Oturup Çeviri Portekizce
9,151 parallel translation
Hiç terapi denemedin mi yoksa terapi müptelası mısın bilmiyorum ama denemediysen ve hayatın boyunca yük olarak taşıdığın şeyleri oturup birisiyle uzun uzadıya konuşmayı düşündüysen beni ara istersen.
Não sei se nunca experimentou terapia ou se já experimentou muita, mas se é a anterior e se já pensou em sentar-se e conversar com alguém sobre tudo o que tem aguentado durante a sua vida, talvez queira ligar-me.
Batan gemiyi kurtarabilirdiniz, o zaman oturup kumarhaneyi konuşurduk... - Cidden kes sesini.
- Podes recuperá-lo, como o casino...
Sabahtan beri oturup duygusal anlar yaşıyorum.
Passei a manhã toda em pieguices. Entra.
Bizse oturup CIA tarihindeki en büyük hedefi nasıl kaçırdığımızı izleyeceğiz.
Entretanto, ficamos aqui sentados a ver enquanto perdemos o maior alvo da história da CIA!
Uzun zamandır oturup sohbet edemedik teğmen.
Não falávamos há algum tempo, Tenente.
Yapılacak en iyi şey oturup geçip gitmelerini ummak.
É melhor esperar que passem. Tem alguma coisa perto de si?
Burada oturup her şeyi gözden geçirdim.
Estava aqui sentada a verificar tudo. Sabes o que me ocorreu?
Odaya girince insanlar, "İşte annesi bütün gün oturup seks izleyen Tessa Johnson geldi" diye fısıldaşıyorlar.
Quando entro numa sala, sussurram, "Ali vai a Tessa Johnson, a rapariga cuja mãe vê as pessoas a fazer sexo o dia todo."
Kim bilir daha oturup okunacak ne kadar çok şey bekliyordur böyle.
Sabe-se lá quantas mais cartas como esta... há espera para ser lida.
Bak, nefret içerikli mektupları cevaplamak dünyadaki en kazançlı iş değil ama kabul edelim ki evde oturup bütün gün tatlı ama yaygaracı çocuklarımızla olmak bir işe yaramayacak.
Olha... Responder às cartas não é o trabalho mais lucrativo do mundo, mas sejamos honestos, estás em casa o dia todo com os nossos queridos mas barulhentos filhos nunca resultará.
Pekâlâ, bir oturup nefes alalım.
Muito bem, vamos a acalmar e respirar fundo.
Ve orada oturup " Tanrım, eğer bu rüya sürerse bir süreliğine, her gün birazcık sürse belki o zaman evime gitmeyi kabul edebilirim gerçek Bill'e.
E fico ali sentada a pensar : "Meu Deus, se pudesse ao menos manter este sonho vivo, por um pouco mais, só um pouquinho todos os dias, então... então talvez me permita voltar para casa para o verdadeiro Bill, o..." - Não quero ouvir mais.
Yukarıdaki otel odasında evliliğini tamama erdireceğine bir kumarhanede oturup kol çekerek onu hazza getiren şey ne?
Agora, que prazer ela pode ter por puxar uma alavanca sentada num casino do que estar lá em cima no quarto a consumar o seu casamento?
O senin bacaklarının arasına oturup, sırtını göğsüne yaslayacak.
Ela ficará sentada entre as tuas pernas, com as costas reclinadas contra o teu peito.
O zaman ne tür Tanrılara taptığımızı oturup düşünme zamanı.
Então talvez esteja na hora de reconsiderar que deuses veneramos.
O çocuklar bombayla öldürülünce oturup bir şarkı yazdım.
Quando as crianças foram alvo de uma bomba, eu sentei-me e escrevi esta canção.
O odada oturup dinlemek...
Estar naquela sala e ouvir...
Şimdi oturup evlilik kurumuyla dalga geçmen mi lazım?
É preciso gozares com a santidade do casamento?
Orada oturup İspanyolca'daki birleşik çekimli filleri seyredemezdim.
Não posso ficar sentada a aprender verbos.
Ne yani, burada oturup savcılık teorisini çürütmen için dua mı etmeliyim?
Então o quê, é suposto eu ficar aqui sentada e rezar que encontre falhas na teoria do Ministério Público?
Oturup bu saçma oyunu oynamayacağım.
Não vou ficar aqui sentada e jogar este jogo idiota.
Bay Jordan yerinize oturup, insanlara iç çamaşırlarıyla ilgili soru sormayı kesmelisiniz.
Sr. Jordan, vai ter que ir para o seu lugar e parar de fazer perguntas às pessoas sobre a roupa interior.
Güzel. Ayağımın üstünde oturup kendimi sıçmaktan alıkoyarım.
Estou sentado no meu pé para aguentar uma descarga.
Eğer orada oturup yalan söyleyeceksen zorlu zaman geçireceğiz, Ron. Hitabetin kuvvetli, ifade bağımlısı Flaubert gibisin.
