O da doğru Çeviri Portekizce
4,088 parallel translation
Size soru soracağım o da doğru söyleyip söylemediğinizi söyleyecek.
Eu faço-lhe perguntas... isto sabe se você está a mentir ou a dizer a verdade.
Negatif uyarıcılar algılandığında kaynağından gideceği yöne doğru hareket eder saniyede 100 metre hızla duyu korteksine doğru.
Quando os estímulos negativos são percecionados, viajam da fonte até ao destino, o córtex sensorial, a uns meros 100 metros por segundo.
Kemik iliğine sızar böylece vücudun konakçı bakterilere karşı savaşamaz onlar da seni içten dışa doğru yemeye başlarlar.
Ele penetra na medula óssea, então, o corpo já não consegue afastar as próprias bactérias, que começam a devorar o interior do corpo.
- Ashley Kwon dosyasını sallamaya kalktı... - Doğru. Jablonksi'ye hem de.
Tentou passar o caso da Ashley Kwon ao Jablonski, um incompetente.
Dedektif Reddick'e kendi evinde ailesinin önünde saldırdığın doğru mu?
Agrediu o Reddick na casa dele diante da família, correto?
Doğru, bir dahaki sefere patronun ofisinden çıkınca bana bir iyilik yapmanı rica edeceğim.
E da próxima vez que o teu chefe estiver fora do gabinete, gostava que me fizesses um favor.
Her neyse, fark ettim ki her birimiz sana babanın yazmış olabileceği belli başlı şeyler söyleyeceğiz ama sadece birisi doğru olacak ve hangisi olduğunu da söylemeyeceğiz, sen de sonsuza kadar epistemik duygu karmaşası içinde olacaksın.
Bom, apercebi-me de que se cada um de nós te fizesse um relato do que o teu pai te escreveu, sendo que só há uma versão certa, e não te dissermos qual, ficarás para sempre num estado de ambivalência epistémica.
Doğru ya da yanlış. Matthew'in istediği buymuş.
Certo ou errado, era o que ele queria.
Ancak birkaç gün önce doğru düzgün karşılaşabildik ve şimdi de hayatının geri kalanını benimle mi geçirmek istiyorsun?
Só nos conhecemos melhor há uns dias e agora quer passar o resto da vida comigo?
Doğru, haklısın. Onu yapamam. Ama referans istersen ya da hayatın boyunca başka bir iş, dilini tutacaksın.
Não, tens razão, isso não posso fazer, mas se queres uma carta de referência, ou outro emprego durante o resto da vida, manténs-te calada.
Leydi Warwick'i hatırlattı bana. Easton'daki ahır zili altıda çalar,... böylece hizmetçiler ve uşaklar gelmeden herkesin doğru yataklara geçme zamanı olur.
Faz-me lembrar Lady Warwick que mandava tocar o sino do estábulo em Easton às 06h00, para toda a gente ter tempo de voltar para as camas certas, antes de as criadas e dos camareiros chegarem.
Bebeğin düşüşten kurtulmasının, tekiladan bir plasentanın içinde olması sebebiyle olduğu da doğru mu?
Também é verdade que o bebé só sobreviveu à queda porque a placenta era protegida por tequila?
Ne olduğunu sandığını da bilmiyorum ama orada her ne yazıyorsa bu doğru değil.
E... não sei, o que acha que se passou. Mas, haja o que houver no papel, - não é verdade.
Kurbanın kocasının oraya doğru gidiyor olabileceğini düşünüyoruz.
Julgamos que o marido da vitima vai a caminho de lá.
Kap doğru açıda.
O copo é o diâmetro certo.
İzler buradan kuzeye doğru gidiyor ama iz kayboluyor Liderim.
O rasto segue para norte, lider da alcateia, mas desvanece.
Kapıyı çalsaydım telefon etseydim ya da evimdeki varlığımı bir şekilde belli etseydim, bebeği, 22gündür doğru dürüst göremediğim bebeğimizi uyandırırdım.
Se eu ligar, bater, ou tocar a campainha para anunciar a minha presença na minha própria casa, ia acordar o nosso bebé. A quem mal vi nestes 22 dias.
Bork notlarımıza inandın. Çizdiğimiz haritayı takip ettin. - Tam da tuzağımıza doğru geldin.
Acreditaste nas notas de Bork, seguiste o mapa que desenhamos e foste cair direitinho para a nossa armadilha.
