Gıdıp Çeviri Portekizce
661 parallel translation
Babamın beni sırtına alıp da taşıdığını gayet iyi hatırlıyorum.
Lembro-me perfeitamente de andar às cavalitas do meu pai.
Bay Candy, Berlin'deki elçiliğimiz Londra'daki Dışişleri Bakanlığı'na Alman milliyetçilerinin, Güney Afrika meselesindeki tutumlarının değiştiğine yönelik haberi verdiğinde aileme mektup yazıp işimi kaybettiğimi ve onların yanına geri döneceğimi haber etmek zorundaydım.
Quando nossa embaixada em Berlim dirige-se à Londres... dizendo que os alemães mudaram em relação a Boer... perco o emprego e tenho que voltar ao seio da família.
Hatta kafasına fazla takarsa, son günlerde fazlasıyla yaptığı gibi dışarı çıkıp sarhoş olur.
E, se pensar muito, pode ir embebedar-se... que é o que tem feito.
çıkıp dışarı çıkıp başka bir şeyin olmadığı yere gökyüzüne ulaşın.
Saiam e levantem as mãos!
Gıdıklayıp, güldürerek onu nasıl ortaya çıkaracağını bilmek lazım.
Temos de fazer-lhe cócegas para ele se começar a rir.
Hatırlıyor musun, Saranac'ta herkes evli olmadığımızı düşünmüştü de dışarı çıkıp evlenmiştik.
Lembras-te, quando pensavam que nós não éramos casados - e que nos casamos de novo!
Eğer yıkılan bir binanın altında kaldığınızda, biri sizi alıp güvenli bir yere taşıdıysa bir saniye tereddüt etmeden gözüne tükür.
Se estiver alguma vez num edificio a cair, e alguem se oferecer para a apanhar e a levar para lugar seguro, nao hesite, cuspa-lhe no olho.
Ah, hayır, gıdıklama... Yoksa küçük Liz yuvarlanıp üstüne...
Oh, não, nada de cócegas... ou a pequena Liz vai rolar e...
A, B, C, D, E, F, G H, I, J, K, L, M, N, O, P Q, R, S ve T, U, V
a, b, c, d, e, f, g, h, i, j, k, I, m, n, o, p, q, r, s, e t, u, v,
Tek yaptığın kavga çıkarıp dırdır etmek.
Queixa-te e luta o que quiseres, não te servirá de nada.
Gerçekten öğle yemeği için dışarıya çıkıp çıkmadığımızı ve tabi şimdiye dek yalan söyleyip söylemediğimi anlamak için.
Para descobrir se era verdade que tinha tomado o café da manhã comigo e, se faz um tempo não estava mentindo.
A, B, C, D, E, F, G, H, I, J K, L, M, N, O, P, Q, R, S, T, U, V, W, X, Y, Z.
A, B, C, D, E, F, G, H, I, J K., L, M, N, O, P, Q, R, S, T, U, V, W, X, Y, Z.
Buradan heyecanla ayrılıp, bütün geceyi intikam fantezileriyle geçirebilir ama o gerçekte bir iş adamı. Bunun anlamı, iş yapmaya çalıştığıdır.
O Strutt pode querer vingar-se, mas é um homem de negócios.
Bir komünist her konuda kendine neden diye sormalı adamakıllı sorgulayıp düşünmeli ve her şeyin temelini gerçeklerden alıp almadığına bakmalıdır.
"Somente assim merecerá o nome comunista. " Em tudo, o comunista deverá colocar a questão do porquê. " Deve reflectir com maturidade,
Stalin'in ölümü sayesinde kuramsal taşralılığımızdan kısmen çıkıp bizim dışımızda var olmuş ve var olmakta olanları kabul edip tanıyabildik ve kendi kendimizi dışarıdan, nesnel bir gözle görmeye Marksizm'in bilgi alanında ve cehalet alanında yerimizi görmeye böylece kendimizi tanımaya başlayabildik.
A morte de Estaline permitiu-nos sair, em parte, do nosso provincianismo teórico, reconhecer e conhecer aqueles que existiram e existem além de nós, vendo de fora, começar a ver-nos de fora, conhecer os sítios que ocupamos no conhecimento e a ignorância do marxismo, começando, assim, a conhecer-nos.
durumumu değerlendiriyorum... tanıdığım herkesle temasa geçmeliyim... mevki sahibi olanlar bana yardımcı olabilir... Claridge Oteli'nde yaşayıp kortejle dolaşabilirim... düşeslere dilediğim gibi el sallayabilirim... yeni hayatıma çabuk alışırım iyi günler Yargıç Bey!
vou rever a situação é urgente procurar toda a gente conhecida gente nobre com um cargo que me faça causar boa impressão terei uma suite no Claridge e dúzias de carruagens acenarei às duquesas como convém à minha nova posição, bom dia, Dr. Juiz!
Bir gıdım arttırıp 80 e gidebilirim.
Poderia facilmente ir até aos 80.
Bana, sesini tanıyıp tanıdığımı ve saçlarının rengini sordun.
Perguntou-me se reconhecia a sua voz e a cor dos seus cabelos.
