Pekâlâ o zaman Çeviri Portekizce
609 parallel translation
Pekâlâ o zaman öyle yapın Bay Allnutt.
Bem... faça assim, Sr. Allnut.
- Pekâlâ o zaman gidip, vakit geçirmeden Ludlow'a kimin gideceğini kararlaştıralım.
Então que assim seja. E vamos determinar quem partirá para Ludlow. Imediatamente a Ludlow.
- Benim için de fark etmez. - Pekâlâ o zaman, iyi.
- Pra mim não faz diferença.
Öyle mi? Pekâlâ o zaman, Ben 2 tane hamburger büyük boy patates kızartması istiyorum, bira olarak ne var?
Sim, 2 hambúrgueres, batatas fritas e que cervejas têm?
Pekâlâ o zaman etrafımı sarın.
Bem juntem-se à minha volta, então.
Pekâlâ o zaman belki de...
Bem... Então, talvez...
Pekâlâ o zaman bunu al ve özgür bir kadın olmanın gururuyla taşı.
Certo... então leva isto. E usa-o orgulhosamente como uma mulher livre.
Pekâlâ o zaman.
Então mande.
Pekâlâ o zaman Bay Mulder. Tutuklamamı istediğiniz "onlar" kimler?
Então senhor Molder, quando quer que eu os prenda?
Pekâlâ o zaman!
!
Pekâlâ, git o zaman.
Obrigado.
Pekâlâ, git o zaman, adamlarını topla.
Bom, reúna seus homens.
Pekâlâ, o zaman yapmayın.
Não saquem.
Pekâlâ, o zaman.
Certo, então.
- Pekâlâ, iyi şanslar o zaman.
- Boa sorte.
Pekâlâ, o zaman, onunla şahsen tanışmalıyım.
Muito bem, nesse caso tenho de conhecê-lo pessoalmente.
Pekâlâ. Haydi o zaman, gerçek bir diyalog kurmayı deneyelim.
Bom... vamos tentar ter uma conversa séria.
Pekâlâ, o zaman.
Então, está bem.
Pekâlâ o zaman.
- Muito bem.
Pekâlâ o zaman.
- Tudo bem.
Pekâlâ, yap o zaman.
Força, vamos.
Pekâlâ, o zaman.
Está bem, então.
Pekâlâ, o zaman biz de yukarı tırmanırız.
Só temos que trepar um pouco.
- Niye? Pekâlâ, düşündüm ki, eğer Roger Wade gerçek adı değilse, o zaman... -... asıl adını kullanıyor olabilir.
Imagino que se não for o seu nome real, ele pode estar usando o seu nome verdadeiro.
Pekâlâ, oraya girdiğim zaman o ne yapacaktır?
- E se eu entrar, o que fará ele? - Isso é na boa.
Pekâlâ, o zaman turboları deneyelim.
- Vamos tentar a potência do turbo.
Pekâlâ, başlayalım o zaman.
Bem, é um começo. Vamos ver o que se pode fazer.
Pekâlâ, o zaman kılıcın nerede?
Então onde está a tua espada?
Pekâlâ, Zaman Mağarası hakkında bana ne söyleyebilirsin?
Ok, o que me podes dizer sobre a Caverna do Tempo?
Pekâlâ. Benimle sadece yat o zaman.
Está bem, então vem para a cama comigo.
Pekâlâ. Demek ki Mackenzie'nin öldürülmesiyle broomball maçı arasında geçen zaman içinde... - Frank Hunt, buzu düzleştirmiş.
Certo, então algures depois da Mackenzie ter sido morta, e antes do jogo de broomball, o Frank Hunt passou a máquina no gelo.
Pekâlâ ; o zaman hemen başlamalıyız.
Temos de desenvolvê-lo, não é?
- Ama sormaya çalıştığım şey değil bu. - Pekâlâ, ne soruyorsun o zaman?
Estou a perguntar o quê?
- Pekâlâ, sorunu çözdük o zaman. - Evet, evet.
Bem, acabou-se o problema.
Pekâlâ, git o zaman.
Se algo te acontecesse... este meu teatro iria... Tudo bem, vai então.
Pekâlâ, seks değilse neydi o zaman?
Se não era de sexo, o que era?
Pekâlâ, ayrıldık o zaman.
Pronto. Está tudo acabado.
Pekâlâ beyler, saatin o sihirli vakte gelmesi her zaman çok acıklı olmuştur. Sizleri o uzun, karanlık, yalnız gecenize göndermek zorundayız.
Cavalheiros, é sempre um momento triste quando o relógio dá a hora mágica e temos que os fazer sair para essa longa e escura noite solitária.
Pekâlâ, o zaman sorumluluğu üstlen ve onu bir hastaneye götür. - Ve bir avukat çağır.
Pois aguenta a pancada, leva-a a um hospital e chama um advogado.
Pekâlâ, göstereyim o zaman.
Eu mostro-te. Está tudo explicado neste livro.
Pekâlâ, aile zamanı şimdi başladı.
Muito bem, o momento em família começa agora.
- Oh, pekâlâ, o zaman Şarapla idare edeceğiz.
Bem, temos de nos contentar com o vinho.
Pekâlâ, o zaman "Neden beni tanıştırmadın?" sorusuna geri dönüyorum.
O que me traz de volta para "Porque não mo apresentas?"
Pekâlâ, Edgars'ı bir daha ne zaman göreceğim?
Muito bem, quando é que volto a ver o Edgars?
Pekâlâ, zaman doldu.
Muito bem, acabou-se o tempo.
Pekâlâ,.. ... düğün ne zaman?
- Quando é o casamento?
Pekâlâ, git o zaman.
Está bem, vai-te lá embora.
Pekâlâ, alıyorum o zaman.
Está bem, eu aceito.
Oh, pekâlâ, o zaman bir sorun yok.
O que não tem remédio, remediado está.
Pekâlâ, bardakların geri kalanını getirme zamanı.
Vou buscar o resto dos copos.
Pekâlâ, o zaman yarın görüşürüz.
Vejo você amanhã, então.
pekala o zaman 74
pekala öyleyse 32
pekâlâ öyleyse 16
pekala o halde 17
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
pekala öyleyse 32
pekâlâ öyleyse 16
pekala o halde 17
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16