Silas'ı gördüğünü iddia ederek beni ormana doğru çekti. Sonra da bana kazığı sapladı.
Atraiu-me à floresta, declarou ter visto o Silas, e apunhalou-me com a estaca.
Ya bu treni söylediğim yere doğru sürersin ya da biraz daha tattırırım.
Ou avança com o comboio até onde eu lhe disser ou leva mais.
Çiftliğin parasını, göbeğini belli etsin diye düğüm attığın çizgili gömleklere harcadığın doğru mu peki?
E é verdade que tens gasto o dinheiro da quinta em camisas de xadrez que atas num nó para expor a tua barriga?
- Doğru. Şu "İçinizdeki Güç" deyip duran adam.
O tipo da "Força da Mente".
Kuzey Sahili'nde çok fazla yabancı geliyordu, doğru ya da yanlış kendilerinin olanı korumak için şiddete başvurdular. - Tamam mı?
Havia várias pessoas de fora a mudar-se para a Costa do Norte, e certo ou errado, usaram a violência para proteger o que era deles.
Doğru yerden geçmediğiniz için ceza kesmek durumundayım.
Tenho de o multar por atravessar a rua fora da passadeira.
Ve o tam da üzerimize doğru geliyor.
E está a vir na nossa direcção!
Ama üç boyutlu yazıcılardaki gelişmeler sayesinde, isteyen herkesin elinde doğru ölçüler olduğu takdirde bir silah üretmesi işten bile değil.
Mas com os avanços em impressão 3-D, torna possível para qualquer um, com o projeto certo, construir uma no conforto da sua casa.
Eğer tüp doğru yerdeyse cildin altından ışığı görebiliriz.
Se o tubo estiver no lugar certo, veremos a luz a brilhar através da pele dele.
Ayışığına doğru süreriz arabamızı.
Conduzimos o carro em direcção à luz da lua.
- Doğru soruyu sormuyorsun. - O soru da?
- Essa não é a pergunta certa.
Şimdi ölmüş evladın için doğru olanı yapabilirsin. Ya da yaşayan iki evladın için doğru olanı yapabilirsin ama ikisini aynı anda yapamazsın.
Podes fazer a coisa certa para o teu falecido filho, ou a coisa certa para os teus dois filhos vivos, mas as duas coisas, não.
Hava takip hala kuzeyde diyor. Kanadın sonuna doğru ilerliyor.
O localizador indica que está ao norte, em direcção ao fim da secção.
Beni nehir kenarına doğru yönlendirdiler, sonra da yakaladılar.
Atrairam-me para o pântano e agarraram-me.
Doğru, ama Lanie'nin söylediği ölüm zamanına göre Blaylock çoktan ölmüştü.
De acordo com a hora da morte da Lanie, o Blaylock já estaria morto.
Gitmek için izin istedim, o da bana izin verdi. Ferndale veya Garberville'e doğru yol almaya başladık. Tam emin değildim, ama gittiğimi biliyordum.
E então, eu pedi-lhe para ir e ele disse-me que podia ir e estávamos a caminho de Fardel, área de Garbendeil, não estava muito segura mas, sabia que ia... então,
Hawking'in teorileri doğru bile olsa sadece evrenin nereden geldiğini her şeyin neden var olduğunu ve sonunda ne olacağının cevabı bulunacak.
E mesmo que as teorias do Hawking estejam correctas, tudo o que provam é de onde surgiu o universo, o porquê da existência de tudo, e qual será o seu fim.
O zaman da doğru olanı yaptık şimdi de doğru olanı yapıyoruz.
Já tomámos a atitude correta e estamos a fazer o mesmo agora.
Patlamamız ya merdiven boşluğuna doğru bir delik açacak ya da tavanı çökertip salonu enkaz altında bırakacak.
A nossa explosão pode passar pelas escadas... ou pode derrubar o teto e enterrar o salão.
Bu doğru, ama Allen'lar sizlerin Mülkü terketmenizi istemeye yetkili.
Isso é verdade, mas os Allen têm o direito de pedir para saírem da propriedade.
Çünkü şu anda doğru olduğunu varsayma lüksüm yok.
Porque não me posso dar ao luxo de te dar o beneficio da dúvida neste momento.
