir dar uma volta?