Genç Çeviri Portekizce
28,841 parallel translation
Bu ülkenin daha genç ve dinamik birine ihtiyacı var!
O país precisa de um homem mais jovem, mais dinâmico.
Eğer... bizi canlı izliyorsanız, Retro Girl gibi giyinmiş genç bir kadın...
Se está a ver-nos em directo, uma jovem vestida com o clássico uniforme da Retro Girl...
Ben buradaki genç siyahileri ve ülke genelindekileri düşünüyorum.
Penso na luta dos jovens negros aqui e no país inteiro.
Genç yaştaki kızlarını tek kelime etmeden kim bırakıp gider ki?
Quem abandona a filha adolescente sem dizer nada?
Eğer bizi canlı izliyorsanız, Retro Girl gibi giyinmiş genç bir kız...
Se estão a ver-nos em directo, uma jovem vestida com o uniforme clássico da Retro Girl...
- Hayır, bu... Genç bir kadının kahramanından ilham alması.
Não, isto é uma jovem inspirada pela sua heroína.
Sınırlardaki bu genç adamlar.. Artık tarım yapmak istemiyorlar...
Estes jovens que vivem perto das fronteiras não estão interessados em cultivar.
Artık o kadar genç değilim... eskisi gibi gücümde yok.
Eu não jovem nem me resta nenhuma coragem.
Genç biri olmalı.
- Que seja jovem.
Buna bakılırsa liseye gidecek kadar genç.
- E com base nisto, jovem a nível de ensino secundário.
Annem genç yaşta öldü ve babam utanç kaynağı sayılır.
A minha mãe morreu nova. E o meu pai é embaraçoso.
Genç kalmamı istiyorsun, değil mi?
Não queres que continue jovem?
Bu kadar genç yaşta böyle bir öz güven.
Ter tanta confiança numa idade tão jovem.
Bu eve pek çok genç oğlanın girip çıktığını gördüm de.
Bem, é que vi muitos jovens a sair e a entrar dessa casa.
Ama yine de bu yaptığını haklı çıkarmıyor, genç bayan. - Haklısın.
Mas, isso continua a não fazer com que esteja certo.
Bu genç bayanı tam olarak nereye götürdüğünüzü sorabilir miyim?
Para onde exactamente pensam levar essa senhora?
Bu organizasyonu ikimizde genç birer avukatken, yardım arayan küçük kızlar için bir fark yaratmak ve yardım etmek için kurduk.
Começamos a organização quando éramos jovens advogados a querer retribuir e a diferença que fizemos para elas foi tão grande que dedicamos as nossas vidas a ajudá-las.
Çok hoş genç bir kadındı.
Ela era uma jovem adorável.
Damian Hall da genç, başarılı ve ev almak üzereymiş.
E o Damian Hall era novo, com sucesso, prestes a comprar casa.
- Redruth'daki şu iki genç mühendis.
Esses dois jovens engenheiros em Redruth.
Meğer Huston, Sands gibi bir adam arayan Edward Morra adında gelecek vadeden genç bir politikacının yanında bir iş bulmuş.
Acontece que, o Huston encontrou trabalho com um jovem promissor chamado Edward Morra que podia precisar de alguém como o Sands.
Ancak genç yazılımcılardan oluşan doğru bir takımla...
Mas com a equipa certa de programadores brilhantes...
Onu genç hissettiriyor.
Fá-lo sentir-se jovem.
Buradaki hala genç bir kız.
Ainda é uma adolescente.
Kendimi tartıyorum, ama o ne çok iyi, ne de çok genç yamyam...
Vou parecer velho, mas é um canibal não muito bonito nem muito jovem...
Sen genç bir kızsın, Önünde kocaman bir hayat var.
És uma miúda nova, tens a vida toda à tua frente.
"Kulak verin genç erkekler ve kadınlar, ve bunu her yerde ilan edin."
" Ouçam, jovens homens e mulheres de toda parte, e espalhem as novas.
Genç olan.
- A jovem.
Kendi yaşımda genç bir adamla alakadar olmamı söylemiştiniz.
O senhor me pediu para me relacionar com um jovem da minha idade.
"Kulak verin genç erkekler ve kadınlar, ve bunu her yerde ilan edin."
" Ouçam, jovens homens e mulheres em toda parte e espalhem as novas.
O genç adamda sevdiğin bir şeyler mi buldun?