MX diğerlerini kurtarabilmek için sizin yanınızdan ayrılmasaydı ortağının o pusudan kurtulabileceğini yazmışsın bunun bir kısmı doğru olabilir ama ben bütün raporu okudum.
Que se um MX não o tivesse deixado para trás e ido salvar outros... o seu parceiro talvez saísse da emboscada vivo, e essa parte pode ser verdade, mas li o relatório inteiro.
Aslında hesap işlemlerinin sayısı patlamanın tarihine doğru artış göstermiş.
De facto, o número de transações aumentou em especial até à data da explosão.
Şimdi bu operasyon iyiye ya da kötüye doğru devam etse de bunun başarılı olmasını dilemekten başka şansım yok.
Agora que está em andamento, para o melhor ou para o pior, não me resta escolha, além de torcer para que corra bem.
Çölün etrafındaki yoldan doğuya doğru gidebiliriz. Ya da Mohana'ya kadar gideriz ve güneye dönüp doğruca çölün içinden geçeriz.
Podemos seguir o caminho à volta do deserto, até leste, ou podemos chegar a Mohana, e ir direto para sul, através do deserto.
Eğer doğru insanlar ona inanırsa.. ve bence inanmalılar da- - o zaman evet..
Se pessoas certas acreditarem, e acho que acreditarão, sim.
Paraya ne kadar ihtiyacım da olsa, o adamlar beni öldürecek de olsa doğru şeyi yapmaya çalışıyordum.
Porque, por mais que precisasse do dinheiro, e homens estavam prontos para me matar por isso... Eu estava a tentar fazer o correcto...
Ben "Dedektif Her Zaman Doğru" ve bu da benim ortağım "Dedektif Berbat Dedektif".
Sou o detetive "Sempre Certo" e esta é a minha colega, a detetive "Péssima Detetive".
Chevy seni aile babası sayıyor, fakat bayan Harris'in duygularıyla oynamak bunun için doğru yol değil. - Haklısınız.
Ouve, eu sei que estás preocupado com a tua carreira e que a Chevy conta que sejas um homem de família, mas brincar com os sentimentos da Sra. Harris não é o caminho certo.
Ford Explorer'daki cesedi çıkarıp Caddy'e koydular ve arabayı nehre doğru çalıştırdılar.
Tiraram o corpo da Explorer, puseram o corpo no Cadillac e atiraram-no ao rio.
ve tabiki annem orada durur ve onca parçaya göz kulak olurdu ve Babam yarışır sonra da bütün o parçaları birlikte takarlardı, sonra da üstüne atlar ve eve doğru sürerlerdi.
E então a minha mãe ficava ali, a ver tudo, o meu pai a correr... Arrumavam tudo, montavam-se ma mota e voltavam para casa.
Daytona'nın en zor tarafı, bir çok yarışçıyı yarış dışında bırakabilmesiydi, kuzey dönüşüne doğru düm düz gelir ve, ve kumda hakimiyetinizi kaybetmeye başlardınız, sonra da saplanırdınız ve sonra kumdan asfalta geçerken, bilirsiniz, asfalta geçtiğinizde biraz kum yapışmış olurdu asfaltın üzerindeki kumda gelip spin atarlardı, ya da orada takılı kalır sinirden küplere binerlerdi, ve aynı şey karşı uçta da olurdu.
A parte mais difícil de Daytona, a que colocou mais pessoas fora da corrida era, bem, vir da reta e entrar na curva norte, onde a areia solta começava... e também havia partes duras com partes de areia solta por todo o lado... havia um monte de pessoas derrapar e a perder o controlo na areia... e, depois, o mesma coisa do outro lado.
Doğruca tel örgülere doğru yöneldim, ve tellere dolandım.
Fui diretamente contra o muro da casa, parti-o em bocados.
o da ne 669
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da yok 16
o da var 56
o da ne demek 78
o da iyi 30
o da nedir 79
o da burada 16
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da yok 16
o da var 56
o da ne demek 78
o da iyi 30
o da nedir 79
o da burada 16
o da dedi ki 42
o da beni seviyor 25
o da 410
o da bana 49
o da nesi 25
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o daha bir çocuk 37
o da beni seviyor 25
o da 410
o da bana 49
o da nesi 25
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o daha bir çocuk 37
o da ne öyle 27
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da nereden çıktı 18
o da neydi 223
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da nereden çıktı 18
o da neydi 223
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16