Se vai sentar-se aqui e mentir-nos, Ron, vamos ter dificuldades. está bem documentado.
Bazen arabamda oturup cankurtaran kulesindeyken ona bakarım.
Às vezes, eu sento-me na pick-up e fico a vê-la na torre de salva-vidas.
Bir işe yaramadan burada oturup bekleyemem.
Só não consigo ficar aqui, a sentir-me inútil.
Gerginliğin yatışmasını oğluyla oturup birlikte barış içinde yaşamanın bir yolunu bulmamızı istiyor.
Ela solicitou uma reunião. Para nos sentarmos com o filho dela e encontrarmos uma maneira de coexistir em paz.
Ama Sherwood Ormanı'nda oturup anayasaya göre hareket etmelerini umut edemem.
- Não sei. Mas não posso ficar a torcer para que ajam segundo a constituição.
Burada öylece oturup ölmesini izleyemem.
Não vou ficar aqui parada vendo-o morrer.
Yalnızca burada durdu, oturup bizlerle kağıt oynadı bir ışık yaktı.
Só por ele estar aqui, a jogar às cartas connosco, resplandecia a luz.
Günlerimi sadece oturup seni beklemenin dışında yapacak birşeyler.
Fazer algo com o meu dia para além de andar pelos cantos à tua espera.
Öylece oturup sırada kim olduğunu görmeyi bekleyecek değilim!
E não vou ficar à espera para ver quem é o próximo!
Sadece ben burada aşırı duygusal bir durum yaşarken senin oturup dalga geçmenden rahatsızım.
Só estou chateada por estar numa situação altamente emocional agora, e tu só estás sentado aí, a irritar-me.
Tanımadığım insanlara selam vermeyi restoranda oturup yemek söylemeyi arkadaşlarımla gülüp eğlenmeyi özlüyorum.
Sinto falta dizer "olá" a estranhos... Pedir o jantar num restaurante... Rir com os meus amigos...
Evde oturup kıç büyütemem.
Não posso ficar retido em casa sem fazer nada.
- Hayır. Birisi cidden seni öldürmeye çalışıyorsa, öylece oturup seni yalnız başına bırakmayacağım.
Se alguém te quer mesmo matar, não me irei embora, deixando-te aqui sozinha.
Evet bunu biliyorum ama burada kapalı bir şekilde oturup aynı kitapları sürekli okumak sana yardımcı olmuyor.
Sim, eu sei disso, mas ficar trancado aqui, sentado no chão, a ler e reler os mesmos livros de mitologia, não está a ajudar.
Sana masa başında oturup kriptografi bölümünde çalışabileceğini söylemiştim?
E eu lhe disse que, provavelmente, lhe arranjaria um trabalho na criptografia?
Geceleri oturup eski günleri andık.
Ficávamos a noite toda a lembrarmo-nos de coisas.
Bugün yalnizca bir tane olabilir ama oturup hiçbir sey yapmazsan yarin fazlasi da olur.
Hoje, pode ser um, mas, se não fizeres nada, amanhã serão mais.
Bir hastahane yatağında oturup gelecek mi diye beklemek için kâbul etmedim bu işi.
Sentada numa cama do Hospital, a duvidar se ias aparecer... não foi para isso que me comprometi.
Oturup, adam gibi konuşabiliriz. I ıh.
Podemos conversar como adultos.
Futbol işi de bittiğine göre burada oturup senin bunu çözmeni beklemeyeceğim.
Não vou ficar a ver-te em namoricos agora que deixaste de jogar.
O kadınlardan biri olmak istemiyorum evinde oturup, seni bekleyen, bütün yaptığın saçmalıklar için bahaneler bulan.
Não vou ser uma daquelas mulheres que ficam em casa, a arranjarem desculpas para o vosso mau comportamento.
Burada oturup bu boktan laflarını dinleyeceğime, hapiste çürürüm daha iyi.
Prefiro apodrecer na cadeia do que ficar aqui sentado a ouvir todos os teus disparates!
Son cumartesi nöbetinde bütün gün oturup çizgi film izledin.
No seu último turno de sábado, viu desenhos animados o dia inteiro.
Burada aptal bir bebe gibi oturup beklemeyeceğim.
Não vou ficar aqui sentado como um falhado.
İlk geldiği gün buraya oturup eşyalarını bıraktı çırılçıplak soyundu ve duşa girdi.
O primeiro dia. Ela entra aqui alegremente, deixa as suas coisas... despe-se completamente e vai para o chuveiro.
Hiç birimiz burada oturup onu izlemeliyiz.
Nenhum de nós devia ter de estar aqui sentado e olhar para ela.
Sarhoş olmasını ve eve yabancılarla gelmesini öylece oturup izledin mi?
Sentavas-te e via-la a embebedar-se para depois ir para casa com estranhos?
Neden oturup beş dakika düşünmüyorsun?
Tira cinco minutos para pensares no assunto.