Söylemek istediğim, belki herkesten yapmasını istediğim, sığındığın bir çadır ya da başka birşeyin içinde olsan da, şahsiyet çemberinin dışına çıkıp, komşuna iyi geceler de. ve bu derecede kaliteli, barışsever ve güzel bir müziği, bugün burada dinleyebildiğin için de kendine teşekkür et.
A informação que tenho... é que o melhor a fazer... a menos que tenham barracas ou algum lugar para dormir... é arranjar um pedaço de chão... dar as boas noites ao vizinho... e agradecer por ter feito deste o dia mais pacífico... e agradável que já existiu nesse tipo de música.
Fakat bugünkü bir eylemi engelleyerek olasılığı saf dışı bırakıp... geleceği değiştirebileceğimize gerçekten inanıyor musun?
Mas crê realmente que por uma acção deliberada, neutralizemos essa possibilidade e alteremos o futuro?
Dr. Federov bana söyleyin. Eğer oğlum yani geleceğin Çarı ben ve ailem yurt dışına çıktığımızda Rusya'da kalıp, eğitimine devam etse olasılıkla, daha kaç yıl yaşayabilir?
Dr. Fedorov se meu filho ficasse para estudar aqui e nós fôssemos para o exterior quanto tempo ele viveria?
Ama bugün, bu Pazar sabahı, hayatımda ilk defa olarak, ve bu KOW radyo istasyonu yayına başladığından beri ilk olarak, her zaman yaptığım şeyin ve müzik çalmanın dışına çıkıp size küçük bir öykü anlatacağım.
Mas hoje é a primeira vez que estou aqui ao domingo, e pela primeira vez estou nesta emissora do KOW não só para passar música, mas para lhes contar uma história.
Ancak nasıl biri olduğunu görünce, neden evden koşarak çıkıp dışarıdan ona telefon etmeye çalıştığınızı anladım.
Quando vi o tipo de mulher que ela era, ocorreu-me por que motivo estava com tanta pressa de sair da casa e encontrar um telefone exterior.
Ne kadar çok görürseniz, başarılı olacağınıza olan inancınız artıyordu. Örneğin bir iş için dışarı çıkıp ailenizi arkanızda bıraktığınızda, bir şekilde şöyle hissediyordunuz : "Jones'lar ya da Smith'ler yakındalar, evdekilere bir şey olursa, onlar yardım ederler."
Quanto mais o víamos, mais encorajados ficávamos para sair à rua e sabíamos que se saíssemos para procurar emprego e deixássemos a família para trás, dizíamos : "Os Jones ou os Smiths lá do bairro podem tomar conta deles, se me acontecer alguma coisa."
Hazırladığım mamayı yemek istemedi. O zaman dışarı çıkıp Thriftymart'a gittim. Biliyorsunuz, orası 24 saat açıktır.
Então saí e fui até à loja Thrifty, que fica aberta 24 horas... para comprar comida da Courry.
Kendi bilincini saf dışı bırakıp, alçaklığın derinliğinin iç yüzünü anlamak harika bir duygu olmalı.
Deve ser um sentimento maravilhoso medir a profundidade da vilania, e eliminar a consciência de si mesmo.
Belki de Himmler kirli bir oyun tezgâhlamıştı. Verdiği şey onu yalnızca bayıltacaktı. Ardından da sığınağından dışarıya çıkartılıp düşmana teslim edilecekti.
Talvez Himmler tentasse fazer um truque sujo, dando-lhe algo para o deixar apenas inconsciente, de modo a ser levado do bunker contra a sua vontade e entregue ao inimigo.
"Havacılık Konseyi tarafından, kocanız Muharip Binbaşı THD Drinkwater DFC'nin kayıp olduğu bildirilen tarihten beri hakkında daha başka bilgi olmamasından ve zaman aşımından dolayı büyük bir üzüntüyle, hayatını kaybettiğinin anlaşıldığını ve 18 Mayıs 1944 tarihi itibariyle resmî nedenlerle ölü sayıldığını bildirmem emredilmiştir."
"O Conselho Aeronáutico me encarregou de declarar, que tendo em vista o período de tempo decorrido e a ausência de notícias relativas ao seu marido, o Comandante de Esquadra Interino, Major Aviador, T. F. D. Drinkwater, desde a data em que foi dado como desaparecido, temos lamentavelmente de concluir que perdeu a vida e que é dado como presumivelmente falecido, para efeitos oficiais, a partir de 18 de Maio de 1944."
Bay Caine, kocam Eldir'in en zengin adamı olmakla kalmayıp tanıdığım en iyi insanlardan biriydi.
Sr. Caine, o meu marido não era apenas o homem mais rico de Eldir... como também era uma das melhores pessoas que já conheci.
Peki ya o minik ayakların ıslanmasın diye seni kucağıma alıp, taa Punch Bowl'dan eve kadar taşıdığım gün de mi?
Nem naquele dia em que a peguei e te levei no colo desde o Punch Bowl, para você não molhasse os pés?
- Oh, Brad - Annemle tanışıp babamı tanıdığın için
Que conheças os meus pais.