Encontrou algo de que gostasse naquele jovem?
Müdahale edip görevden çekilmesini sağlamamı istediler. Daha genç olanlara yol açmam için.
para interceder e pedir que ele renuncie.
Ne kadar tatlısın, ama bir genç gibi konuşuyorsun, ve şuan annen kendine yaptığın şeyi bilerek, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Que querido. Mas pareces uma adolescente. E, neste momento, a tua mãe está a chorar, por saber o que fizeste a ti mesma.
- Bu çok garip, çünkü bu insanlara hukuk fakültesine hiç gitmediğime inandırmaya çalışıyorsun. Ama yine de, dünyadaki en zeki avukatlar beni en genç ortağı yapmaya ikna ediyorlar.
Tem graça, porque esperas que estas pessoas acreditem que nunca andei em Direito, mas, mesmo assim, consegui convencer os advogados mais inteligentes do mundo a fazerem-me o sócio mais novo de sempre.
Sizin gibi genç bir bayan için mükemmel bir daire.
É perfeito para uma jovem como você.
Senin en genç oğlun seninse en genç kızın evlilikle bağlanmalı.
O seu filho mais novo, a sua filha mais nova, ligados pelo casamento.
- En genç çocuk.
- É o filho mais novo.
En genç Molire'in kızı ile tek varis Stockwell arasında.
Entre a filha mais nova do Molire e o filho único do Stockwell.
Açıklanamayacak şekilde en çok sevilen büyük oğul şampiyon yüzücü boğulmuş, genç ve önemsiz olan oğul kurtulmuş.
Sem explicação, o mais velho, o filho de ouro, o campeão de natação, afogou-se. Enquanto o mais novo, a criança menor, sobreviveu.
O da söyleyemez çünkü genç yaşta öldü.
E ela também não poderia. Morreram quando ela era pequena.
Hükümetiniz fidye ödemeyi reddederek fakir insanlara sağlık hizmeti sağlamaktan başka bir şey yapmayan üç genç insana sırtını döndü.
O vosso governo recusou pagar o resgate. Virou as costas a três jovens que foram capturados por não fazer mais do que prestar cuidados de saúde aos pobres.
O akşam her iki genç adamın niyetleriyle ilgili yeni bilgiler var...
- Houve novas informações acerca das intenções de ambos os jovens naquela noite.
Sen hayatları harap olan genç çocukları temsil ediyorsun.
Representas os jovens cujas vidas foram arruinadas.
Gördüğüm genç kızlardan biri Evy Dominguez.
Uma das jovens com quem contacto é a Evy Dominguez.
Hayır, genç bir 28'im ben.
Não, sou apenas uma jovem de 28 anos.
Sadece yas tutan genç bir itfaiyecimi değil tüm itfaiyecilerimi düşünerek karar almak zorundayım.
Jimmy Borrelli será transferido para o veículo de socorro 81 enquanto aguarda o inquérito. Está a dizer-me como administrar meu quartel?
Ya da zengin, genç bir oyuncu ironik bir biçimde hip-hop şarkısına pleybek yapıyor.
Ou é uma jovem atriz rica, a cantarolar uma canção de hip-hop, por mais irónico que pareça.
Bu yüzden de genç bir kadın hayatını kaybetti.
E devido a isso, uma jovem perdeu a vida.
Genç hâlim o kitabı hiç okumazsa, kötülük hayatıma musallat olmaz ve Pablo ölmemiş olur.
Se a minha versão jovem nunca ler aquele livro, então o mal não me estragará a vida e o Pablo voltará a estar vivo.
Genç bir ajanken bile herkes beni ahlaklı biri olarak tanırdı.
Desde que era uma Agente jovem, conheciam-me por ser direta.
N'aber, genç?
Tudo bem, meu?
genç kız 23
gençler 170
gençlik 25
gencim 23
genç bir kız 20
gençsin 79
gençken 53
genç bir adam 28
genç bir kadın 21
genç bayan 296
gençler 170
gençlik 25
gencim 23
genç bir kız 20
gençsin 79
gençken 53
genç bir adam 28
genç bir kadın 21
genç bayan 296
genç efendi 21
genç adam 490
genç biri 17
genç mi 23
genç hanım 33
genç dostum 37
gençliğimde 18
gençtim 27
genç adam 490
genç biri 17
genç mi 23
genç hanım 33
genç dostum 37
gençliğimde 18
gençtim 27