Işinin Çeviri Portekizce
2,544 parallel translation
Hayalet avcılığı işinin temel aletidir.
É uma ferramenta no negócio de caça-fantasmas.
Bilgi almak için benimle yatman, bu da işinin bir parçası mı?
Fazer sexo comigo para obteres informação, faz parte do teu trabalho?
Tekstil ithalat-ihracat işinin Caymans'daki bir para aklama operasyonu için paravan olduğu ortaya çıkmış.
A sua empresa de importação e exportação é uma fachada para a lavagem de dinheiro nas Ilhas Caimão.
Lütfen... Bu hayatı ben seçtim ve bundan sorumlu olmaya hazırlıklıyım. Fakat Audrey bu aile işinin bir parçası olmayı hiç istemedi ve şimdi benim yüzünden hayatını kaybedebilir.
Por favor, eu escolhi esta vida e vou arcar com as consequências, mas a Audrey nunca pediu para fazer parte dos negócios, e agora, por culpa minha, ela pode perder a vida.
Tekstil ithalat / ihracat işinin,
O que te parece isto?
Şimdi yemeğini bitir, ya da bitirme ve işinin başına dön, hepiniz.
Agora, acaba de almoçar, ou não, e volta ao trabalho. Todos!
Eğer işinin olmadığını bilseydim seni bu gece başlatırdım.
Sabes, se estivesses livre, podias ter começado hoje.
Belki de kimse sana veya senin hayallerine inanmadığı için bu çörek dükkanı işinin de olamayabileceğini düşünerek zor zamanlar geçiriyorsun. Yani öyle sanıyorum.
Talvez te custe imaginar que o negócio dos queques possa realizar-se, porque nunca acreditaram em ti nem nos teus sonhos.
- Adam işinin ehliymiş.
- Feito por profissional.
Teğmen Seligson'un beynindeki deformasyon kesim işinin aceleyle yapıldığını gösteriyor belki de bilmeyen biri yaptı.
O trabalho mal feito no cérebro do tenente Seligson, diz que o corte foi feito com pressa, talvez até improvisado.
San Francisco'da bunu yapabilecek işinin benim kadar ehli bir sürü cerrah var.
Há imensos cirurgiões em São Francisco tão qualificados quanto eu para fazer isso.
Herkes işinin başına dönsün tamam?
Então vamos voltar ao trabalho, está bem? - Só...
Dün gece işinin başında olan tüm esnafla konuştuk.
Todos os empregados que estavam de serviço foram verificados.
Ben olsam kızlarla konuşma işinin üzerine giderdim.
Eu teria escolhido o problema de falar com raparigas.
Burada değil çünkü çok fazla içiyor ve işinin gereği olan sorumluluklarını yerine getiremiyor.
Não está cá porque bebe de mais e não é capaz de assumir as responsabilidades deste cargo.
Yarın bu anlaşma yapıldığıktan sonra uyuşturu işinin de sonu yaklaşmış olacak.
Após fecharmos o acordo de amanhã, o pó está com os dias contados.
Boşanabilmemin tek nedeni de, yaşlandığımı ve artık benimle işinin bittiğini söylediği içindi.
Só quis o divórcio, pois disse que ia envelhecer, que se ia cansar de mim.
Şimdi işinin başına dön.
Vai em frente.
Diplomatların arkasını toplamak işinin gerekliliklerinden birisi.
Cobrir diplomatas é parte do teu trabalho.
Anson, işinin ehli olduğun konusunda beni uyarmıştı.
O Anson disse que eras bom. Ele estava certo.
Anlamıyorum. Onunla işinin bittiğini söylediğini sanıyordum.
Não entendo, pensei que estava tudo acabado.
Herkes işinin başına.
O resto, vamos trabalhar.
- Nihayet onunla işinin bittiğine sevindim.
Estou feliz por finalmente a teres esquecido.
Birdenbire kendini bir rehine işinin içine atıp ateş etmeye başlıyorsun.