Tommy, tüm Amerika sana ve harika organizasyonuna bu harika savaş bandosunu kurup tüm zamanını ve gücünü harcayıp, o harika radyo programını yaptığın için teşekkür etmek istiyor. "The Treasury Star Parade" Başrolde T.D.
Tommy, a América lhe agradece, e à sua organização, a preciosa ajuda na venda de obrigações de guerra e o magnífico programa de rádio, Treasury Star Parade.
Yönetmen "motor!" diye bağırdığında dışarı çıkıp ateş edin.
Quando o realizador gritar "Ação" Saiam e disparem,
Bazı kitapların dışı pis görünebilir, ama kapağını açıp içine baktığınızda çok güzel sözler vardır.
Há alguns livros que são feios por fora, mas quando se abrem e se começam a ler vê-se que têm um grande conteúdo.
Ş a l g a m...
- P-A-D-E...
Kapak açıldığı saniyede sen ve adamların bütün korumaları saf dışı bırakıp mümkün olduğu kadar çok rehine alacaksınız.
No micron em que a escotilha se abrir, você e os seus homens, vão eliminar todos os guardas e fazer tantos reféns quantos puderem.
Pekala, sıhhi tesisat, tıp, eğitim, şarap, düzen koruma sulama, yollar, içme su sistemi, ve halk sağlığı dışında, Romalılar bizim için ne yaptı?
Pronto, mas além do saneamento, medicina, educação, vinho, ordem irrigação, estradas, água potável e saúde pública que fizeram os romanos por nós?
Bu yüzden gelişen devlet dendi sonra da az gelişmiş devlet yani A.G.D.
Contudo, esta designação foi universalmente considerada ofensiva, daí passarem a "Países em vias de desenvolvimento" e mais tarde a "países menos desenvolvidos" ou P.M.D..
Artık A.G.D. tabirini İ.K.Z.D. olarak değiştirebileceğiz. Yani?
Estamos agora a preparar-nos para substituir P.M.D. por P.R.R.H.
Gelen bilgiler Küba bağlantılı muhalif bir A.G.D. olacağı yönünde.
Segundo se diz, deve tornar-se num P.M.D. hostil, com ligação a Cuba.
Yani, dışarı çıkıp Venüs'e çıplak gözle bakarak gezegenin bulutlarından yansıyan güneş ışığını inceleyebilirdiniz.
Quer dizer, que se pode sair lá para fora, olhar e ver Vénus a olho nu, e observar a luz solar reflectida nas nuvens de Vénus.
- Eğer Ganz paramı alıp kaçarsa beni tanıdığına pişman olursun. - Şimdiden pişmanım.
Se o Ganz fugir com o meu dinheiro, vais arrepender-te de me conheceres.
Sanki buran gıdıklanıyormuş gibi oluyor, tam buran. Sonra seni çekmeye başlıyor. Gıdıklayıp çekiyor.
Sente-se umas cócegas aqui, e começamos a ser empurrados.
Derin bir araştırma yapıp vahşi atları yasa dışı yoldan sattığını öğrenebilirler.
Podem investigar demasiado e descobrir que tem roubado cavalos selvagens para os vender ilegalmente.
Ve arttığında dışarıya çıkıp kendi başına dolaşmaktan sakın korkma.
Quando acontecer, não tenhas receio de partir e procurar por ti mesma.
u aşağılık bankacılar politikacılar... asıl onlar kokain yasa dışı olsun istiyor! Böylece sıçtığımın parasını kazanıp sıçtığımın oylarını da alıyorlar!
Os cabrões dos banqueiros, dos políticos, são eles que querem que a coca seja ilegal para poderem fazer dinheiro e ter os votos!
Yani gayet sıkı fıkı olduk. Tam rakam konuşmaya başlayacaktık, Jake'in mahkemeden tanıdığı bir mübaşir barın öbür tarafından, tuttu bize kadeh kaldırıp selam verdi.
Estávamos a conversar na boa, íamos discutir a soma, quando, de repente, aparece um tipo a fazer-nos sinais no bar.
Kendi dışıma çıkıp kendime baktığımda, anlarsın ya kendimi görüyorum.
Quando me distancio de mim e olho para mim e me vejo...
30 saniye içinde ya fıtığını çıkaracak kadar sıkacak onu, ya da suratına tokat atıp dışarı çıkacak.
Dentro de 30 segundos ela ou vai apertá-lo com tanta força que Ihe provoca uma hérnia ou Ihe dá uma bofetada e desaparece.
Rambo gider, kimseyi bulamaz, Kongre bunu yutar, konu kapanır ve Rambo esir alınırsa sen ve bilgisayarların dışında kimse yaşayıp yaşamadığını bilmez.
O Rambo chega, não encontra ninguém, o Congresso engole, caso arrumado. E se apanham o Rambo, ninguém sabe se está vivo. A não ser você.
Sintinede topladığımız suyu denge tanklarına pompalayıp oradan da basınçlı hava ile dışarıya atabiliriz.
Depois de a à ¡ gua ser expelida com o ar comprimido. Entà £ o foi expelida a popa com ar de alta pressà £ o.