Elinden geleni yaptın Çeviri Portekizce
519 parallel translation
Elinden geleni yaptın.
Bom, fizeste o que podias.
Elinden geleni yaptın.
Fizeste o teu melhor.
Elinden geleni yaptın, Marius. Minnettarız.
Mário, fizeste o que podias, e estamos-te gratos.
Sen, yaşaması için, elinden geleni yaptın, doktor.
Já é um milagre ter ficado vivo tanto tempo, Doutor.
Sen elinden geleni yaptın.
Você já fez o possível.
- Sen elinden geleni yaptın, Luke.
- Não ia servir para nada, Luke.
Elinden geleni yaptın.
Tu tentaste.
- Sen elinden geleni yaptın evlat.
- Estiveste bem.
Gelmemi engellemek için elinden geleni yaptın.
Para o diabo o acordo! Fizeste tudo para eu não vir.
Sen elinden geleni yaptın Arletta.
Fez o seu melhor, Arletta.
- Elinden geleni yaptın.
Fez o que podia.
Bu ülkede elinden geleni yaptın. Sonu hep ateş ve mezar oldu.
Fizeste o que podias no país e tudo acabou queimado e destruído.
Sen elinden geleni yaptın.
Fizeste tudo o que podias.
- Elinden geleni yaptın.
- Fizeste o que podias.
O arabaya bir şey olmaması için elinden geleni yaptın, ama... dün gece onu arkaya park etmiştin ve bu sabah yerinde yoktu.
Vou jurar-lhe que estavas a tomar conta do carro na perfeição, mas... deixaste-o estacionado lá atrás, e esta manhã tinha desaparecido.
Elinden geleni yaptın değil mi?
Fizeste o melhor que podias, näo foi?
Elinden geleni yaptın.
Fez o melhor que podia.
Hala nefes alıyor, ama kötü bir yumruk yemiş. Üzgünüm, hanımefendi. Elinden geleni yaptın, John.
Ele ainda respira, mas levou uma pancada valente.
Elinden geleni yaptın, biliyorum.
Sei que fizeste o que podias.
Aramızı açmak için elinden geleni yaptın.
Fizeste tudo o que pudeste para que acabassemos.
Elinden geleni yaptın.
Fizeste o possível.
Sen elinden geleni yaptın. Geçebileceğim bir yerler olmalı.
Parece que a coisa se complica, hã?
Sen elinden geleni yaptın, Alex.
Fizeste o teu melhor, Alex.
Elinden geleni yaptın. Fakat, yeterince akıllı değilsin.
Deste o teu melhor, mas não és suficientemente esperto.
Elinden geleni yaptın, Hastings.
Fez o seu melhor, Hastings.
Elinden geleni yaptın.
Eu sei que me queres bem.
- "Elinden geleni yaptın mı?" diyordu.
- Dizem, "Já fizeste bastante?"
- Sen elinden geleni yaptın.
- Você fez o que pôde!
Sen elinden geleni yaptın.
Fez o seu melhor.
Sen elinden geleni yaptın, Michael.
Fizeste o que pudeste, Michael.
Çok çalışıp, elinden geleni yaptın.
Trabalhaste muito.
Sen elinden geleni yaptın.
Fizeste o melhor que sabias.
Teşekkür ederim, elinden geleni yaptın.
Bem, obrigado. Você fez tudo o que podia.
Elinden geleni yaptın.
Deste o teu melhor.
- Zaten bizim için elinden geleni yaptın
- Fez mais do que podíamos pedir.
- Elinden geleni yaptın, Goof.
- Tu tentaste Goof.
Elinden geleni yaptın, Hershey. Teşekkür ederim.
Fizeste o melhor que pudeste, Hershey, obrigado.
Odo, sen elinden geleni yaptın.
Odo... Fez o melhor que sabia.
- Sen elinden geleni yaptın.
Fez tudo o que podia, Doutor.
- Sen elinden geleni yaptın Doktor.
- Gostava de poder fazer mais. - Fez tudo o que podia.
- Elinden geleni yaptın.
Fizeram o que podiam.
Gördüğüm en karmaşık vakalardan biriydi. Elinden geleni yaptın.
Foi o caso mais complicado que já vi. Fizeste tudo o que podias.
Bir yurttaşın suç işlenmesini önlemek için elinden geleni yapmasının... yasaya aykırı olduğunu ben hiç duymadım. Onun yaptığı tam da buydu.
Nunca ouvi que fosse contra a lei um cidadão... fazer o máximo possível para impedir que um crime fosse cometido... que foi exactamente o que ele fez.
Herkes elinden geleni yaptı. O yüzden ben derim ki, toplantıyı hemen bitirip gereken yapılsın. Hayıt Luther, bu yaptığın- -
Devemos cancelar esta reunião e fazer o que achamos certo.
- Elinden geleni yaptığını söyledin zaten.
- Disseste fazer o teu melhor.
Bize önerdikleri Noter Simon sizin için elinden geleni yaptığını söylüyor. Sadece sizin güzel hatırınız için çabalıyormuş. Sadece hatırınız için!
Mestre Simon, o agente que nos indicaram, homem de acção e zeloso, diz que fez os possíveis por vós e garante que simpatizou convosco assim que vos viu.
Sen elinden geleni yaptın, baba.
Fez o seu melhor, papá.
Topluluk önünde konuşma fırsatı çıkınca da... cesaretini topladı, hayatını riske attı... ve buraya çıkmak için mücadele verip elinden geleni yaptı.
Quando surgiu esta oportunidade pública de o fazer, ele organizou-se, arriscou a vida... e enfrentou tudo para estar aqui e dar o seu melhor.
Ben de kardeşime onun elinden geleni yaptığını anlatıyordum.
Como dizia á nossa irmã, a Sra. Gardiner, ela deu o seu melhor.
Gençliğini feda etti... Bencilliklerine katlandı ve arzularını yerine getirmek için elinden geleni yaptı.
Sacrificou a juventude, ficando sempre para trás, para que ele desse largas ao seu orgulho e ambição.
Sen elinden geleni yaptın, Duane.
Deste o teu melhor.