De repente lidou com uma situação com reféns e começou a disparar.
Benden örnek al özel hayatını işinin dışında tut.
Acredita em mim. Mantém a vida pessoal fora do escritório.
Kısa zamanda işinin başına dön.
- Volta ao trabalho depressa.
Örneğin 1949'da, Amerika'nın güneyinde pamuk toplama işinin % 6'sını makineler yapardı.
Por exemplo : em 1949, as máquinas faziam 6 % da apanha de algodão no sul.
Kulüp, onun işinin paravanı.
O clube é uma fachada para os seus negócios.
Yani işinin dışında da bir hayatı mı vardı?
O que é que ela fazia?
Bu Curaçao işinin benim için ne kadar önemli olduğunu anladığını sanmıyorum.
Jeremy, não te apercebes da importância que isto de Curaçao tem para mim.
İçkileri taşıma işinin kolay olduğu anlamına gelmiyordu bu.
Mas não quer dizer que era fácil.
Bir Vivid kızı olmak bilirsiniz her yetişkin sanayiindeki işinin olmak istediği şeydir.
Ser uma miúda da Vivid é o que todas as actrizes pornográficas querem.
Onun Flertrok olduğundan emin olup olamayacağımızı bilmiyorum ama bunun işinin bittiği kesin.
Não sei se podemos confirmar ou negar se é ou não o Flertrok... mas aquela coisa, garanto que já não volta.
Bak, işinin ehli bir adamsın. Tamam mı?
Olha, és bom no que fazes.
Ve işinin uzmanı bir bilim insanı olarak, bu olağanüstü iksirin içeriği hakkında da en ufak fikrim yok.
Apesar de ser um cientista e um perito, não faço ideia da composição desta poção admirável.
Ben özellikle Bay Vowlerın marşmelov işinin ihracatıyla ilgiliyim.
Estou interessado especificamente na empresa do Sr. Fowler Marshmallow-Export Business.
İşte o zaman işinin bittiğini anlayacaksın.
É aí que sabes que estás lixado.
Sen de kendini zincirlenmiş bulmak istemiyorsan, işinin başına dönsen iyi edersin.
Sugiro que volte para o seu trabalho antes que o levem a ferros.
Gördün mü, işinin ehli.
Viu? O garoto é profissional.
Onun tek işinin kafadan vurulmak olduğunu hatırlatabilir miyim?
Gostaria de lembrar que o seu trabalho real é ser baleado na cabeça.
Lütfen... bu hayatı ben seçtim ve yanıtlarını vermek için hazırım, fakat Audrey bu aile işinin asla bir parçası olmadı, ve şimdi benim yüzümden hayatını kaybedebilir.
- Se é repórter, não tenho... Sabe o que é mais duro? Dividir uma viatura com alguém todos os dias e apunhalá-lo pelas costas quando surge a oportunidade.
İşinin ehlisin, bebek.
És bom no teu trabalho.
İşinin başına dön, Otis.
Volta para o trabalho, Otis.
Bu da senin işinin bir parçası, değil mi?
Era só parte do seu trabalho, não era?
İşinin bitirilmesini istiyorum.
Quero-a eliminada.
İşinin başına dön yoksa çömleği ovalamak için yüzünü kullanırım.
Volte a trabalhar, ou uso seu rosto para limpar a panela.
İşinin onu değiştireceğinden korkardım.
Tive receio que o emprego a mudasse.
İşinin ehlidir.
- Ele é bom no que faz.
Dur. Smithsonian'daki işinin CIA'nin yarattığı bir kılıf olduğunu sanıyordum.
Achei que o Smithsonian era um falso trabalho,
Bunu kızım için yaptım diyor. Ve şimdi istediği şeyi yapıyor. Kendi işinin sahibi.
Ela diz : "Fi-lo pela minha filha." Agora tem o seu próprio negócio e independentemente do que dizem dela, faz o que quer e é bem-sucedida.
İşinin başına.
Toca a trabalhar.